Şeytanların taşlanması
Kâbede huccacın şeytan taşlaması bize ne anlatır? Aslında o sembolik bir büyük hadisedir: Şeytanları ve içimizdeki ortağı nefsimizi taşlamaktır! İlâhî hakikatler manzumesi Kurânda Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslâma) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. (Bakara Sûresi, 208.) ferman edilir. Öyle ise elhannasları, vesvasları ve nefsimizi taşlamalıyız; yoksa kardeşlerimizi, iyiliğimizi isteyenleri değil.
Şu âyet-i kerimeler de, şeytanların taşlanması ile ilgilidir: Onlar yüce âlemlerdeki melekleri dinleyemezler; her taraftan taşlanıp kovulurlar. Âhirette ise onlar için daimî bir azap vardır. Kulak hırsızlığı yapıp birşeyler dinleyenleri ise, delip geçen yakıcı bir yıldız takip eder. (Sâffât Sûresi, 8-10)
And olsun ki, dünya semâsını Biz kandillerle süsledik ve onları şeytanlar için birer taş yaptık. (Mülk Sûresi, 5.)
Bediüzzaman Hazretleri, Yirmi Sekizinci Lemanın Yirmi Sekizinci Nüktesinde bu âyetlerden: Cin ve şeytanın casusları, semâvat haberlerine kulak hırsızlığı yapıp, gaybî haberleri getirerek, kâhinler ve maddiyyunlar ve bazı ispirtizmacılar gibi gaipten haber vermelerini, nüzûl-ü vahyin bidâyetinde, vahye bir şüphe getirmemek için onların o daimî casusluğu o zaman daha ziyade şahaplarla recim ve men edildiğine dair olan mezkûr âyetler şeklinde bahsederek bu âyetlerle ilgili gayet mühim üç başlı bir suale muhtasar bir cevap yazar. (Lemalar, s. 279.)
On Beşinci Söz için ise, Yedi Basamak namında yedi katî mukaddime ile, And olsun ki, dünya semâsını Biz kandillerle süsledik ve onları şeytanlar için birer taş yaptık. (Mülk Sûresi, 5.) âyetinin ifade ettiği, yıldızlarla, şeytan casusların semâvattan ref ve tardı öyle bir surette ispat edilmiş ki, en muannid maddiyyunu dahi iknâ eder, susturur ve kabul ettirir der.
Şu açıklamalar da dikkat çekicidir:
Hem bu haşmetli olan beyan-ı Kurânî ve azametli tahşidât-ı semâviye ise, cinnîlerin, şeytanların, semâvat ehlini mübarezeye ve müdafaaya sevk edecek bir iktidarları, bir müdafaaları bulunduğunu ifade için değil, belki kalb-i Muhammedîden (asm) tâ semâvat âlemine, tâ Arş-ı Âzama kadar olan uzun yolda, hiçbir yerde cin ve şeytanın müdahaleleri olmamasına işaret için, vahy-i Kurânî, koca semâvatta, umum melâikece medar-ı bahis olan bir hakikattir ki, bir derece ona temas etmek için, şeytanlar tâ semâvâta kadar çıkmaya mecbur olup, hiçbir şeye muvaffak olamayarak recmedilmesiyle işaret ediyor ki, kalb-i Muhammedîye (asm) gelen vahiy ve huzur-u Muhammediyeye (asm) gelen Cebrâil ve nazar-ı Muhammedîye (asm) görünen hakaik-i gaybiye, sağlam ve müstakimdir, hiçbir cihetle şüphe girmez diye, Kurân-ı Mucizül-Beyan, mucizâne haber veriyor. (A.g.e., s. 281)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.