Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Şiddet Ağlarını Örüyor

Şiddet Ağlarını Örüyor

Yolcuların gözleri önünde bıçaklanarak öldürülen otobüs şöförünün çaresizliğini ekranlardan izleyen bir arkadaşım duygularını şöyle ifade etti: “kendimi uçsuz bucaksız bir ormanda; korunaksız barınaksız ve yapayalnız hissettim. Burası öyle bir ormandı ki, etrafımı tehlike saçan vahşi hayvanlar sarmış ve ben bu tehlike çemberi içinde yaşamaya çalışıyordum”

Böyle bir ortamda insan kendini gerçekten korunaksız hisseder. Düşünün hiç bir kural, kaide, hak hukuk yok, her şey ayaklar altında. İsteyen istediğini öldürüyor istediğini yakıp yıkıyor… Çalma, gasp, cinayet her şey hayatın akışı içinde olup bitiyor. Geri sadece hakları ellerinden alınan insanların ve ölenlerin bıraktığı sessiz bir seda kalıyor.

Allah’ım bu nasıl bir insanlıktır! İnsanları, sokak ortasında, işinin başında, okulunda, evinde acımasızca öldüren bu caniler nasıl bir atmosferde büyüdüler? Anne babanın merhametinden hiç mi solumadılar ? Nasıl bir çocukluk ve gençlik döneminden geçtiler? Nasıl bir sosyal ortamda büyüdüler? Hiç mi güzellikle, iyilikle karşılaşmadılar?

Araştırmalar, şiddet ve öldürme davranışı sergileyenlerin çok azının genetik yatkınlığının olduğunu çoğunun ise ailede şiddetle büyüdüğünü ve şiddeti bu ortamda öğrendiğini gösteriyor. Yani çocuk ailede, toplumda ya da arkadaş çevresinde şiddeti benimsiyor ve modelliyor. Yine araştırmalar katillerin bazı müşterek özellikler taşıdığını gösteriyor: Bu kimseler, şefkat ve merhamet gibi duyguları ve bununla bütünleşmiş değerleri küçümseyen ve dışlayan bir karaktere sahipler.

Olayın sonucuna odaklanamıyor ve sağlıklı muhakeme yapamıyorlar. Şiddeti bir savunma aracı olarak algılıyor ve kendilerini kahraman olarak görüyorlar. Dürtülerini kontrol edemiyor, haz ve eğlence odaklı yaşıyorlar ve hazlarının önünde engel teşkil eden her şeyi kaldırmak istiyorlar.

Bu insanlar, empati yeteneğine sahip olmadıklarından, çevrelerine karşı duyarsız yaşarlar ve kural, kaide, örf, din, gelenek kültür gibi değerleri hiçe sayarlar. Hayatlarına bir değer ve anlam katamayan bu kimselerin çevremizde kör bir kurşun gibi sağa sola çarptığını görürüz. Bir toplumun en değerli hazinesi ahlakı ve manevi birikimleri ve bu birikimlerini hayata taşıyan fertleridir. İnsanlığın müşterek değerlerinden süzülüp gelen bu birikimleri nesilden nesile aktarılır. Ancak bu aktarım sağlıklı bir şekilde gerçekleşemediğinde toplumun ve ailenin çözülmesi kaçınılmaz bir trajediye dönüşür. Bunun sonucunda ise saldırgan, bencil ve duyarsız nesiller ortaya çıkar ve toplumu tehdit etmeye başlar. Ve hiç kimse böyle toplumda kendini güvende hissedemez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi