Çıkın Mekanlarınızdan
Evet, geçen yazımızda anlattığımızzifiri karanlık bir ortamda insanlar evlerine çekildiler. Kendi kendilerine "yapacak bir şey yok" diyorlardı. "ahir zaman fitresinde yaşıyoruz. Dahilde savaş olmaz. Fitne zamanında oturan ayakta olandan daha hayırlıdır" diyorlardı.
Tam da bu sırada bir şeyler oldu. Umulmadık şeyler yani.Şehamet dini, gayret dini gerçekten de Müslümanlıktı. Hakiki Müslümanlık hiç şüphesiz en büyük kahramanlıktı. Ve İslamın o kahraman evlatları en umulmadık zamanlarda bile her zaman vardı.
Nitekim bazı kahramanlar yine çıktı bu amansız ortamlarda. Bunlar medrese ve tekkelernin yetiştirdiği kahramanlardı. Halka dediler ki "Yanlış anlamayınız. Sözkonusu fitne, Müslüman'ın müslümanla savaşmasıdır. Oysa şimdi hak ile batıl savaşmaktadır. Saflarınızı iyi seçiniz ve hakkın yanında yer alınız, iyilerle beraber olunuz. Bu savaş, kanla, silahla değil, ilim ve kültürle verilen bir savaştır. Hak belli batıl bellidir. Bir yanda İslam, bir yanda onu yok etmek isteyen küfür vardır. Bu mücadelede hakkı desteklemek farzdır. kafirlere karşı onu yalnız ve yardımsız bırakmak kabul edilemez" dediler.
Ve kahramanca bir mücadeleye girdiler.
Kimisi Kuran eğitimini esas alarak, kimisi insan terbiyesini esas alarak, kimisi basın yayını kullanarak, kimisi okullar açarak ve dindar talebeler yetiştirerek kelam ve kalemle mücadelesine devam ettiler. Onlar çağımızın kahramanları, yücelikteyıldızlar gibi birer örnek ve üsve-i haseneninizinde önderdirler. Kıyamete kadar onlara sevgi ve saygı duymak boynumuzun borcudur. Allah onlardan ebediyen razı olsun.
Bunlar haklı idiler. Evlere çekilmek, gizli gizli ibadet etmek çare değildi. Hocaların bildiklerini anlatmaması, mazereti kabul edilir bir şey değildi. Fıkhen öyle olsa da davet ve tebliğin ölçüleri aşan fedakarlıkları yanında dinlenir değildi. Tevhit mücadelesinin tarihi macerası ortada dururken devletin ve kamuoyunun baskısından korkmak onlara yakışmazdı.
Artık evlerimizden çıkmalıyız. Cebir ve şiddetten uzak, şuur ve huzurla meydanlara inmeliyiz. Hakkı savunmalıyız cesaretle. İslam'ın bayraklarını yeniden kaldırmalıyız kahramanca. Dinimize, tarihimize, kültürümüze medeniyetimize hizmet eden insanların arkalarında saf bağlamalıyız. Onlara maddi ve manevi destek vermeli,bu desteğimizi dosta düşmana açıkça göstermeliyiz. İşte davetimiz:
Gelin yeniden birlik ve beraberlik içerisinde dinimizi öğrenmeye, yaşamaya ve yaşatmaya çalışalım. Bireysel faaliyetlerden toplumsal faaliyetlere kadar, eğitimin, ekonominin, idarenin, siyasetin, hukukun, medyanın, askerin içinde yer alalım. Ayak basmadığımız alan bırakmayalım. Bulunduğumuz her yer bizim olsun, orada İslam'ı haykıralım.
İslam cemaat dinidir. Beraber yaşama dinidir. Tek başına evde, münferit ve münzevi İslam'ın yaşanması mümkün değildir. Üstelik geçmişte emeği geçen insanların sayesinde dinler vicdan özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, kurumsallaşma bağlamındaki özgürlükler bir hayli gelişmiştir. Devlet de eski ceberut devlet özelliğini kısmen terketmiştir. Eziyet ve işkence dönemi kapanmıştır. Korkulacak birşey de yoktur. Olsa da göze almak gerekir.
Her dönemin insanı kendine düşeni yapmıştır. Şimdi sıra bize gelmiştir.
Oyüzden diyoruz ki, çıkın evlerinizden Allahın izniyle, çıkın mekanlarınızdan, inin meydanlarda kahramanca,cebir ve şiddetten uzak haykırın İslam'ı ufuklara, kol kola girin aranıza girilmiş kardeşlerinizle, sevin kardeşlerinizi sınır tanımadan, birleştirin saflarınızı ümmet bilinciyle, bir binanın tuğlaları gibi yapışın birbirinize bünyanımarsus olarak. Dostu sevindirin, düşmanı kahredin inşallah.
Hadi çıkın mekanlarınızdan bismillah diyerek inşallah...