Kusursuz israf kusursuz cimrilik
Açlık, kıtlık ve yoksulluk çeken ülkelerin; “açlık, kıtlık ve yoksulluk” çekme sebeplerinin başında; “maddi ve manevi israfları” gelir.
Tabii bunların tepesine bir de insanların ve idarecilerin cimriliklerini eklemek gerekir.
Mesela yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarının “yüzde yetmişbeşi” İslam coğrafyasındadır.
Bu kaynakları kimlerin nasıl bulduğu, işlettiği ve sömürdüğü ise hemen herkesçe bilinmektedir.
Bugün maddi ve manevi israflar içerisinde olan milletlere baktığımızda görülen odur ki, israf edilen her şeyi kusursuz israf etmektedir.
“Bu bir israftır” dediğinizde; kırk kapıdan kırk bahane getirerek, onun israf olmadığını isbat etmeye çalışmaktadırlar.
Oysa kendimizi kandırmaktayız. Allah diyor ki; “Yalan ile iman bir arada durmaz.”
Kendimize bile yalan söyleyen bizler, karşımızdakine niye yalan söylemeyelim.
¥
Kusursuz israfın en iyi yoldaşı “cimriliktir.” Cimriliğin tarifi ise şöyledir:
-“Önce Ben,” “Sonra Ben,” “Sonra Yine Ben.”
İnfak etmeyen varlıklı insanlarla, infaka ihtiyacı olan insanlar arasındaki uçurumun gövdesini “israf ve cimriliktir” oluşturur.
Sözü uzatmadan, Peygamberimiz (s.a.v.) aşığı Yaşar Kandemir hocamızın; “Hayatımıza Peygamber Modeli” eserinden örnekler sunalım.
İsraf konusunda çok örnek var ama israf olarak hiç aklımıza gelmeyen fakat özüne baktığımızda israfa kapı aralayan ve aralanan bu kapıdan, büyük kayıplara sebep olan bazı misaller şöyle:
-“Rasul-i Ekrem (s.a.v.) yemekte hiç kusur aramazdı. İştahı varsa yer, canı çekmiyorsa yemezdi.”
Söz israfı üzerine Aişe (r.a.) anlatıyor:
-“Resul-i Ekrem (s.a.v.) sizin yaptığınız gibi lafı birbirine ekleyip durmazdı.
Allah’ın elçisi, yanındakilerin rahatça anlayacağı şekilde açık seçik konuşurdu. Biri onun kelimelerini saymak istese, rahatça sayabilirdi.”
Efendimizin vefat ettiğindeki elbisesini, Tabiin neslinden Ebu Bürde el-Eş’ari şöyle anlatıyor:
-“Aişe (r.a.) bize giyile giyile yıpranmış yamalı bir elbise gösterdi ve şunu söyledi. “Vallahi Resul-i Ekrem (s.a.v.) ruhunu işte bunların içinde teslim etti.”
Yine Aişe (r.a.) anlatıyor:
-“Resul-i Ekrem (s.a.v.) vefat ettiğinde, demirden yapılma zırhı, bir Yahudinin elindeydi. Ailesinin geçimini sağlamak için aldığı otuz ölçek arpa karşılığında zırhını ona rehin bırakmıştı.
”
İnsanı israf etmeme hususunda Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatıyor:
“Mescid-i Nebevi’yi süpüren siyah tenli bir kadın vardı. Resul-i Ekrem (s.a.v.) onu göremeyince nerede olduğunu sordu.
-“Öldü” dediler. Anlaşılan sahabîler onu pek önemsememişlerdi. Peygamberimiz;
-“Öldüğünü bana haber verseydiniz ya!” dedi ve; “Haydi mezarını gösterin” buyurdu. Mezarını gösterdiler. Allah’ın elçisi onun kabri başında durup cenaze namazı kıldı.”
¥
Evet, insan israfını önlemeden diğer israfları önlemek galiba pek mümkün olmayacak.
Dünyanın bir misafirhane olduğuna inanmaktayız ama bu misafirhanede bir misafir gibi değil, harvurup harman savuran talancılar gibi yaşamaktayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.