Suriye’yi doğru okumak
Suriye’deki rejim muhalifi gösterilere Esed rejiminin silahla karşılık vermesi ve protestoların sistemli ve teşkilatlı bir direnişe dönüşmesinin üzerinden 22 ay geçti. Bugüne kadar 60 bin insan hayatını kaybetti. Beş milyona yakın insan evsiz kaldı. 700 bini aşkın insan komşu ülkelerde mülteci konumunda. Suriye içinde 400 bin insan tutuklandı. 100 bin insan ise halen kayıp.
Bölgesel ve küresel güçler krizin başından beri takındıkları pozisyonlarını koruyorlar. Çözümün anahtarını Suriyeliler ellerinde tutmakla birlikte krizin aktörleri tarihin en çetin enformasyon savaşında kıyasıya savaşıyorlar. Bu amansız mücadelede tek hedef var: Her actor, krizin kendi istediği gibi okunmasını istiyor. Süreçte ‘algı yönetimi’ krizini İslam dünyası, bilhassa Türkiye yaşıyor!
Suriye konusunda doğru haberle yalan haber beraber servis ediliyor dünyaya. Medya, Suriye’de olanları nasıl yansıtıyorsa kamuoyu da öyle okuyor. Toplumun bazı kesimlerinde yerleşmiş ‘peşin hükümler’ ustalıkla krizin ‘algı yönetimi’nde kimi kesimlerce kullanılıyor. Kriz sürecinin ve müdahil aktörlerin çetrefil durumuna algı savaşları eklenince Suriye konusunda hâlâ bazı kafa karışıklıklarının olması daha iyi anlaşılabiliyor.
Suriye yönetiminin (başta Rusya ve İran gibi) stratejik ve (bazı Arap ve Batılı ülkeler gibi) gizli/açık müttefikleri kriz genişleyip derinleştikçe Esed rejimine olan desteklerini hem artırdılar hem de gün geçtikçe desteklerini daha açıktan ifade etmeye başladılar. Özellikle bu iki ülke tarafından ustalıkla kullanılan Suriye direnişini ‘uluslararası komplo ürünü’ gösteren söylem milliyetçi, sol ve İran devrimi taraftarı kitlelerin Suriye krizini yerli dinamikleri göz ardı ederek algılamalarına sebep oldu. Diğer pek çok konuda ittifak edemeyen kesimlerin Suriye meselesi söz konusu olduğunda ittifak edebildiklerini ve aynı söylemlerle Suriye devrimine şüpheyle baktıklarına şahit olduk. Hatta CHP ve Saadet Partisi bu süreçte Esed rejimine destek verir tarzda bir politika geliştirdiler.
Bu yanlış algıyı güçlendiren bir diğer sebep ise süreç içerisinde Suriye muhalefetine bir şekilde destek olan veya silahlı güçleri yönlendirmek isteyen ülkeler ve odaklar üzerinden geliştirilen ‘vekâlet savaşları’ söylemi oldu. Dikkatle incelendiğinde ve söylemlerin köken incelemesi yapıldığında ikisinin de ‘Suriye devrimi’ni zayıflatmaya hizmet eden aynı kaynaklardan doğduğunu tespit edebiliriz. Komplo ve vekâlet söylemine, krizin başından beri dillendirilen son günlerde bir kez daha İran’ın en üst düzey makamlarınca ifade edilen ‘direniş hattı’ retoriği de Suriye krizinin yanlış, eksik ve sakat algılanmasına hizmet etti ve ediyor. Süreç içerisinde bir Türk jetinin düşürülmesi, sınırlarımız dâhiline Suriye tarafından top mermilerinin düşmesi, terör olaylarının süreç içinde zaman zaman artış göstermesi ve en son savunma amaçlı Patriot füze sistemlerinin Türkiye sınırları içerisinde konuşlandırılması söz konusu çevrelerce kullanılarak Türkiye’deki Suriye algısı yönlendirilemeye çalışıldı ve halen de bu algı operasyonları yoğun bir şekilde devam ediyor.
Suriye’yi doğru okumak ve anlamak için bu operasyonlara karşı uyanık olmak gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.