Irkçılık ve kafatasçılık, CHP’nin genlerinde var!
Atalarımız, “Küp, içindekini sızdırır” derken, herhalde CHP’yi kastediyordu.
Baksanıza; CHP Genel Başkanı Bay Kemal Kılıçdaroğlu’nun; “Ulusalcıyız ama kafatasçı değiliz” şeklindeki sözlerinin gazetelerde çıktığı gün, CHP’den öyle bir ses yükseldi ki; hemen herkes, “Bay Kılıçdaroğlu, boşuna nefes tüketme!.. Gerçek CHP işte bu!” dedi.
Peki, niye böyle dediler?..
Dediler, çünkü;
Önceki akşam, CHP’deki “faşist ve kafatasçı zihniyet” bir defa daha kendini gösterdi.
Efendim, olay şu:
Önceki gece Meclis Genel Kurulu’nda “Ana Dilde Savunma” yasa tasarısı görüşmeleri yapıldı... Görüşmeler sırasında sataşma gerekçesiyle söz isteyen CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in sözleri milletvekillerinin tartışma yaşamalarına sebep oldu. Birgül Ayman Güler’in Genel Kurul Tutanağına da geçen “Kürt milliyetçiliğini bana ilericilik ve bağımsızlıkçılık diye yutturamazsınız. Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz” şeklindeki sözleri ortalığı karıştırdı.
Birgül Ayman Güler’in sözlerine ilk tepki CHP Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’tan geldi... Salih Fırat, Güler’in sözleri üzerine; dün partisi CHP’den istifa etti. Güler’in çıkışına tepki gösteren CHP Adıyaman Milletvekili Salih Fırat, “Bu sözler ırkçı yaklaşımın bir tezahürüdür” diyerek partisinden istifa etti...
Salih Fırat’ın istifası, “ilk fire” mi olur, onu başkaları da takip eder mi, diyorduk ki, “kurmayların baskıları”na direnemeyen Fırat, istifadan vazgeçti!..
Salih Fırat istifadan caydırılsa da;
“Bölücü!..
Irkçı!..
Faşist!..
Kafatasçı”
Anlayış, “CHP’nin genlerinde” var...
TÜRK DEĞİLSEN KÖLESİN!
Bilenler bilir;
Meclis Genel Kurulu’nda tartışmalara sebep olan sözler daha önce CHP Genel Başkanlığı da yapmış olan Mahmut Esat Bozkurt tarafından sarfedilmişti...
Mahmut Esat Bozkurt diyordu ki;
“Türk, bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir... Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler!”
Tabiî, CHP’nin kafatasçılığına tek örnek Mahmut Esat Bozkurt’un sözleri değildi...
Kılıçdaroğlu, istediği kadar;
“Bizim altı okumuzdan biri milliyetçilik. Türkçesi ulusalcılık. Elbette ki ulusalcıyız ama bizim ulusalcılığımız kafatasçılık değil”
Desin... CHP tarihi, bunun tam aksini söylüyor... Hem de; bugünkü gibi “söylem” olarak değil, “eylem” olarak “kafatasçılık” yapmış CHP...
64 BİN KAFATASI!
Doğruluğu tartışılmaz bilgi, belge, fotoğraf ve itiraflar; CHP’nin kimin Türk olduğunu, kimin olmadığını ispat etmek için kafatası ölçümü yaptırdığını ve bu uğurda insan haysiyetinin hiçe sayılarak, Mimar Sinan’ın bile kafatasının mezardan çıkarıldığını gösteriyor.
Kafatası ölçme rezaleti, camileri ahıra çeviren Milli Şef İsmet İnönü’nün talimatıyla Atatürk’ün manevi kızı olarak bilinen dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Afet İnan tarafından 1936 yılında uygulamaya geçirilmiş... Mezarlar tahrip edilerek “64 bin kişi”nin kafatası ölçülmüş!..
Nasıl mı yaptırmış bunu?..
Afet İnan, hatıratında; kafatası, boy ve kilo gibi 23 ölçüm için Türkiye’nin 10 bölgeye ayrıldığını ve on ekip oluşturulduğunu, hatta 2 bin kadar mezarın bile açıldığını, bunlar arasında Mimar Sinan’ın dahi bulunduğunu belirterek der ki; “On ekip için İsviçre’den on takım ölçü aleti getirildi. Ekiplere askerlerin yanı sıra, bir doktor ve bir sağlık memuru eşlik etti. Ekipler, Prof. Aziz Kansu’dan ölçüm için kurs alarak yola koyuldu. Araştırma için hazineden mühim bir miktar da para ayrıldı. 10 ay süren çalışma ile Anadolu ve Rumeli’nin dört bir tarafından tam 64 bin kişinin kafatası ölçüldü. 20 bin kadın ve 40 bin erkek üzerinde ölçüm yapılırken bazı mezarlar da açılarak 2 bin kafatası çıkartıldı. Mimar Sinan’ın kafatası da çıkarılanlar arasındaydı. Ancak daha sonra kafatası bulunamadı.”
MİMAR SİNAN’IN KAFATASI!
Nasıl yani?..
Mimar Sinan’ın kafatası hem mezarından çıkarılır, hem de nasıl bulunamaz?..
Efendim, olay şudur:
Türk Tarih Kurumu tarafından oluşturulan bir heyet, 1935 yılının 1 Ağustos’unda, Mimar Sinan’ın kemiklerini Süleymaniye Camii’nin yanı başındaki mütevazı türbesinden antropolojik inceleme yapmak amacıyla çıkarır.
Kafatası üzerinde yapılan incelemeler sonunda Sinan’ın brekisefal, dolayısıyla -iddiaların aksine- Türk olduğu kanaatine varılır.
Mezar kapatılırken; kafatasının, kurulması düşünülen Antropoloji Müzesi’nde muhafaza edilmek üzere alıkonulduğu biliniyor.
Ne var ki;
Böyle bir müze kurulmamış, Sinan’ın kafatası da sırra kadem basmıştır.
Acı gerçek, 1950’lerde Sinan’ın türbesi restore edilirken ortaya çıkacaktır.
Gerçekten de Sinan’ın kafatası yoktur...
İyi de, “kafatası” nerede?..
MASONLARIN ELİNDE Mİ?
Araştırmacı-yazar Mustafa Yılmaz 2 yıl kadar önce demişti ki;
“Masonik inanışta kafatası önemli bir ritüeldir. Bir mason adayı masonluğa kabul edilmeden önce içinde gerçek bir kafatasının olduğu karanlık bir odaya alınır. Buraya tefekkür odası adı verilir. Burada bir gece geçirdikten sonra masonluğa adım atar.
1935 yılında Mimar Sinan’ın mezarını açıp kafatasını alan 3 kişiden 2’si, Hasan Cemil Çambel ile Şevket Aziz Kansu üst düzey masondu. Bunlar kafatasını alıp inceledikten sonra kafatası sır oldu. 1950’de mezarı açılınca kafatasının yerinde olmadığı anlaşıldı.
Peki nerede?
Ben yaptığım uzun araştırmaların ardından bu kafatasının alınıp Mason Locaları’na konulduğu ve onun hâlâ burada muhafaza edildiği sonucuna ulaştım. Bunu da kitabımda yazdım. Şu ana kadar herhangi bir yalanlama da gelmedi. Bence bu, Mason Locaları’ndadır. Kaldı ki, Türkiye masonları uzun yıllar Mimar Sinan adında dergi çıkardı. Mimar Sinan adında vakıfları var. Bu isim onlar için önemlidir.”
Herhalde biliyor olmalısınız;
İlluminati, Tapınak Şövalyeleri ve masonluk gibi “esrarengiz örgütler”de tuhaf bir “kafatası inancı” varmış...
Bunlar, “locaya kabul törenleri”nde “gerçek kafatası” kullanırlarmış!..
Meselâ,
Ünlü Kızılderili şefi Geronima’nın mezarı da gizlice açılmış ve kafatası çalınarak ayinlerde kullanılmaya başlanmış, iyi mi?..
Aynen bunun gibi;
Sihirli Flüt adlı operası baştan sona masonluk sembolleriyle dolu, ünlü bir Mason olan büyük bestekâr Mozart’ın kafatasının başına gelenler bu tür iddiaların hemen yabana atılmaması gerektiğini düşündürüyor.
Unutmayalım ki;
Mimar Sinan’ın kemiklerini mezarından çıkaran heyetin başkanı Hasan Cemil Çambel de “ünlü bir mason”dur!..
Bu bilgi, sanıyorum; “Mimar Sinan’ın kafatası”nın nerede ve kimde olduğuna herhalde bir cevap teşkil edecektir...
FAŞİST, IRKÇI, KAFATASÇI!
Gördünüz ya;
Birgün Ayman Güler’den yola çıkıp, nerelere geldik...
Özetleyecek olursak;
CHP’nin “kafatasçı” zihniyeti “yeni CHP” ile ortaya çıkmış değildir...
“Eski CHP” de “kafatasçı” idi.
O kadar “kafatasçı”lardı ki; tam “64 bin kişinin kafatası”nı ölçtürdüler!..
Ve tabiî, Mimar Sinan’ın kafatasını da ölçtüler ama kafatasını kaybettiler.
Şimdi, soru şu;
Afet İnan, tüm bu işleri yapmak için İsmet İnönü’den hem “izin” hem de “yüklüce miktarda bir para” aldığına, “kafatasları”nı, özellikle de “Mimar Sinan’ın kafatası”nı mezarından çıkarıp, sonra kaybettiğine göre; kendisi bir “mason gönüllüsü” müydü, yoksa “mason tuzağı”na mı düştü?..
Uzun lâfın kısası;
Hem “Sinan’ın kafatası”, hem de “CHP’nin kafatasçılığı” yeniden sorgulanmalıdır!..
Tabiî, “masonların ayinleri” de!.. Danıştay’ın kararını alkışlıyoruz
Bugünkü “manşet” haberimizdeki ifade dikkatinizi çekti mi?.. Danıştay’ın; “30 yıllık başörtüsü yasağı”na “dur” dediğini belirttikten sonra, dedik ki; “Tarihi karar.” Gerçekten de, Danıştay 8. Dairesi tarihi bir karar almış ve “avukat”ların “başörtülü kimlik” alabilmelerinin önünü açmış...
Dileriz, bu karar; “kamusal alan” saçmalığını da ortadan kaldırır.
Gördüğünüz gibi; bu gazetenin “Danıştay” veya “Yargıtay”, ya da “TSK” ile hiçbir problemi yoktur... Bu gazete; “kurum”ların değil, “millet”in yanındadır!..
Kim ki; “milletin lehinde” bir iş yapmış, biz onu “baştacı” yaparız...
Kim ki, “millet aleyhinde” bir karar almış, onu da “eleştirmek”ten geri durmayız...
Bu “eleştiri”leri bir “hedef gösterme” olarak algılayacak “angut”lar, “gerzek”ler, “aptal”lar ve “kiralık tetikçi”ler olmayacak mı?.. Elbette olacak ama biz “milletin yanında” olmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Danıştay’ın, “başörtüsü lehinde” karar vermesini alkışlıyor olmamız, onun vereceği “yanlış” bir kararı alkışlayacağımız anlamına gelmez.
Kim ki “milletin yanında”dır, biz de onun yanındayız.
Bu kadar basit... “Akit düşmanları”na duyurulur!..