Zarurî ihtiyaçlar nedir?
Yaptığımız pek çok yanlışı “zorunlu” gördüğümüz için yaptığımızı düşünürüz. Güya “mecbur kalmazsak” o yanlışları yapmayacağız. Ancak, “zorunlu”yu, “zarurî”yi nasıl anladığımız ayrı bir tartışma konusu. Ayrıntıları incelendiğinde bu anlayışımızın “sorunlu/problemli/yanlış” olduğu ortaya çıkacak.
Zarurî, zorunlu ve yapmakta mecbur kaldığımızı düşündüğümüz hareketlerden biri de ölçüsüz israflardır. “Şu ihtiyaç, bu ihtiyaç, bu da ihtiyaç” diyerek gerçekte ihtiyaç olmayan pek çok şeyi “ihtiyaç listesi”ne yazmış durumdayız. Böyle olunca da ihtiyaçlarımızı karşılayamıyor ve topyekûn “fakir” hale gelmiş oluyoruz.
Günümüzde insanları esir alan en büyük alışkanlıklardan biri de tüketim çılgınlığıdır. Zarurî olmayan ihtiyaçların peşinde koşarak ömrümüzü tüketiyoruz. Sakin bir akılla düşünsek, gerçekte ihtiyaç olmayan pek çok ürünü satın aldığımızı biz de fark edeceğiz, ama “hızlı” yaşadığımız için bunun da farkına varamıyoruz.
İsraf batağına saplanma hâli sadece Türkiye ya da Müslüman ülkelerde yaşayanları ilgilendiren bir hastalık değil elbette. Bütün dünyada bu problem yaşanıyor ve herkes çare arayışında. “The New York Times”da yazan Jeff Sommer de bu çağrıyı tekrarlayan isimlerden biri. “Tüketiciyi alış verişten uzaklaştırma çağrısı” başlıklı yazı, muhtevası okunmasa bile en başta net bir şekilde mesajını vermiş olmuyor mu? “Alış veriş merkeziyle mahalledeki mağazayı es geçin, internetten alış veriş yapmayın ve gerçekten ihtiyacınız olmayan şeyleri sakın almayın.” Kanada’nın Vancouver şehrinde çıkan ve uluslar arası şirketler aleyhine provokasyon yapmaktan zevk alan mağrur ve radikal “Adbusters” dergisinin 70 yaşındaki şefi Kalle Lasn böyle diyormuş.
“The New York Times”da yazan Jeff Sommer’in aktardığına göre, derginin internet sitesinde, “Gezegenimiz ısındıkça, canlıların soyu tükendikçe, insanlar marazlandıkça, ekonomiler tekledikçe ve siyasîler çarpıklaştıkça” Amerikalıların alış verişe yöneldikleri yazıyormuş. 70 yaşındaki şef Kalle Lasn, “Bu alışkanlıktan vazgeçmeliyiz. Kolay değil, ama yeni bir modele ihtiyacımız var. Yoksa korkarım yeni bir karanlık çağa gireceğiz” diyormuş. (Sabah’ın The New York Times eki, 6 Ocak 2013)
İhtiyaçları iyi belirleme ve ondan fazlasını tüketmeme çağrıları ülkemizde de yapılıyor. 1992 yılında Nihat Gökyiğit’le birlikte kurduğu Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı’yla (TEMA) çevre anlayışının oluşmasına büyük katkı sağlayan TEMA Onursal Başkanı Hayrettin Karaca şöyle demiş: “Yapmamız gereken şey şu; ihtiyacımızdan fazla tüketmeyeceğiz. Ben başka bir çare bulamadım. Devleti sermaye idare ediyor, sesimizi çıkaramıyoruz. Ben kendi ihtiyacımdan fazlasını tüketmezsem bu global ekonomiyi ortadan kaldırabiliriz. Nedir benim ihtiyacım; doymaktır, barınmaktır, eğitimdir ve sağlıktır.” (Milliyet 4 Aralık 2012)
Bu tesbitler, hayatıyla ve ortaya koyduğu tavırlarıyla “hakiki çevreci” olan Üstad Bediüzzaman’ın “Umum Nur Talebelerine” vefatından önce vermiş olduğu en son dersteki tesbitlerini hatırlattı. Bediüzzaman Hazretleri, kendisini “dünyaya çağıran” ve “Zaruretler haramları/ mahzurlu şeyleri mübah kılar” kaidesini hatırlatanlara şöyle demiş: “Ekmek yemek, yaşamak gibi zarurî ihtiyaçlar haricinde başka hangi zaruret var? Su-i ihtiyardan, gayr-ı meşrû meyillerden ve haram muamelelerden tevellüd eden hareketler haramı helâl etmeye medar olamazlar. Sinema, tiyatro, dans gibi şeylerde tiryaki olmuşsa, mutlak zaruret olmadığı ve su-i ihtiyardan geldiği için, haramı helâl etmeye sebep olamaz.” (Emirdağ Lâhikası, s. 456)
İhtiyaçtan fazla tüketmemeliyiz ve “ihtiyaç, zaruret” tarifini de iyi yapmalıyız. Aksi halde her şeyi “zaruret ve ihtiyaç listesi”ne yazarak tüketim tuzağıyla mücadele edemeyiz.
Şu soruyu hep aklımızda tutalım: “Ekmek yemek, yaşamak gibi zarurî ihtiyaçlar haricinde başka hangi zaruret var?”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.