Güldal Mumcu, CHP’den ne zaman istifa edecek?
Sonunda iddianame kabul edildi ve dava açıldı. binlerce sayfalık iddianamenin içindekiler zaman zaman yeni tartışmalara sebeb olacak.
Baykal hâlâ Ergenekon’un avukatlığında ısrarcı mı, kendine bile suikast planları hazırlayan Ergenekoncuların siyasi parti ilişkilerini, Yargıtay Başsavcısı hâlâ görmezden gelmeye devam edecek mi, göreceğiz.
Hablemitoğlu'nun eşi, oynanan kirli oyunun farkına vardı ve ADD'den istifa etti.
Darısı Güldal Mumcu’nun, öteki ADD, çYDD üyeleri, saf CHP'liler, Hürriyet ve Cumhuriyet okurlarının başına.
CHP, ADD'den farklı bir örgüt değil. ADD de İP'den..
ADD'nin Ergenekon'la ilişkisi belli.. CHP Genel Başkanı da Ergenekon'un gönüllü avukatı.. Ergenekon derinleşecek olursa, sanırım Mumcu'nun katillerinin de ayak izlerinde o derinliklerde rastlamak mümkün olabilir..
O zaman ister istemez aklıma gelen soru şu: Güldal Mumcu, Ergenekon'un avukatlığını savunan bir partide ne arıyor? Hablemitoğlu'nun eşinin gördüğünü o göremiyor mu?..
Baykal'ın öfkesinin sebebi, sanki biraz suçluluk psikolojisinin eseri gibi geliyor bana.
Ya bu işler biraz daha dal budak salar da bir gün sıra kendilerine gelirse, korkusu var gibi sanki..
Sahi, Genel Başkanı içeride tutuklu, parti örgütlerinde darbe ve iç savaş planları ele geçirilen bir parti hakkında Yargıtay Başsavcısı neden hâlâ işlem başlatmadı.
Eğer İP hakkında bir işlem yapmıyor / yapılmıyorsa, AK Parti için açılan dava ne anlama geliyor o zaman?..
Eğer AK Parti, başörtüsü ile ilgili Anayasa düzenlemesinden dolayı kapatılacaksa ve bu konudaki önergede adı geçen ve bu işin fikir babası MHP hakkında yasal bir işlem başlatılmazsa, bu durumu nasıl okumak gerek?..
Serdar Turgut, Akşam'da yazıyor: “Ankara'da (...) neredeyse büyük cinayet haberi gelmeyen gün olmazdı. Bahriye üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerinden sonra hep içgüdüsel olarak ‘bunun da faili bulunmaz’ diye düşünürdük. Yoksa bu tavrımızda, net ifade edemediğimiz, ama içimizde kuşku olarak taşıdığımız bu tür büyük olaylarda ‘devletin içinden yardım olmadan katiyyen yapılamaz’ diye düşünmemizin etkisi mi vardı acaba! O tür cinayetlerin hepsinden sonra ‘radikal dinciler’ olarak ilan edilmesi, dış dünyaların ve içteki işbirlikçilerinin gösterilmesi, bir planı mıydı acaba? Yoksa Uğur Mumcu kendi araştırmalarında Ergenekon örgütüne mi ulaşmak üzereydi de, o nedenle mi öldürüldü acaba?”
Bu soruyu Ceyhan ve Güldal Mumcu’ya sormak gerek?
Bu işin gerçeğini, bugüne kadar Başbakanlık yapmış, herkes biliyor? Sadece Başbakanlar değil, Cumhurbaşkanları, MİT Müsteşarları, Genelkurmay Başkanları, Emniyet Genel Müdürleri, hepsi.. Ama herkes susuyor..
çiller, Erbakan, Erdoğan, Demirel, Sezer, Gül.. Kıvrıkoğlu, Büyükanıt.. Bilmeyen var mı?..
Baykal bilmiyor mu gerçeği.. Ecevit bilmiyor mu idi?
TSK ve İstihbarat örgütleri bilmiyorlar mıydı bu işin önünü sonunu? Sağır sultanın duyduğunu nasıl oluyor da onlar duymuyor? Herkesi, kokoreççileri bile fişlerken, bu cinayetlerden nasıl habersiz olabiliyorlar? Bilmiyorlarsa orada niye oturuyorlar ki!..
Gerçeği bildikleri ve sorumlu bir makamda bulundukları halde, haksızlıklar karşısında susanlar, bu ve benzeri cinayetlerin suç ortaklarıdırlar.. Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir.
AK Parti'nin her şeyini bilen, her iddiayı soruşturan Yargıtay Başsavcısı'nın, Ergenekon ve Mumcu cinayeti hakkında gerçeketn bilgisinin olmadığını söyleyebilir misiniz?..
Bayan Hablemitoğlu'nun ADD'den istifası önemli..
Bayan Hablemitoğlu'nun gördüğü / anladığı gerçeği, Ergenekon avukatlığına soyunanların kürsüsünde oturan hanımefendi de görür ve anlar belki bir gün..
Ama görmek istemeyenden daha kör, duymak istemeyenden daha sağır kim olabilir?
Bana kalırsa birileri, Ergenekon'a bugüne kadar adı karışanları feda etmeye hazırlar. Yeter ki; bu iş daha fazla yayılmasın.. çünkü eğer daha ileriye gidilecek olursa, son 40 yılın bütün faili meçhulleri bir volkan gibi patlayacak. Ve kirli çamaşırlar çevreye saçılacak, her tarafı ceset kaplayacak..
Bugün gelinen noktada ise, şuyuu vukuundan daha beter hadiselerle karşı karşıyayız..
Bu işin içinde hiç kimse tam temiz değil.. Bu çatının altında herkes var.. Hacı - hocası da var Papazı da, hahamı da.. Sağcısı da, solcusu da, Alevisi de, Sünnisi de.. Liberali de.. Şu Amerika'daki Haham'a (?!) bakar mısınız; her yerde var, herkes tanıyor ve herkesle iş tutuyor.. Derin devlet elemanı mı, Haham mı, dinî hassasiyeti olan bir kanalda program yapımcısı mı, homoseksüel mi, hepsi mi, hiçbiri mi belli değil.. Baksanıza; onlardan biri İsmailağa'da müritlik rolü kesiyor.. Bir başkanı Milli çözümcülerle, bir diğeri İbdacılara birlikte iş yapmayı teklif ediyor..
Sahi Erbakan hep “Dış güçler” den söz etti. Kimdi onlar? Sadece Mason Locaları mı? Onların yerli işbirlikçileri konusunda neden bir şey yapılmadı? Neden mesela Susurluk geçiştirilmeye çalışıldı.. Erbakan hükümeti bu işi geçiştirmeye çalıştı, bu onların sonu oldu. Bu hükümet de, Şemdinli de aynı şeyi yaptı. Eğer Ergenekon konusunda da aynı tutumunu sürdürürse, akîbetleri farklı olmaz.. Erbakan dönemi, Erdoğan için ders olsun!
Zalimlere yardım etmeyin, ateş size de dokunur..
Hep söylüyorum, çetenin finans kaynaklarını ve silahlarını toplamadan bir yere varamazsınız.. Bunun da ilk adımı petrol kaçakçılığı ve uyuşturucu kaçakçılığının önlenmesidir.. Kayıtdışı ekonomi, kayıtdışı siyasetin finans kaynağıdır.. Laiklik, irtica, terör yalanlarına kanmayın.. Bunlar işin kandırmacası..
Mesela merak ediyorum, bu hükümet ya da savcılar, ayyuka çıkan şu petrol yolsuzluğu hakkında bir şey yapmıyorlar..
Bu işleri bilen birine sordum.. Bu işin üzerine gitmezler / gidemezler diyor. çünkü herkesin ortak havuzu imiş orası. Derin devlet de, görünen devlet de oradan besleniyor. Ergenekoncular da, Ergenekoncuları tasfiye edip yerine kendi çetesini konuşlandırmak isteyenler de aynı kirli havuzdan beslendiğini söylüyor, o kişi.. Orada bir suç dengesi oluştuğunu söylüyor ve ekliyor: “Hiçbiri bu işte temiz değil. Birisi ötekinin üzerine gider ve kirli ilişkileri açıklarsa, öteki de onun üzerine gider ve açıklar. Bu iş herkesin bildiği bir sır olarak kalıyor.. Deme derim anlayışı ile, bir tehdit ve şantaj dengesi oluşmuş durumda” diyor..
Silah, petrol, uyuşturucu.. Bu tezgahta ne ararsan var derde devadan gayrı..
Ben Güldal Mumcu’nun bu kadar tartışmalardan sonra hâlâ sessiz kalıp kalmayacağını, geceleri rahat uyuyup uyuyamadığını merak ediyorum. Meclis'teki insan ve vicdan sahibi diğerlerinin de.. Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.