Güzel Bir Geceydi Maraş’ta
Bir telefon aldım. Nazik bir ses Kahramanmaraş Kent Konseyi Kültür, Edebiyat ve Sanat Çalışma Grubu adına aradığını söylüyor ve bizi 19 Ocak 2013 saat 19. 00’da Muhsin Yazıcıoğlu Rekreasyon Alanında bulunan Yeşil Vadi resteurantında Yazarlarla Tanışma etkinliğine davet ediyordu.
Aslında çok yoğun işim vardı. Muhtemelen adını “İnsana Ulaşmak” vereceğim bir kitabımı baskı öncesi yeniden okuyor ve hem düzeltme yapıyor, hem de ilave bilgiler ekliyordum. Ama her zaman birlik ve beraberlik diyen, tanışma ve dostluk diyen, güç birliğinden bahseden birisi olarak bu hayırlı işe “hayır” diyerek sevincimin üstüne limon sıkamaz, kendime ters düşemezdim. İstedikleri kısa biyografiyi maille gönderdim ve o geceyi bekledim.
Dostum Ramazan Pak ile beraber gittik o geceye. Nihayet bir dağ eteğindeyiz ve arabamı yokuşta zor park ettim. Demek böyle yerler seçilirken ulaşım ve araba park işini iyi düşünmek gerekirmiş.
Neyse, girdik “resteurant”a. Maşallah sanırım elli atmış kişi gelmiş oturmuşlar bizden önce. Sıcak bir karşılama ve gösterilen yere oturmadan sonra sağımıza solumuza bakıyoruz. Daha doğrusu masanın salona bakan yere göre iç tarafında kalışımız, kalabalığa sırtımızı dönüşümüz yani otururken. Dolayısıyla dostları şimdilik tam göremiyordum. Bu tür toplantılarda herkes birbirini görecek şekilde konuşlandırılsa çok iyi olacak mümkün olduğunca. Yemekten sonra sandalyemi karşıya alarak bu sorunu kişisel olarak çözdüm.
Bu arada Belediye Başkanı Mustafa Poyraz Bey de gelmişti. Bizi görünce yanımıza kadar geldi. Her zamanki gibi sıcak tebessümlerle ilgilendi bizimle ve diğer gelenlerle. Kısa bir de konuşma yaptı, memnuniyetini dile getirdi, kültür ve sanata verdikleri değeri, yazar ve şairlere açtıkları konakları tanıttı, sempozyumlardan bahsetti ve “emrinizdeyiz” dedi. O gün çok sempatik bulundu ve sevildi misafirlerince. Etrafımdan aldığım izlenim buydu. Şehrimizin Belediye Başkanının özellikle de ikinci döneminde ilim, fikir, kültür ve sanat hayatıyla bu kadar yakın ilgisini görmek bizi çok mutlu etti tabiî olarak. Bu arada konsey başkanı Zeynep Arıkan da protokole ayrılan yerde tebessümle katılımcı yazarları izliyordu. Sanırım ilgiden memnun kalmıştı. Teşekkür konuşmasını gecenin sonuna sakladı.
Nazik ve kibar tavırlı bir arkadaş mikrofonu aldı ve geceyi başlattı. Bu toplantıların ikincisine katılıyordum Maraş’ta. İlkinden ders alınmamış maalesef. Geceye yine bir format atılmamış, tesadüflerin akıntısına bırakılmıştı. Bu plansızlık ve programsızlık çok yanlıştı. Oysa bir gündem belirlense ve ne istendiği açıkça katılımcılara söylense çok daha güzel olurdu. Hatta kendilerine bir kısa biyografi göndermiştik. Onu bilgisayardan görsel olarak aktardılar duvara. Keşke onu tatlı bir şekilde seslendirselerdi, okuma yerine dinleme ile takip kolaylaşır, zevke dönüşürdü.
Bunları yapmamışlar. Şimdi harf sırasıyla yazarlara söz veriyorlar. Peki ama katılımcı şimdi ne konuşacak? Yani beklenen nedir? Hayat hikayesi mi? Eserlerinin tanıtımı mı? Yeni yazı projeleri mi? Memleketin okuma yazma, kitap, kültür, sanat meseleleri mi dillendirilsin isteniyor? Dilek ve temennilerin kapsamı ne? Ne bekliyorsunuz bu toplantıdan, neyi hedefliyorsunuz?
Diyelim bunların hepsi diyorsunuz. Zamanınız var mı acaba altmış kişiyi dinlemeye? En azından bir mail adresi vererek düşünceler alınabilir işe yarayacaksa?
Nitekim yanılmıyorsam ilk konuşmayı Ahmet Eyicil Bey yaptı. Daha çok özgeçmişinden bahsetti. Sonra kitaplarının isimlerini verdi. Bu bir fiilî emsal oluşturdu ve arkasından söz verilenler de benzer bir formatta kaldılar.
Söz sırası bana gelmişti. Zaten sahneye verilen kısa biyografimi benim tekrar etmem o kadar sıkıcı geldi ki bana! Sadece sıkıcı değil, üstelik can sıkıcı idi. Ben de tertipleyenlere teşekkürlerimden sonra kısaca tahsil hayatımdan ve görevlerimden bahsettim. 17 kitabımın adını saymak bana abes geldi. Yazdığım iman, ilim, eğitim, tasavvuf, devlet ve sistem alanlarındaki ilgili kitaplarımı öbekleyerek toptan tanıtmak düşüncesi bana daha uygun geldi ve öyle yaptım. Kısaca yeni düşündüğüm ve çok istediğim çalışma projelerimi zikrettim. Bir de bu tür toplantıların icrasında bir teklifim olacak dedim. Sanırım on onbeş dakika konuştum.
O çok nazik ve kibar sunucu sözümü keserek “hocam onu dilek ve temennilerde alalım inşallah” dedi. Bu düşünce güzeldi. “Peki” diyerek oturdum. Sunucu yeni bir isim sundu ve o konuşmadan hemen şöyle bir uyarı yapı: “Arkadaşlar çok uzun konuşmayalım lütfen. Yoksa ya herkese sıra gelmeyecek, ya da toplantı çok uzayacak. Lütfen biraz kısa konuşalım.”
Başımdan aşağı bir kazan kaynar su döküldü sanki. Çok utanmıştım. Bu adam ne yaptığının farkında mıydı acaba? Etrafımdan bir iki ses “ayıp ettin” der gibiydi ama ben etrafıma bakacak halde değildim. Bozulmuştum ama belli etmemeye çalıştım. Dilek ve temennilerde bunu dile getirsem mi diye düşündüm. Sonra karar verdim, “kimsenin ağzının tadı kaçmasın” diyerek vaz geçtim.
Be güzel kardeşim, bunu biraz ertelesen ve münasip bir aradan sonra söylesen de laf doğrudan bana gelmese, hançer gibi kalbime batmasa olmaz mı? İyi niyetisin belki, belki beni üzmek amacın da yoktu, ama sonuçta benim gecemi berbat ettin, haberin var mı?
Neyse, konuşmalar bitti. Biz dilek ve temennilerde söz bekliyoruz. Arkadaş bu sefer de “çok geç oldu. Dilek ve temennileri iptal ettik. Sadece birkaç kişiye söz vereceğim” demez mi? Biz buraya niye geldik? Yemek için mi? Nerde istifade edeceğimiz fikirler? Sizin alacağınız dersler, hayırlı teklifler, notlar? Hem neden birkaç kişi? Neden yoksa herkese yok değil!
“Birkaç kişinin içinde birisi de herhalde benimdir. Çünkü bana söz vermişti” diye düşündüm. Benim de konseye kısa bir teklifim olacaktı. Ama adam verdiği sözü de unuttu. meclisten bazılarına bir daha söz verdi. Derken Bld. Başkan Yardımcısı Cevdet Kabakçı Beye mikrofonu uzattı. O da Belediyenin kültür faaliyetlerinden bahsetti epeyce. Açtıkları kütüphane sayısının 12 ye çıkması beni cidden sevindirdi. Arkasından kent konseyinin başkan yardımcısı ve başkanı söz aldı. Teşekkürler ve yeni buluşmaların temennilerin uçuşan güvercinler gibi gönülleri şenlendirmeleri arasında geceyi sonlandırdık.
Kent konseyi yetkililerin misafirlerini kapıda yolcu etme kibarlıkları son bir güzellik oldu. Gecenin karanlığında evlerimize doğru yol alırken güzel bir gece geçirmekten mutlu ve neşeliydik.