Darbeci zihniyeti çöpe at, AB raporunu değil!
Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin seyrini; “inişli çıkışlı, ince uzun bir yol” tesbiti bile tarif etmeye yetmiyor. Bir bakıyorsunuz ‘demokratikleşme paketleri’ açılıyor, işler iyiye doğru gidiyor; biraz sonra ne oluyorsa oluyor, ilişkiler bozuluyor.
Türkiye’yi idare edenler bu inişli çıkışlı ilişkilerin sorumluluğunu Avrupa Birliği yöneticilerine atıyor. AB yöneticileri de “Kriterlere uymadınız, verdiğiniz sözleri yerine getirmediniz” diyerek kendilerini savunuyorlar. Neticede, atılan “iki ileri, üç geri adım”ların faturasını bütün bir millet ödüyor ve ödüyoruz.
Tekrarlamakta bir mahzur yok: AB üyesi olmaktan maksat; hür ve adil bir sistem kurabilmektir. Bugünkü şartlar altında AB üyesi olmak Türkiye’ye bu imkânı sunacaksa bu yolda ilerlemek gerekir. Türkiye’nin yakın tarihi de göstermiştir ki sadece “iç dinamikler”le ya da Türkiye’yi idare edenlerin ara sıra hatırlattıkları “Ankara kriterleri”yle hür, adil ve demokrat bir sistemi kurmak mümkün olmuyor. O halde “Ankara kriterleri”nde ısrar etmenin bir anlamı var mı?
Keskin sirkenin küpüne zarar verdiği herkesin bildiği bir gerçek. AB yöneticileri, “Ev ödevinizi yapmadınız” dediğinde “Hayır, yaptık” demek yerine onlara kızıyor ve hazırladıkları “rapor”ları da “çöp”e atıyoruz. Şaka değil, aynıyla vaki. Ekim 2012’de CNN Türk televizyonundaki (Şirin Payzin’in programı) bir programa katılan iktidar mensubu bir milletvekili, doğru bulmadığı “AB ilerleme raporu”nu yere atmıştı. (http://webtv.hurriyet.com.tr, 13 Ekim 2012)
Elbette AB raporları doğru olmayabilir. İtiraz da edilebilir. Ama bunu yaparken raporda ileri sürülen iddiaları çürütmek yerine, kızmak ve bu raporları ‘çöp’e atmak Türkiye’ye bir fayda sağlar mı?
“Çöp”e atılan eski rapordan sonra bir yenisi daha açıklandı. Avrupa Parlamentosu Almanya Milletvekili İsmail Ertuğ, açıklanan (yeni) Avrupa Parlamentosu yıllık Türkiye ilerleme raporu taslağını değerlendirirken, “Umarım taslak bu şekilde kalır ve Türkiye yetkililerine reformların sürdürülmesi için faydalı bir yol haritası olur” demiş. (CHA bülteni, 9 Ocak 2012)
Taslakta Türkiye’nin bölgesel aktör olarak AB dış politikası için siyasî ve stratejik önemine vurgu yapıldığını, ekonomik performansına atıf yapıldığını ve Suriye politikasına destek verildiğini belirten Ertuğ; temel haklar, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve fikir özgürlüğü konularındaki insaflı ve doğru bulduğu eleştirilere dikkat çekmiş.
Ertuğ şöyle demiş: “Türkiye ödevlerini daha iyi ve daha hızlı yapmalı. Bu rapordan beklentim Türkiye’ye Avrupa yolunda gerekli reformları yapma konusunda ışık tutması ve motive etmesi. Aksi takdirde antidemokratik ve popülist çevrelerin ekmeğine yağ sürmüş olur.”
Tabiî ki Avrupa Parlamentosu Almanya Milletvekili İsmail Ertuğ’un “olumlu” bulduğu rapor son şeklini almış değil. Rapor, Mart ayında AP Dışişleri Komisyonu’nda oylanacak ve Nisan’da da Genel Kurul’da tartışılacakmış. Dolayısıyla bu süre zarfında yeni tekliflerle “olumsuz”a dönme ihtimali bile var. Mevcut “olumlu” taslak raporunun “olumsuz”a dönmemesi biraz da Türkiye’yi idare edenlerin tavrına bağlı. Yangına körükle gidilmez ve doğru mesajyar verilirse, daha da “olumlu” yönde gelişmeler sağlanabilir.
Bardağa ‘dolu’ tarafından bakıp AB ile ilişkileri müsbet yönde geliştirmekte fayda var. AB ülkeleri içinde bulunan muhaliflere kızıp, bir bütün olarak AB’yi karşımıza almakta bir menfaatimiz yok. Kızılacaksa içimizdeki darbe heveslilerine, ihtilâl hayaliyle yatıp kalkanlara ve millete rağmen iş yapanlara kızalım. Hem kendimizi düzeltmeyip, hem de “Şu şu eksiklikleriniz var” diyen komşularımıza küsmekle bir yere gidemeyiz.
Türkiye ne zaman ki “tek parti zihniyeti”ni çöpe atar, o zaman sıkıntılardan kurtulmuş olur. Başka çaresi olan söylesin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.