M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Kuran, Sünnet, Şeriat Dairesi İçinde Hizmet Etmek

Kuran, Sünnet, Şeriat Dairesi İçinde Hizmet Etmek

Zahirde İslam’a hizmet eder gibi görünüyorlar ama Kuran’ın, Sünnet’in, Şeriat’ın muhkem (kesin) hükümlerine, emir ve yasaklarına aykırı işler yapıyorlar. Böyle hizmetler makbul, bereketli, müteyemmem olur mu?

Cevap: Olmaz!

İslamî hizmet yapan şahısların ve kuruluşların Kuran, Sünnet ve Şeriat sınırları içinde hizmet etmeleri gerekir. Bu sınırların dışına çıkılınca küfre kadar giden bozukluklar ve sapıklıklar oluşur.

Hizmet ediyor ama Kuran’ın Allah katında tek hak geçerli makbul din olduğu hükmünü inkâr ediyor; “İslam’dan başka hak dinler de vardır, onların bağlıları da ehl-i necat ve ehl-i Cennet’tir” diyor. Böyle bir inanç ile yapılan hizmetler boşa gider, bunların feyzi, bereketi yümnü olmaz.

İslam’a hizmet eder gibi görünüyor ama Ashab-ı Kiram’a düşmanlık ediyor. Üç veya dördü dışında onları küfür ve nifakla suçluyor… Böyle hizmetlerin de faydası olmaz.

İyi niyetli ama cahil, hizmet edeceğim diye faydasız, saçma sapan işler yapıyor. Mesela yaz sıcaklarında cemaat serinlesin, camiye terli terli gelenler üşütüp hasta eden, püfür püfür soğuk hava üfüren klima cihazları koyuyor. İslamî hizmetler listesi içinde böyle bir hizmetin ismi geçmez. Boş bir fantazidir.

Hakiki İslamî hizmetler Kuran’ın, Sünnet’in, Şeriat’ın emirleri, yasakları, öğütleri göz önüne alınarak, dört başı mamur bir plan ve programla yapılan işlerdir.

Mesela içinde İslam’a uygun eğitim verilen özel bir kolej açmak.

Böyle bir koleji açıp çalıştırmakla da iş bitmez. Öğle vakti geldi, okulda ezan okunması ve bütün Müslüman talebelerin birlikte, mektebin imamının ardında cemaatle namaz kılmaları gerekir. Bir İslam özel kolej açılsa, vakit namazları bu şekilde kılınmasa, ortada büyük hıyanet ve ihmal olur.

Namaz niçin bu kadar önemli? Çünkü İslam’ın imandan sonra ikinci şartı namazdır.

Yine İslam kolejine dönelim. Büluğa ermiş erkek ve kız çocuklar birlikte okutulamaz.

İslam kolejinde vakit namazlarının cemaatle kılınmasıyla da iş bitmez. Din derslerinin ehl-i Sünnet ve cemaat üzere olması gerekir.

Zamanımızda bir hizmet edebiyatıdır gidiyor. İrili ufaklı binlerce cemaat, tarikat, hizip, fırka, grup, sekt, parça mütemadiyen biz hizmet ediyoruz, biz hizmet ediyoruz deyip duruyor. Bunların hizmetleri ve kerametleri kendilerinden menkuldür. Elbette içlerinde gerçekten hizmet edenler vardır ama, yüzde kaçı böyledir?

Peygamberimiz (Salât ve selam olsun ona) “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, biri dışında bu fırkalar cehennemliktir” buyurmuştur. Bütün dinî faaliyetlerin Fırka-i Naciye (kurtulacak olan parça) dâhilinde yapılması gerekir.

Kuran’ın üç yüz küsur kesin hüküm ayeti tarihseldir, bu devirde geçerli değildir diyen Fazlurrahmancılar’ın hizmet sandıkları şeyler kuruntudur, hederdir, boştur.

Reformcuların, modernistlerin, dinde yenilik ve değişim taraftarlarının da hizmetleri boştur.

Sen hadis çalışmaları perdesi ardında, AB ve feminizm normlarına uymayan sahih hadisleri ayıkla, bu sapık zihniyetle bir hadis külliyatı hazırla ve sonra bu hizmet olsun. Yağma yok!

İhlâsa mukarin olmayan hizmetler de faydasızdır. Hizmette niyetin Allah rızasını kazanmak olması gerekir. Görünürde hizmet edecek, bir yandan da malı götürecek. Bu niyete sahip bir kimse veya kuruluş nifak üzeredir.

Mevrid-i nassa aykırı hiçbir hizmet olamaz. Müslümanlara, niyetlerin tashihi konusunda ders verilmelidir. Böyle bir şey bendenizin işi ve haddi değildir. Geçmiş asırlarda yaşamış, Rabbanî âlimlerin, fakihlerin, mürşitlerin, şeyhlerin kitaplarında bu konuda uyarıcı bilgiler mevcuttur, bunların halka duyurulması ve öğretilmesi gerekir.

İman, İslam, Kuran, Şeriat, İslam ahlakı hizmetleri kesinlikle ticarete, bezirgânlığa, zengin olmaya, voli vurmaya, köşeyi dönmeye alet edilmemelidir.

Bazı dinî hizmetler için ücret ve maaş alınmasına fetva ve ruhsat verilmiştir ama azimet ve takva yolunda ücret ve maaş yoktur.

Bundan otuz kırk yıl önce radikal İslamcılık yapan, kendilerini mücahit olarak tanıtan bir takım kişilerin foyaları ortaya çıktı. Onlar eskiden bu düzen bozuktur, bunun yerine adil ve hak bir düzen getireceğiz edebiyatı yapıyorlardı. Ellerine fırsat geçince düzenin haram, kirli, kara, necis, cehennemî rantlarına saldırdılar. Sırtlarındaki iğreti mücahitlik postlarını attılar, müteahhitlik kaftanlarına büründüler.

* (İkinci yazı)

Zenginliğin Âfetleri

Aşağıda zikredeceğim hadis-i şerif Kütüb-i Sitte’nin üçünde (Buharî, Müslim, Tirmizî) kayıtlı olup sahihtir.

Resulullah (Salat ve selam olsun ona), Bahreyn halkından toplanan cizyeyi toplaması için ashabtan Ebu Ubeyde radiyallahu anh hazretleri’ni oraya göndermişti. Müşarünileyh, cizye paraları ve mallarıyla Medineye dönünce, Ensar bunu duymuş, sabah namazını Resulullah ile birlikte kılmışlar, namazdan sonra Efendimizin etrafını sarmışlardı. Bunun üzerine, Resulullah tebessüm buyurmuşlar, “Öyle zannediyorum ki, Ebu Ebuyde’nin bir şeyler getirdiğini işittiniz” demiş. onlar da hep bir ağızdan “Evet” cevabını vermişlerdi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz onlara şu sözleri söylemişti:

“Öyleyse sevinin ve sizi sevindiren şeyi ümit edin… Allah’a yemin ederim ki, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Ben size dünyanın genişlemesinden korkuyorum. Sizden öncekilere dünya genişlemişti de, hemen dünya için birbirleriyle boğuşmaya başlayıp helak olmuşlardı. Genişleyen dünyanın, öncekiler gibi sizi de helak etmesinden korkuyorum.”

Açıklamalar:

Büyük muhaddisler, ulema, şarihler bu hadiste Peygamberimizin dünya genişliğinin, para ve mal bolluğunun, Müslümanlar dünya zenginliklerine yönelir ve bunlara heves ederlerse bu dünyalığın onlara zarar vereceğine dikkat çekmiştir.

Efendimiz “Sizler için fakirlikten korkmuyorum.” demiş, mal çokluğundan, zenginlikten korktuğunu belirtmiştir.

Zenginliğin getireceği afetler ve zararlar, fakirliğin zararından büyük ve fazladır.

Zenginlik ahirete, ebedî saadete zarar getirir. Halkı kulluktan uzaklaştırır, gaflete düşürür, çeşitli beyinsizlikler yaptırır, kötü alışkanlıklara yol açar. Böylece zengin kişi azar.

Fakirliğin zararı genellikle dünyadadır.

Zenginlik dine, fakirlik dünyaya zarar verir.

Bu hadis-i şerifle Resulullah Efendimizin bir mucizesi ortaya çıkmıştır. Zamanımızda Müslümanların bir kısmı çok zengin olmuşlar, bu zenginlik kendilerini azdırmış, çeşitli beyinsizlikler yapmalarına, büyük günahlar işlemelerine sebep olmuştur.

Zenginlik bir fitnedir (sınavdır).

Zenginlik sarhoş eder, ayak kaydırır.

Fakirliğin de elbette zararları ve afetleri vardır ama fakirlik zenginlikten efdaldir=yeğdir.

Zamanımıza bakalım:

Zenginleşenler mesken=konut konusunda azmışlar; Kur’anla, Sünnet’le, İcma ile haram olduğu kesinlikle bilinen israfa sapmışlardır.

Lüks, ihtişamlı, israflı, saray yavrusu lüks yazlıklar da zenginliğin afetlerindendir. İmkânı olan insanlar elbette kırsal kesimde, ormanlık yerlerde bağlara, bahçelere, onların içinde yazlık evlere sahip olabilirler ama israfa ve gösterişe kaçmadan.

Lüks ve israflı otomobiller de zenginliğin afetlerindendir. İnsan bir kere zenginliğin, paranın, liranın, doların, euronun, malın mülkün tadını almasın; dengesini yitirir, daha fazla, çok fazla, en fazla zengin olayım derken bir yığın azgınlık ve beyinsizlik yapar.

İslam zenginliği yasak etmiyor… Çalışıp çabalamış, helalinden kazanmış, Allah da yürü kulum demiş, zengin hatta çok zengin olmuş. Buna bir şey diyen yok. İslam’ın kabul etmediği meşru görmediği şey azdırıcı, saptırıcı zenginliktir.

Fakirken namazını kılıyormuş, zengin olunca namazı ya büsbütün terk etmiş yahut arada bir kılar olmuş. İşte kötü olan budur.

İnsanın yaradılış gayesi ve hikmeti Allah’a kulluk etmektir. Kullukla ilgili vazifelerin, ibadetlerin aksamasına yol açan bütün zenginlikler şerlidir.

Zengin Müslüman daha fazla malî (parayla, malla) ibadet ederse onun zenginliği hayırlıdır. Böyle bir zengin mal ve parayla ibadet edemeyen fakirlerden üstündür. İyi bir zengin, âlimlere hizmet eder, açları doyurur, çıplakları giyindirir, fakir fukaraya kol kanat gerer. Bunları ihlasla, sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa inşaallah Cennetlik olur.

Şöylesi de var:

Hayır, hasenat yapıyor, çok sadaka veriyor ama bunları Hakkın rızasını kazanmak için değil, kendini halka beğendirmek için yapıyor, b adam veya kadın cehennemliktir. Sahih-i Müslim’deki 1905 numaralı hadis-i şerifi okuyanlar; riyakâr ve münafık hayırsever zenginlerin yüzüstü sürüklenerek cehenneme atılacağını öğrenirler.

İslam bilgeliği bize helalin hesabı, haramın azabı vardır buyurmaktadır.

Haram yollarla zengin olanların durumu çok kötüdür.

Riba, faiz muameleleriyle… İslam fıkhına ve şeriatına göre batıl alım satımlarla… İhalelere fesat karıştırarak zengin olanlar… Haram komisyon ve rantlar alanlar… Halka mağşuş, boyalı, kimyalı, zehirli gıdalar ve meşrubat yedirip içirenler...

Vaktiyle cihad edebiyatı yaparken, ellerine fırsat ve imkan geçince bozuk düzenin haram gelir ve rantlarına aç köpekler gibi saldıranlar.

İslam uyarı ve öğüt dinidir. Kur’an uyarıdır, öğüttür… Sünnet uyarıdır, öğüttür. Şeriat-i Garra-i Ahmediyye uyarıdır, öğüttür… İslam ahlakı ve hikmeti baştanbaşa uyarı ve öğüttür. Hiçbir Müslüman ben bunları bilmiyordum, benim haberim yoktu demesin.

Para ve mal bir kısım Müslümanları ne boyalara soktu, ne hallere düşürdü, nasıl kepaze ve rezil etti, nasıl azdırdı, ey basiret sahipleri ibret gözüyle bakın da görün…

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi