Halkla iç içe olun... Ama bu kadar da değil!..
Gazetelerdeki, “kadınlarla ilişki” ve “taciz” haberlerini okuyunca; “yazmak” için bir süredir beklettiğim konu ve “fotoğraflar” geldi aklıma...
Gazetelerdeki “haber”lerden biri, Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’la ilgiliydi...
İddialara göre;
“Adlarını yazamayan” vatandaşlar, “bütün milletvekillerine” bir mektup yazmışlar ve Adana Valisi Hüseyin Avni Coş hakkında; “adam kayırma” ve “yakınına ihale verme” gibi çeşitli “suçlamalar”da bulunmuşlar...
Bu “iddia”lara göre;
Vali Coş, “Kırklareli Valisi iken taciz ettiği Dr. A.B.B’yi, Adana Valilik Binası’na 200 metre mesafedeki M.Hastanesi’ne tayin ettirmiş”!..
Ve ayrıca; “Valinin özel yaşamı, Adana’da herkesin dilinde” imiş!..
Gönderilen “imzasız mektup” Ankara’yı karıştırmış... Vali Hüseyin Avni Coş da, aynı şekilde “bütün milletvekillerine” birer mektup göndererek demiş ki;
“Bir kısım menfaat çevreleri hakkında valiliğimize intikal eden yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının titizlikle incelenmesinden duyulan rahatsızlıktan kaynaklandığı değerlendirilen bu iftira kampanyasında kullanılan mektupta Adana valisi olarak tarafıma yöneltilen suçlamaların tamamı asılsız ve yalandır.”
Vali Coş, haklı olabilir...
Gerçekten de;
Bu “iddia”lar, pekalâ bir “iftira” olabilir ve “yıpratma” amacı taşıyabilir.
Gelelim ikinci olaya...
Gazetelere; “tacizci müdüre ibretlik ceza” başlığı ile yansıyan habere göre; İstanbul Kadıköy’deki bir okulda; biri evli iki öğretmeni “sözle ve elle taciz eden” müdür Mehmet Tosun hakkında 4 yıldır devam eden dâvâ sona ermiş...
Mahkeme;
İlköğretim Müdürü Mehmet Tosun’a, “cinsel saldırı” suçundan “5 yıl hapis cezası” vermiş!..
Cezayı da ertelememiş!..
Mehmet Tosun, son savunmasında; “Bunlar komplo ve iftira” demiş ama “ceza”dan kurtulamamış!..
BOR’DA NELER OLUYOR?
Dedim ya;
Gazetelede, işte bu “hadise”leri okuyunca, aklıma Niğde’ye bağlı Bor ilçesindeki benzer bir hadise geldi...
Bilirsiniz, atasözlerimiz arasında; “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde”ye” diye bir söz vardır.
“Bor’un pazarı” geçmiş midir bilmem ama elimde; bir zamanların meşhur “baldırbacak” dergisi “Pazar” mecmuasında yayınlanan fotoğrafları aratmayacak görüntüler var.
O görüntülere bakınca, bir an için şöyle düşündüm: Acaba, İzmir’de devam eden “Casusluk ve Şantaj Soruşturması”nın bir ucu da Bor’a mı uzandı?..
Biliyorsunuz;
“Subayların cinsel zaafları”nı kullanan çete mensupları, onların yataklarına “kadın” gönderiyor ve böylece “askerî sırları” öğreniyorlardı!..
Öğrendikleri bilgileri de;
“Başka ülkelerin ajanları”na satıyorlardı... Ki, öğrendikleri bilgiler arasında; “askerlerin sevkıyat güzergâhları” ve “F-16’ların teknik prosedürleri”ne kadar pek çok “askeri sır” vardı.
Uzun lâfın kısası;
Subayın kucağına atıyorlardı kadını,
Kendileri çıkarıyordu tadını!..
Yine biliyorsunuz ki;
Bu “casusluk” ve “şantaj” işi, Donanma Komutanı Nusret Güner’in istifasına kadar gitti.
AŞNA, FİŞNE, OYNAŞ!
İşte bu olayı düşünerek, elimdeki “kadın-erkek fotoğrafları”nın da, “casusluk” amaçlı olup-olmayacağını çok düşündüm...
Ama sonra;
Kendi kendimi “paranoyak”lıkla ve “komplo teorisi” üretmekle suçlayıp, güldüm!..
Öyle ya;
“Asker eşi” olan bir kadın, bir “kaymakam”dan ne öğrenebilir, hangi bilgiyi sızdırabilir ki?!?..
Efendim, olay şu:
“Kastamonu Vali Yardımcısı” iken, 2 Eylül 2011’de Bor Kaymakamlığı’na atanan Muammer Balcı’nın, kadınlarla olan ilişkileri herkesin dilindeymiş!..
Kaymakam Bey o kadar “hızlı”ymış ki; bir kadından diğerine koşarken, “görev”ini de aksatmıyormuş!..
Haaa, bir de;
“Kendi karısı” var...
“İlişkide” olduğu kadınlardan birisi, maalesef ama maalesef bir “asker eşi!”
Adını vermeyeceğim!..
Eşinin adını da vermeyeceğim, kendi adını da... Sadece, isminin baş harfleri olan K.T’yi ve yaşının 25 olduğunu söylemekle yetineceğim!..
Bir de “çocuğu” varmış iyi mi?..
İşte bu kadının;
Asker olan kocası “Doğu’da” görev yaparken, kendisi Kaymakam Muammer Balcı ile “ballı-kaymaklı bir hayat yaşadığı” iddia ediliyormuş!..
Bakmayın “iddia” dediğime;
Fotoğraflar ortada!..
Tam bir “Karı-Koca hayatı!”
Bazen “Toros Dağları”nda geziyorlarmış, bazen eve kapanıp “bira”larını ve “kırmızı şarap”larını yudumluyorlarmış!..
Tabiî;
Birbirlerinin “kulunç”larını kırmayı ve birbirlerine “masaj” yapmayı da ihmal etmiyorlarmış!..
Eee, bu kadar “yorgunluk”tan sonra elbette “masaj” şart!..
KAYMAKAM’A CEVAP HAKKI
Açık ve net söyleyeyim;
Bu yazıyı yazmadan ve Niğde muhabirimiz Dursun Suna’nın gönderdiği fotoğrafları yayınlamadan önce çok düşündüm.
Öyle ya;
Bir yanda Kaymakam’la “metres hayatı” yaşayan kadının “asker kocası” var, bir yanda da “Kaymakam’ın karısı!”
“Yuvalar yıkılmasın” diye; Dursun Suna ve ben çok çaba sarf ettik... “İlgili yerleri” ve “ilgili kişileri” haberdar ettik.
Anlayacağınız;
Bu iş dallanıp-budaklanmadan halledilsin istedik... Ne var ki; herkes kulağının üzerine yattı ve bir anlamda bu “gayri ahlâkî ilişkinin sürmesine” göz yumdular.
Günah bizden gitti.
Yerel gazeteler, her zamanki gibi “kaymakama yağ çekmekle” meşgulken, kaymakam bey, “gününü gün etmeye” devam ediyor!..
Yani, “uyarılar” da işe yaramadı...
Bundan sonrası;
Bir zamanlar “İstanbul Valiliği” de yapmış olan İçişleri Bakanı Muammer Güler’in ve Hükümet’in ilgi alanına girer.
Benim söyleyeceğim ise şu;
Başbakan Tayyip Erdoğan, vali ve kaymakamlara; “Halktan uzak olmayın!.. Halkla iç içe olun!.. Halkla kaynaşın!” diye çağrıda bulunurken, herhalde “böyle bir ilişki”yi kastetmemişti!..
Yani “bu kadar” ve “böylesine” iç içe olun, dememişti!..
Ve ayrıca;
“Erkek”leri uyarırken, herkes gibi biz de, “Kadınlara şiddet uygulamayın!.. Kadınlarınızı dövmeyin, sevin” dedik ama, “kendi kadınlarınızı” dedik, “elalemin kadınlarını” değil!..
Merak ediyorum;
Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, hakkındaki iddialarla ilgili olarak kendisini savunurken, “yalan ve iftira” demiş... Bakalım, Bor Kaymakamı Muammer Balcı ne diyecek?..
Herhalde, o da “komplo” diyecektir!..
Bunu, hep derler!..
İyi ama;
“Fotoğrafları” ne yapacağız?.. Kim bilir, belki onlara da “fotomontaj” der!..
Her neyse...
Bundan sonrası;
“İlgili” ve “yetkili”lerin işi!..
Sütunum, Kaymakam’a da açık!..
Türkiye “laik”se, bu “fetva” neyin nesi?
Hatırlarsınız; Başbakan Tayyip Erdoğan, bir konu tartışılırken; “Ulemaya soralım” demişti de kızılca kıyamet kopmuştu... Burası “laik bir ülke”ymiş, hiç “ulema”ya danışılır mıymış, falan filan!..
Aynı “laikçi borazanlar”ın şimdi neler diyeceğini merak ediyorum... Çünkü efendim; Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi; dün “karar” adı altında resmen “dinî fetva” verdi ve özetle dedi ki; “Cemevleri de ibadethanedir!”
Evet, evet; “dinî bir makam” veya “ulema” değil; “laik Türkiye’nin laik mahkemesi” verdi bu kararı!.. Oysa, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, daha önce “Diyanet İşleri”ne de sorarak, demişti ki; “Cami ve mescit dışında bir yerin ibadethane olarak kabul edilmesi mümkün değildir!”
Yargıtay’ın bu kararına rağmen, “kendi kararında direnen” yerel mahkemenin Diyanet’i de takmayan “ikinci fetva”sının nasıl yorumlanacağını gerçekten merak ediyorum...
Mahkemeler “fetva” verip, neresinin “ibadethane” olacağını belirleyebiliyorsa, Türkiye, gerçekten “laik bir ülke” midir?..
“Ulema”ya tepki gösterenler, bakalım bu “fetva”ya ne diyecek?