Anayasa Mahkemesi’nin AK Parti imtihanı
Anayasa Mahkemesi, yarın AK Parti’nin kapatma davasını görüşmeye başlayacak... Muhtemelen en geç iki hafta içinde de sonuçlandıracak...
Sonucun Yüksek Askeri Şûra toplantılarının sonrasına bırakılması, oluşacak belirsizlik ihtimalini ortadan kaldırma açısından önemli bir karar...
Burada Haşim Kılıç farkı ortaya çıkıyor. Diğer kapatma davalarının aksine AK Parti kapatma davasını süratle bitirip Türkiye gündeminden çıkarma çabası içine girmesi, onun aynı zamanda ne kadar vatansever olduğunun da en büyük göstergesi. Bugüne kadar ortaya konulan kararlarda Haşim Kılıç’ın tavrı vicdanlarda tam puan almıştır.
Gazete kupürlerinden oluşan bu mesnetsiz davanın ülkenin prestijine ve ekonomisine milyarlarca lira zarar verdiği gün gibi aşikardır. Açılan davanın etkileri bu kadar büyükse, sonuçlarının artık nasıl olacağı herkesin tahmin edebileceği bir boyuttadır.
AK Parti kapatılma davası, Anayasa Mahkemesi için bir kırılma noktasıdır. Anayasa Mahkemesi’ne olan güven ya yeniden kazanılacak ya da kaybolan güven daha da derinleşecek!
Hukuk; yazılı evraklara ve belgelere göre yazılıp çizilse de aslolan yorumdur. Aynı davayı iki farklı hukukçu önlerindeki kitaba göre değerlendirdiği halde bu yorum farkından dolayı iki farklı sonuç ortaya çıkabilmektedir. Bunun sayısız örnekleri vardır.
AK Parti’nin kapatılma davasıyla ilgili hukukçuların ikiye ayrılmasının da nedeni budur. Ama buradaki yorum farkından dolayı çok tehlikeli bir durum var ki temel sorun da budur. Bu temel sorun, hukukçuların giydikleri cübbeyi çıkarıp onun yerine siyasi cübbe giyme tehlikesidir. Yani hukukun üstünlüğünü değil, siyasi ve ideolojik düşüncelerini esas alma tehlikesidir. Yoksa hukukun üstünlüğünü esas alan her karar, saygıyla karşılanması gereken bir karardır.
Bizim dileğimiz, AK Parti davası esas olmak üzere bütün davalarla ilgili karar verecek olan hukukçuların, hukukun üstünlüğünü esas alan ama bununla birlikte verecekleri kararın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ileri mi geri mi götürdüğü, fayda mı, zarar mı verdiği gibi önemli sonuçları da düşünerek karar vermeleridir.
İdeolojik düşünceden arınmış...
Hukukun üstünlüğünü esas alan...
Ve bunlarla birlikte dünya liginde hızla üst sıralara çıkmaya çalışan Türkiye’nin ayaklarına pranga vurmayan, aksine daha da coşturacak bir karar...
Bütün Türkiye’yi ve dünyayı memnun ve mutlu edecek bir karar...
Burada amaç yargıyı etkilemek değil! Zaten gerçek manada bir hukukçunun etkilenmesi de mümkün değil!
Ancak Hasan Celal Güzel’in dediği gibi AK Parti kapatılırsa; siyasi istikrarsızlık başgösterecek, ekonomik kriz ortaya çıkacak, Türkiye’nin iç ve dış itibarı sıfırlanacak...
Peki, kapatılmazsa; laiklik elden gitmeyecek, şeriat gelmeyecek, ülke bölünmeyecek... Aksine; siyasi istikrar artarak devam edecek, ekonomik istikrar sarsıntılara daha dirençli hale gelecek, Türkiye’nin iç ve dış itibarı daha çok artacak, yargıya büyük bir güven gelecek...
En önemlisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti; demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olmaya devam edecek...
Kısacası bu davada esas olan ne Abdurrahman Yalçınkaya’nın açtığı kapatma davası, ne de AK Parti’nin kapatılıp Türk siyasi hayatında yok olup gitmesidir.
Esas olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve milletinin huzuru, refahı, barışı ve geleceğe güvenle bakmasıdır.
Yani aziz Atatürk’ün dediği gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çağdaş muasır medeniyetlerin üzerine çıkarma sevdasıdır.
Bu dava sonuç itibariyle bu sevdayı test etme davasıdır.
Ya tamam ya da devam!
GüNüN SöZü
Bir saatlik adalet, bin saatlik ibadetten daha hayırlıdır. Hz. Muhammed (sav)