İmralı - Ankara Arası Trajikomik Kumpanya!
Bir zamanlar birileri Mesut Yılmaz’ı AB’nin yolunun Diyarbakır’dan geçtiğine ikna etmişti! Şu anda da zaman tahditli bir vaadin vaktinin geldiğini hatırlatan ve ülkeyi sıkıştıran birileri, barışın yolunu İmralı’dan geçirmeye çabalıyor.
AB’ nin yolunu Diyarbakır’dan geçirmeyle alakalı yol haritasını takip ettiğimizden beri ayrıkçılar ve etnisiteciler ‘tabelaya ortak oldular’! TBMM devlete racon kesen terörist vekillerle, reformlarımız ayrılıkçı Kürtlerin haysiyetini kurtarmak için hazırlanan yasa düzenlemeleriyle doldu!
Barışın yolu da İmralı’dan geçerse vay halimize!
Neymiş efendim,
İmralı ile görüşmelerden netice ve medet umanlar; önce eşkıyayı dağdan indirecek, sonra silah bıraktıracak ve nihayetinde topluma yeniden kazandıracak üçlü bir süreç yöneteceklermiş! Bunun yanı sıra PKK’nın bölgesel denklemden çıkmasını istemeyen bir takım dış güçlerin kalesine gol atmak da bu sürecin bonusu olacakmış!
Tüm bu süreçler hala Kandil ve ayrılıkçı Kürt hareketinin tüm fraksiyonları içerisinde muteber bir şahsiyet olan İmralı’daki teröristbaşıyla koordineli olarak yürütülecekmiş!
Üstelik bu süreç aynı zamanda samimiyet testiymiş! İngiltere garantörlüğünde (vah başımıza gelenler) yapılan Oslo görüşmeleri ile Habur rezaletleri samimiyetsiz ve barış karşıtı insanlar tarafından sabote edilmiş! İmralı açılımının aynı akıbete uğratılmaması için özel çaba gösterilsin. Mümkünse herkes cambaza baksın!
‘Öcalan’ın salıverilmesi’, ‘özerk bölge ilan edilmesi’, ‘dağdaki teröristlere özerk bölgede polis olma imkânı verilmesi’ ve ‘bölgeye BM gözetimi sağlanması’nın Oslo’da eşkıyaya vaat edildiği mümkünse gündeme getirilmesin. Ola ki gündeme geldi; ‘köprüyü geçene kadar ayıya dayı dedik, bu parti değil devlet projesi, hem devlet ne yaptığını çok iyi biliyor ve siz devletten iyi mi biliyorsunuz’ benzeri savlarıyla aziz milletimizi aydınlatalım!
APO ve PKK’nın cemâziyel evvelî ve âhirî hakkında spekülatif veya gerçek ne biliyorsak unutalım! Bugün barış elçisi ilan edilen APO’nun ‘taa Türkiye İhtilalcı Komünist Partisi üyesi olduğu dönemden beri devletin adamı olduğu ve şu sıralar tekrar ona devletle işbirliği hatırlatıldı’ yorumlarını unutalım…
‘Çıkar ilişkilerinin yeniden düzenlendiği Ortadoğu denklemi içerisinde, Osmanlı’dan beri kaşınan ayrılıkçı Kürt hareketi yarasının bir ucunda devlet olsun ve ayrılıkçı taleplerin merkezi kontrol altında tutulsun diye APO üzerinden yapılanmalara girişiliyor’ yorumları akıllara gelmesin!
Aynen Talabani amcası gibi pragmatik ve yanardönerliği nam salmış olan APO’nun, 80 İhtilalinden sonra Suriye'nin istihbarat örgütü Muhaberat'ın kontrolü altına girdiği, Suriye Muhaberatının kontrolünde Öcalan'ın Bekaa'dan Türkiye’yi rahatsız edici bir unsur olarak kullanıldığı; başında bulunduğu terör örgütünün 75 bin civarında terör eylemi gerçekleştirdiğini, 7 bine yakın sivili 6 bine yakın güvenlik gücümüzü şehit ettiğini, 5binbeşyüz polisi 12 bin civarı askerimizi yaraladığı ve 400 milyar dolarımıza mâl olduğu gerçeklerini de unutalım!
Öcalan’ın mı PKK’yı, PKK’nın mı Öcalan’ı kullanıp kullanmadığı belli olmadığı şu şartlarda; PKK’nın Öcalan’ın yönettiği PKK olmadığı ile alakalı kuvvetli malumatların, romantik ve akla ilk gelen çarelerden daha güçlü bir argüman olduğunu da mı yok farz edelim!
Şu anda suyun başında oturan ve her türlü Türkiye düşmanının dış müdahalesine ve desteğine açık olan Kandildeki, metropollerdeki ve yurtdışındaki diaspora liderlerini nereye oturtacaksınız? Misal, Abdullah Öcalan’a itibar edeceğini sanmadığım birkaç liderden biri olan Murat Karayılan’ı nasıl ikna edeceksiniz?
Bakın iki gün önce açıklama yapmış Murat Karayılan: “AKP resmen Kürt sorununda şiddeti kullanmaktan vazgeçiyorum, diyalogla ve demokratik yöntemlerle çözmeye karar verdim demeli. Yeni anayasada Kürt halkının künyesi/kimliği ve hakları anayasal teminata kavuşturulmalı, APO serbest bırakılmalı. Bunlar sağlanırsa Gerilla silahlı güçlerini Türkiye dışına çıkarır ( dikkat ederseniz silahlar teslim edilmeli denmiyor. Bu şart Oslo’da da tartışılmıştı)”
Dün Sayın Başbakan Afrika seyahati öncesinde yaptığı basın açıklamasında, Karayılan’ın ve etnikçilerin isteklerini ihtiva eden şartların Ak Parti iktidarı döneminde kabul görmeyeceğini söyledi.
Eee, ne olacak şimdi? Almadan vermeye alışmamış APO, hangi argümanlarla ikna edecek Kandili?
Hükmümüz şudur: Bu İmralı açılımıyla terör bitmez.
Çünkü:
1- Öcalan üzerinden PKK/KCK’yı kontrol etme gayretleri olmayacak duaya âmin demektir. Kürt sorunu siyasi bir sorun olmadığı halde, siyasi bir çözüm bahanesi altında terör örgütü ve yandaşları ile yapılan pazarlıklar terörün daha fazla taban bulmasına ve güçlenmesine neden olur.
2- Ülkede yavaş yavaş bir psikolojik kopuş ve sosyal fragmantasyon ortamı doğmakta ve yayılmakta iken, aynı ülke içinde birbirinden farklı iki ayrı halk ve iki farklı kamuoyu oluşmaya başlamışken, medya da tüm bunlara çanak tutarken, hangi açılım sürecinden ve hangi romantik barış hikâyelerinden medet umacaksınız...
Ayrıca Abdullah Öcalan ne zaman maşalıktan maşayı tutan el haline geldi de haberimiz olmadı?!
3- Gelinen aşamada, bugün ülkeyi yönetenlerin ve yüksek bürokratların böyle bir caninin karşısına neredeyse randevu alıp huzuruna çıkacakmış gibi bir hava yaratması tamamen bir basiretsizlik ve devlet adamlığına yakışan bir nitelik değildir!
4- Bohça gibi yakalanıp bu ülkeye getirildikten sonra gözlerindeki ölüm korkusuyla zavallılaşıp ‘bu mu lan 30 senedir milletin devletin anasını ağlatan kişi’ dedirten, benim annemde Türk’tü gerekli her türlü yardımı yapmaya hazırım diye zırlayan, bir caninin umut haline getirilmesi ‘yanlış’, ‘gaflet’ ve ‘aymazlık’ terimleriyle izah edilemeyecek bir ‘şey’dir…
5- Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir!' zihniyetinin 30 yıldır maşası olan PKK terörü; ne Kuzey İrlanda'nın Birleşik Krallıktan bağımsızlığını savunan İRA' ya, ne de İspanya sınırları içinde yaşayan Bask kökenli topluluğa ait bağımsız bir devlet kurma amacı güden ETA' ya benzer... PKK, dünyanın en kanlı ve en vicdansız terör örgütüdür.
Hülasa…
Bu ülkede silah zoruyla toprak koparmak isteyenlerin bütün ümitlerinin kırılması lâzımdı. Ülkeyi yönetenler terörle mücadele konusunda ellerinde imkân olduğu halde neleri yapmadıkları sorusunu sadece cami avlusunda 30 şehit uğurlarken mi cevaplamaya çalışacak?
Bir Türk ata öğüdü şöyle der: Kılıç çeken Kılıçla düşer! Güvenliğimizi, huzurumuzu, birliğimizi, barışımızı her kim silaha başvurup tehdit ediyorsa, aynı usulle yani silahla yok etmelisin. En azından takatten düşürmelisin. Beceremedin mi? İşte o zaman seni masaya oturturlar!
Boyna dedik yine tekrar ediyoruz: Sen eğer Türkiye'nin boğazı sıkıldığında elinden herhangi bir şey alınabileceğine ve taviz verebileceğine dair en ufak bir umut oluşturursan, kendine bu topraklarda işgalci nazarıyla baktırırsan ve neticede “öp bakalım şu bükemediğin bileği” dedirtirsen; bırak barışı, 814.578 km² den de olursun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.