Rivayetler Üzerine
Rivayet, lügatte hikaye edilen olay veya söz demektir.
Bir kimse, bir olayı başkalarına anlattığı veya aktardığı zaman buna “rivayet etti” deriz.
Anlatılan bu rivayetlerde bazen yaşanan olay aynen aktarıldığı gibi, bazen de anlatanın durumuna göre olayla ilgili eksiltmeler veya artırmalar da olabilmektedir.
Bu bakımdan rivayetler, gerek ravi, gerek metin, gerekse senet bakımından önem arzederler.
***
Ravi, olayı bize anlatan kişidir.
Metin ise, olayın anlatımında kullanılan kelime ve cümlelerdir.
Senet deyince de, metinde anlatılan olayla ilgili birinci şahıslara kadar uzanan rivayet silsilesi anlaşılır.
Her rivayette bu üç unsurun bulunması tabiidir.
Ancak, bu rivayetlerin ciddiye alınabilmesi, sağlam ve güvenilir olabilmesi için, bazı kriterler bulunmalıdır.
Bunların başında, ravi’nin akıllı, emin, salih amelli ve ahlaklı olması gelir.
Zira, her ravinin sözüne itibar edilmez.
Bundan başka, rivayet metni de, ilahi mihenge yani vahye mutabık olması gerekir.
Çünkü, Allah’ın Kitabı’na uymayan aykırı rivayetler, dikkate alınmaz.
Senedin de, rivayet silsilesinin sondan başına doğru, olayın birinci kahramanına kadar sağlam ve kesintisiz olarak ulaşması lazımdır.
Aksi halde, senetteki bir kopukluk ve boşluk, rivayetin sıhhatine şüphe düşürür.
Kabaca sıraladığımız bu kriterlerle, rivayetin ciddi, sahih ve güvenilir olduğuna hükmedilir.
***
Bu kriterlere bakmadan, aslını faslını araştırmadan, tetkik edip sorgulamadan, kimi rivayetleri gözü kapalı tasdik etmek doğru olmadığı gibi, bunlar birer rivayetmiş diyerek toptan inkar etmek de makul ve insaflı bir davranış olmaz.
Kimi rivayetlerin, anlatılan bazı kriterlere uymuyor olmasına rağmen, yine de Hz.Peygamber’e (s.a.v) isnadı, dayanma ihtimali daima mevcuttur.
Kur’an’a ve İslam’a aykırılığı açıkça sabit olmadıkça, hadis olarak nakledilen rivayetler, ihtimaldir ki Rasülullah tarafından söylenmiş olabilir.
Kütüb-ü Tis’a diye bilinen meşhur dokuz hadis kitabında da, bu ihtimalden hareketle rivayetler farklı versiyonlarda da olsa nakledilmiş ve muhaddislerce ümmetin dikkat nazarlarına sunulmuştur.
Kitapların müellif ve musannıflarından sonra gelen hadis alimleri, muhaddis ve muhakkıklar, bu hadisleri yukarıdaki kriterlere göre büyük bir titizlikle elden geçirip incelemişler ve hadis usulü gereğince hadisleri kuvvet derecelerine göre isimlendirmişlerdir.
Mütevatir, Kudsi, Sahih, Hasen, Meşhur, Ahad, Garip, Zayıf, Mevzu..vs. bunlardan bazılarıdır.
Her biri ayrı özellik ve vasıflara sahiptir.
Bunları bilmeden hadisler hakkında yorum yapmak ve hüküm vermek doğru olmaz.
***
Dikkatlerden kaçan bir tehlike de, herhangi bir rivayetin Hz.Peygamber efendimiz’e isnad etmiyor olma ihtimalidir.
Böyle bir durumda, Peygamberimiz söylemediği halde o rivayet; “Peygamber söyledi” diye anlatılmış olmaktadır.
Bu ise, Peygamber’e haksız bir isnad, bir suçlama, bir iftiradır.
Konunun hassasiyetini Peygamberimizin bizzat kendi sözleriyle nakledelim:
“Kim, benim söylemediğim bir sözü ben söylemişim gibi söyleyerek yalan uydurursa, cehennemdeki yerine hazırlansın.”
Şimdi şöyle bir soru akla gelebilir?
“Bu hadisin, yukarıdaki kriterlere göre durumu ve sağlamlığı nedir?”
Hemen hemen bütün hadis kitaplarında “mütevatir” olarak nakledilen sayılı hadislerin başında, bu hadis gelmektedir.
Kur’an-ı Kerim’den sonra ikinci derecede gelen en sağlam rivayetin “mütevatir hadis”ler olduğunu ve inkarının küfrü gerektirdiğini de burada belirtmiş olalım.
Böyle kuvvetli bir hadisin bizler açısından ne anlam ifade ettiğini düşünmek gerek!
Konuya devam edeceğiz inşallah.
twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.