Vahiy ekseninden Paris suikastına
1800’lerde Osmanlı Devleti’ni gezen ve İstanbul’da uzun süre kalan Fransız gezgin Dr. Brayer’in Osmanlı insanı hakkında bir hükmü var, diyor ki: “Osmanlılar Peygamber Hazret-i Muhammed’e hayrandır… Hayatlarını O’na göre düzenlemeye çalışırlar, sadece O’nu örnek alır ve sadece O’nu taklit ederler.”
Osmanlı’yı “cihan örneği” yapan sır, sanırım burada saklı: Peygamber Efendimiz gibi yaşamaya çalışmak…
Her davranışı O’na göre ayarlamak ve her zaman “böyle bir durum karşısında O ne yapardı?” diye sormak…
Öfkelendiğinde ne yapardı?..
Neşelendiğinde ne yapardı…
Üzüldüğünde ne yapardı?..
Engellendiğinde ne yapardı…
Zenginleştiğinde ne yapardı?..
Fakirleştiğinde ne yapardı?..
Hastalandığında ne yapardı?..
Kandırıldığında ne yapardı?..
İncitildiğinde ne yapardı?..
İnsanlara nasıl davranır, insanlarla nasıl ilişki kurardı?
Kısacası, O nasıl yaşardı?
Tabii koskoca toplumda bunu dikkate almayan insanlar da vardı mutlaka, ancak toplumun büyük ekseriyeti böyle bir hassasiyet içindeydi.
Bu da toplum ekseriyetini Peygamber (s.a.v) yüreğine kilitlerdi.
Oysa şimdi dizi film kahramanlarına, “sanatçı”lara ya da televizyon şaklabanlarına özeniyoruz!
Onlar Batı’yı, biz onları taklit ediyoruz!
Dolayısıyla, başımız dertten kurtulmuyor! Devlet olarak da, onca çabaya rağmen istediğimiz yere bir türlü ulaşamıyoruz. Bir türlü “belirleyici” olamıyoruz!
Meselâ “çözüme yaklaştık” diye sevinirken, bir de bakıyoruz, Paris’te üç PKK’lı kadının ölümüyle sonuçlanan “profesyonel”, “derin” bir suikast gerçekleşmiş…
Kala kalıyoruz.
•
Bugünkü Müslümanların hayatı Peygamber ölçeğinde şekillenmiyor. Daha farklı önceliklerimiz oluştu: Para bunların başında geliyor.
Para eksenli bir hayat yaşıyoruz. Ardından makam-mevki geliyor. Ve bunların sağladığı güç tabii…
Eski Müslümanın güç kaynağı “iman”dı, yeni Müslümanın güç kaynağı ise “para”…
Formül şu: Şöhret+servet=Güç!
Bu yüzden çoğumuz bir şekilde “şöhret” olmaya çalışıyor, şöhretleri kendimize örnek alıyoruz…
Yine bu yüzden televizyon yarışmalarına ölümüne ilgi gösteriyor, “maskara” olmayı bile göze alıyoruz…
Ve bu yüzden onca piyango bileti alıyor, “haram” olduğunu bile bile lotaryayı hayatımızın merkezine dönüştürüyoruz.
Özet olarak, bir “eksen kayması” yaşıyoruz!
Son söz: Dindar Müslümanlar, tıpkı Osmanlı insanı gibi, Kur’an’ı ve “canlı Kur’an” sayılan Peygamber-i Âlişan’ı yeniden “hayatın merkezi” yapana kadar, bu çalkalanma ve dalgalanma devam edecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.