Kur'an Konusunda Zararlı Münakaşalar Haramdır
Az sözle çok manalar ifade eden Resulullah Efendimiz’in, Kütüb-i Sitte’den Ebu Davud’da bulunan bir hadîs-i şerifini dikkatli bakışlarınıza sunuyorum:
Ebu Hureyre Radıyallahu anh rivayet ediyor: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “Kur’an hakkında münakaşa küfürdür.”
Şarihler buradaki münakaşanın, cahillerin, kötü niyetlilerin, bid’atçilerin yaptıkları olumsuz ve zararlı tartışmalar olduğunu beyan etmişlerdir. Haram olan münakaşa konuları şunlardır:
1. Kur’anın kadim ve Kelamullah olduğu hususunda şekke düşürücü konuşmalar.
2. Müteşâbih ayetleri, Allah’ın kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh olduğu inancına aykırı şekilde, lügavî manalarını almak.
3. Kur’anın bazı ayetlerini, diğer bazı ayetleriyle tekzibe yeltenmek.
4. Cahillerin kendi re’y ve hevasıyla ayetleri yorumlamaları, hüküm çıkartmaları ve tartışmaları.
Zamanımızda bir takım sapıklar, Ehl-i Sünnetin kesin haram olduğunu bildirdiği konularda, yanlış tevil ve tefsirlerle kafa karıştırıyorlar. Mesela İslam’da tesettür başın ve saçların kapatılması manasına gelmez diyorlar… Kimisi riba başka şeydir, faiz başka şey; muzaaf riba haramdır, düşük faiz helaldir diyenler ve bu iddialarını Kur’anla ispat etmeye kalkışan cüretkârlar görünmektedir. Bazı sapıklar ise, dinde ikrah yoktur ayetini Müslümanlara teşmil ederek İslamî emir ve yasakların uygulanmasındaki zorlamayı tatil etmek istiyor.
On dokuzuncu asırda İngiltere’de basılmış Arapça bir misyoner kitabı görmüştüm. Konusu, Kur’an ayetlerine göre teslisin hak olduğunun ispatı idi!..
Günümüzde ne kadar sapık, modernist, reformcu, bid’atçi İslamcı varsa bunların hepsi de Kur’anı kendi re’y ve hevalarıyla yorumlamakta; Kur’an âyetleri konusunda batıl, olumsuz, saptırıcı münakaşalar ve teviller yapmaktadır.
İcazetli, ehl-i sünnet din âlimlerinin, fakihlerin, müfessirlerin bid’at ehlini reddetmek, haram helal hükümlerini ortaya koymak, gâmız manaları açıklamak gibi müspet=olumlu maksatlara dayanan tartışmaları ve incelemeleri, tefsir hizmetleri (ehliyetli ve icazetli âlimler tarafından yapılması şartıyla) müstahsen, övülen, iyi bir iştir. Bunlara tartışma yerine, araştırma ve mübahase demek daha doğru olur.
Kur’andaki müteşabihatı tartışmamakta hayır vardır. Bunlar Allah’a havale edilir, lakin her hal ü kârda Allah’a yakışmayacak şekilde lügavî manalarına alınmaz.
Zamanımızda Mealciler denilen İslamcı bir bid’at mezhebi zuhur etmiştir. Bunlar Arapça bilmezse, din ilimlerini okumamışlardır, içinde yanlışlar bulunan meal kitaplarını esas alarak din hakkında bol bol konuşurlar ve tartışırlar. Muhakkak ki onlar çok yanlış bir yol ve metot üzerinedir.
Ehl-i Sünnet Müslümanları İslam’ı Resulullah Efendimizin, onun Ashabının, Tâbiînin, Tebe-i Tâbiînin yani Selef-i Sâlihîn’in anladığı gibi anlarlar. Resulullah Efendimize kopuksuz silsileli icazetlerle irtibatı olan ulemaya, fukahaya, müfessirlere, muhaddislere, müftülere itimat eder ve onların kitaplarını okurlar.
Kur’anı re’y ve heva ile yorumlayan, Allah’ın Kitabı konusunda olumsuz ve saptırıcı münakaşalar yapan, mü’minlerin kalplerine şüphe ve tereddüt tohumları eken kimseler ve cemaatler dall ve mudildir.
Ahillerin Kur’an konusunda tartışmaları büyük bir fitnedir.
“İkinci yazı”
Eğitim Konusunda Keskin ve Radikal Maddeler
1. TÜRKİYE’DEKİ Tevhid-i Tedrisat eğitimi milli değil, gayr-i millidir. Milli kimliğimize, milli kültürümüze, kendi medeniyetimize aykırı bir eğitimin milli olduğunu iddia etmek gülünçtür, ironidir.
2. Eğitimin üç amacı vardır. Birincisi: Genç nesillere doğru inançlar, doğru bilgiler, doğru kültür öğretmek. İkincisi: Aksiyon ve eylem planında iyi işleri, hareketleri, davranışları öğretmek, yüksek ahlak ve karakter kazandırmak. Üçüncüsü: Güzellik, estetik boyutu kazandırmak. Gençliğe bunları veremeyen bir eğitim sistemi aldatmacadan ibarettir.
3. Türkiye’deki hâkim resmi vesayet ideolojisi milli kimliğimize, milli kültürümüze, kendi medeniyetimize aykırı, bozuk bir ideolojidir. Bu ideolojiye hizmet eden eğitim Türkiye’yi yükseltmez, batırır.
4. Türkiyelilere yazılı ve edebi Türkçeyi doğru dürüst okutamayan, yazdıramayan eğitim çarkları boşa dönen bir fabrika gibidir.
5. 1928’den önceki yazıyla yazılmış, basılmış kitapları ve belgeleri öğretmeyen bir eğitim aydınlık vatandaşlar mı yetiştirir, yoksa mürekkep cahiller mi?
6. Çince, yazı itibariyle dünyanın en zor dilidir. Çince gazete okuyabilmek için binlerce kargacık burgacık ideogramı ezberlemiş olmak gerekir. Bu zor alfabeye rağmen Çin büyük bir medeniyete sahiptir ve günümüzde de akıllara durgun verecek şekilde ilerlemektedir. Japonya da öyledir. Türkiye belki Orta Doğu’nun Japonya’sı olabilirdi ama yazısını değiştirdiği için büyük bir kopukluk yaşamış, resmî ideolojinin bataklıklarına düşmüştür.
7. (Bu madde Müslümanlaradır) Açtığınız özel okullarda şu üç şeye dikkat etmeniz gerekir: “Bir, bin yıllık Osmanlıca yazıyı ve yazılı-ebedi zengin Türkçeyi çok iyi şekilde öğretmelisiniz. İki, her gün bir saat (sabahları ilk ders) Ehl-i Sünnet hocalarına din ve Kur’an dersi verdirip, çocuklara ilmihallerini öğreteceksiniz. Üç, bütün çocuklar okul camiinde, okul imamının ardında cemaatle namaz kılacaklar…” Bu üç şeyi yerine getirmezseniz, açtığınız okullar kesinlikle İslam okulu olmaz. (Kâfi miktarda Kemalizm… Mehmet Akif… Yunus Emre… Mevlana… İslamcılık… Mehter Marşı… Tarçın zencefil vesaire… karışımı veya aşuresi ile eğitim sahasında köy olmaz kasaba olmaz…).
8. İslam okullarında büluğa ermiş erkek çocuklarıyla kız çocukların birlikte okutulması asla caiz değildir. Müslümanlar böyle özel okul ve kolejler açmışlarsa onlardan gelecek hayrın on misli de zarar olur.
9. Yine Müslümanlara: Cemaat, tarikat, hizip, fırka, sekt, grup okulları değil, Ehl-i Sünnet İslam okulları açılmalıdır. İslam’da parça asabiyeti (fanatizmi), militanlığı, holiganlığı yoktur.
10. İslam okulları şu sekiz ana değeri öğretir, onlara hizmet eder: (1) Sahih iman… (2) İslam (Ehl-i Sünnet’e göre)… (3) Kur’an (Ehl-i Sünnet’e göre doğru yorumu)… (4) Sünnet-i Seniyye… (5) Şeriat-i Garra-yı Ahmediyye kültürü ve şuuru… (6) İmamet-i Kübra-i İslamiyye… (7) Ümmet-i İslamiyye… (8) İslam ahlakı…
10. Adı İslam mektebi, lakin bu mektepte ümmet şuuru verilmiyor, parça asabiyeti yapılıyor. Hiç durmadan Parça Başı’nın övgüsü ve reklamı… Bu okuldan bir takım robotlar mezun olur ama olgun, şuurlu, geniş ufuklu, bütün Müslümanları kucaklayıcı örnek Müslümanlar yetişemez.
11. Bugünkü kısır eğitimin test imtihanları gülünçtür, hokkabazlıktır, aldatmacadır. Hakiki imtihan kompozisyon şeklinde yapılır. Liseli bir gencin imla, üslup, noktalama hatası yapmadan verilen konuyu başarılı ve ipe sapan gelir şekilde yazması gerekir. Üç sayfalık bir kompozisyon on üzerinden sıfır da alabilir, beş de alabilir, dokuz da…
12. İlerde mühendis, doktor, veteriner, teknokrat olacak gençlerin de yeterli miktarda yazılı ve edebi Türkçeyi, milli tarihi, insanlık tarihini; psikoloji, mantık, ahlak, estetik, metafizik bilmeleri gerekir. Ben mühendis olacağım, edebiyat ve tarih neyime gerek demek beyinsizliktir. Bu memleketi bugünkü hale genel kültürleri, edebiyatları, tarih bilgileri, felsefe kültürleri yetersiz teknokratlar ve bürokratlar getirmiştir.
13. Otuz kişilik bir lise sınıfında öğrencilerin otuzunun da çok parlak, süper talebe olması gerekmez. Biri edebiyatta, biri tarihte, biri felsefede temayüz eder, bunlar ileride ülkenin seçkin kadrolarını ve etkili hizmetkârlarını oluşturur.
14. Öğrencilerini orta derecede eşitleyen eğitim sistemleri çok zararlıdır. Eğitim sistemi, öncelikle otuz kişilik sınıftaki beş parlak öğrenciye hizmet vermekle mükelleftir.
15. Bir Türkiye lisesi… Bir son sınıf… Otuz öğrenci var, bunların en az üç tanesi Fuzuli Divanı’nı Osmanlıca metninden yanlışsız olarak hiç kekelemeden okuyabilmeli ve metin şerhi yapabilmelidir. Divan Edebiyatı eskiymiş… Zamanımızda faydası ve lüzumu yokmuş… Bunlar hezeyandır, kuruntudur, lafugüzaftır. Fransa liselerinde Racine, Corneille, Molière, Montesquieu nasıl okutuluyorsa, sen de Türkiye liselerinde Fuzuli’yi, Baki’yi, Evliya Çelebi’yi, Lütfi Paşa’nın Asafnamesi’ni, Ahmed Cevded Paşa’nın Tezakiri’ni okutacaksın.