“Ordu göreve” demeyin “ABD göreve” deyin!
- Lütfü Bey; CHP’nin en tepedeki yöneticilerinden Mustafa özyürek, “ülke elden giderken ordu sessiz kalmamalı, Ergenekoncu diye tutuklanan kendi mensuplarına, orgenerallere de sahip çıkmalı” türünde bir açıklamada bulundu. üstadım, nasıl yorumluyorsunuz bunu?
- CHP sözcüsü olarak ha bunları söylemişsin, ha “Ordu göreve” demişsin; ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Aslında en tepedeki yöneticilerinden birine bunları söyleten CHP, “Ordu göreve” demek istiyor. Olup bitene ordunun el koymasını istiyor. Yargının gücünü göstermesini değil, ordunun gücünü göstermesini istiyor. Belli ki ordu duruma el koysa CHP çok memnun olacak. Belli ki ordu bir darbe yapsa CHP’liler düğün bayram yapacak. Ancak CHP’lilere kötü bir haberim var. Şimdilerde yaşlı subaylar da, genç subaylar da tatil yapmayı darbe yapmaya tercih ediyorlar! Kaldı ki CHP’liler askeri darbe istiyorlarsa orduya değil, ABD’ye başvurmalılar! Askeri darbe yapılması konusunda orduyu değil ABD’yi ikna etmeye çalışmalılar! “Ordu göreve” diye değil, “ABD göreve” diye bağırmalılar! Bu ülkede ancak ABD istediği zaman askeri darbe olacağını ne çabuk unuttular? Unutmasınlar ki 27 Mayıs 1960 darbesinden beri bu ülkede darbe yapan komutanların ilk açıklamasının ilk cümlesi hep “NATO’ya bağlıyız” şeklinde oldu. Böylelikle darbeci komutanlar NATO’nun ta kendisi olan ABD’ye bağlılıklarını sundu. ABD de “Bizim oğlanlar darbe yaptı” diyerek onlara desteğini sundu. CHP bütün bunları bilmiyor mu? Biliyorsa niye ikide bir de darbe yapması için orduya mesaj yolluyor? CHP bilmeli ki bugün Türkiye’de darbe olmuyorsa, ABD istemediği için, şu an bir darbe ABD’nin işine gelmediği için olmuyor. Bu durumda CHP’nin orduya yaptığı darbe çağrıları da akıntıya kürek çekmek demek oluyor.
ORTAK AKIL HAREKETİ’NİN KöKü 1980’DE…
- Ortak Akıl Hareketi’nin darbe karşıtı, demokrasi yanlısı mitingleri coşkulu katılımlarla sürüyor. Ortak Akıl Hareketi hakkındaki değerlendirmelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
- Bu sorunuz üzerine sizi 28 yıl öncesine, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ertesine götürmem gerekiyor. 12 Eylül askeri darbesi olmuş; Meclis’in, siyasi partilerin kapısına kilit vurulmuş; demokrasi, hukuk, insan hakları paspas gibi çiğneniyor. Herkes korkudan suspus olmuş; kimse darbeye karşı sesini çıkartamıyor. Kimse darbecilere karşı demokrasiyi, hukuku, insan haklarını savunamıyor. çünkü darbeye karşı koymanın, hukuku, insan haklarını savunmanın bedeli çok ağır oluyor. İşte ben bu ortamda hukuksuz yargılamaların, insan haklarını hiçe sayan insanlık dışı uygulamaların son bulması için bir insan hakları kampanyası başlatıyorum. Ancak benim tek başıma sürdürdüğüm bu mücadelenin, bu direnişin yanında bir başka örgütlenmeye de ihtiyaç duyuluyor. öyle bir örgütlenme olmalı ki bu, darbeye karşı olan herkesi bünyesinde toplamalı. İslâmcılardan sosyalistlere kadar her kesim bu örgütün şemsiyesi altında toplanıp, darbeye karşı ortaklaşa tavır koymalı. Neyse, lafı fazla uzatmayayım; sonuçta Abdurrahman Dilipak gibi bazı İslâmcı arkadaşlar ile bazı sosyalist arkadaşlar darbeye karşı ortaklaşa mücadele etme konusunda fikir birliğine varıyoruz. Derken fikir birliğine vardığımız arkadaşlarla Heybeliada’nın en tepesindeki bir evde gizli bir toplantı yapıyoruz. O toplantıda başta aydınlar olmak üzere askeri darbeye karşı olan herkesle irtibat kurup, mücadelemize katılmalarını sağlamak için çalışmalar yapma kararı alıyoruz. Ama bunun yanında bir başka karar daha alıyoruz. Askeri darbeye karşı İslâmcısıyla, sosyalistiyle ortaklaşa vereceğimiz mücadelenin sesi olacak bir dergi çıkartma kararı da alıyoruz. Ve çıkartacağımız bu dergiye “Ortaklaşa” adı veriyoruz. İşte bugünün Ortak Akıl Hareketi, bana o günün Ortaklaşa Hareketi’ni hatırlatıyor. O günün Ortaklaşa Hareketi yeni doğmuş bir bebek gibi küçücüktü. Ancak 1980’lerden bugüne kadar geçen zaman içinde milletin darbelere, darbecilere karşı tepkisi büyüdükçe büyüdü. Ve bugünün Ortak Akıl Hareketi’ne dönüştü. Bugünün Ortak Akıl Hareketi içinde tıpkı dünün Ortaklaşa Hareketi içinde olduğu gibi İslâmcılardan sosyalistlere kadar farklı siyasi görüş sahipleri yer alıyor. İslâmcılardan sosyalistlere kadar Ortak Akıl Hareketi’nin içinde yer alan herkes, darbelere ve darbecilere karşı ortaklaşa bir mücadele yürütüyor. Ortak Akıl Hareketi’nin darbelere ve darbecilere karşı başlattığı bu uzun yürüyüşün yolu açık olsun. Ne zaman ki geçmişteki darbeleri yapanlar da dahil tüm darbeciler kendilerini hapiste bulur, ne zaman ki ülkemizde darbe dönemi artık son bulur, işte ancak o zaman Ortak Akıl Hareketi’nin uzun yürüyüşü de son bulsun.
HALK KORUMASA DA HALK PARTİSİ KORUYOR!
- Genelkurmay Başkanlığı, kendisine yönelik eleştirileri, yıpratma çabaları olarak görüp, halkı Türk Silahlı Kuvvetleri'ni korumaya çağırdı. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
- Bu konuda benim ne düşüneceğimden önce halkın ne düşüneceğine bakmalı. Genelkurmay Başkanlığı'nın "Demokratik tepkinizi ortaya koyup gerektiğinde sokaklara çıkın ve yıpratanlara karşı bizi koruyun" çağrısının muhatabı olan halk şöyle düşünmez mi? "Bunlar daha kendilerini koruyamıyorlar, peki ülkeyi nasıl koruyacaklar" demez mi? Zaten Kuzey Irak'ta ABD'liler ile peşmergelerin Türk subaylarının başına çuval geçirmesine Genelkurmayımızın hiçbir tepki göstermemesi üzerine halkımız "Bunlar daha kendi subaylarının onurlarını koruyamıyorlar, öyleyse ülkenin onurunu nasıl koruyacaklar” diye düşünmedi mi? Yoksa Genelkurmayımız o zaman da halkın Kuzey Irak sokaklarında bir gösteri düzenlemesini ve ülkenin onurunu korumasını mı bekledi?! Gerçi Genelkurmay’ın halkın korumasına da ihtiyacı yok; çünkü Halk Partisi onu aslanlar gibi koruyor. Halk Partisi ve onun Genel Başkanı Deniz Baykal, Genelkurmay’ın avukatlığını kimselere bırakmıyor. O sadece bu konuda avukatlık yapsa yine de iyi; ama işin kötüsü Deniz Baykal darbeci generallerin avukatlığını da yapıyor. Mesela darbeci generallerin yaptığı 12 Eylül Anayasası’nı Deniz Baykal aslanlar gibi savunuyor. Halk darbecilerden hesap sorulmasını ve onların yaptığı anayasanın yerine sivil bir anayasa yapılmasını isterken, Deniz Baykal darbecileri de, darbecilerin anayasasını da var gücüyle koruyor. Hadi onun darbeci generalleri korumasını geçip, sözü yine Genelkurmay’ı korumasına getirip, soralım şimdi: Genelkurmay’ın Deniz Baykal’ın liderliğindeki Halk Partisi gibi güçlü bir koruyucusu varken, halkın koruyuculuğuna ne ihtiyacı olabilir ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.