Bediüzzaman Kürtçü, Kürt Milliyetçisi Değildi
Bediüzzaman hazretleri Osmanlı devleti zamanındaki yazılarını ve kitaplarını Said-i Kürdî imzasıyla atmıştır. O Kürt idi asla Kürtçü ve Kürt milliyetçisi olmamıştır. Onun gibi alim, fazıl, bilge bir Müslümanın, İslamın reddettiği bâtıl ve menfi kavmiyetçiliğe düşmesi mümkün değildir.
Irken Kürttü, anadili Kürtçe idi ama onun ana ve asıl kimliği İslamdı, Müslümanlıktı.
Bediüzzaman ittihad-ı İslam taraftarıydı, bütün Müslümanların tek Hilafet devleti bayrağı altında ve tek bir Ümmet yapısı içinde olmasını isterdi.
Bediüzzamanı Kürt ırkçılığına, milliyetçiliğine, Kürtçülüğe alet etmek isteyenler, bunu samimî olarak yapıyorlarsa büyük bir yanılgı içindedir, kasıtlı olarak yapıyorlarsa hıyanet içindedir.
Bediüzzamanın Kemalizme direnişi, Kürtçülüğünden değil, Müslümanlığındandır.
Şeyh Said de, Kemalist rejime Kürtçülük damarıyla değil; bir İslam alimi, bir tarikat şeyhi olarak Kur’an, Sünnet, Şeriat, tarikat ve hakikat adına isyan etmiştir.
Bendeniz mütevazı bir Türküm ama Türkçü değilim… Dinim İslamdır ama İslamcı değilim… Çok akıllı ve kültürlü sayılmam ama Tekin Alp postuna bürünüp Türkçülük yapan Moiz Kohen’in peşinden gidecek kadar da ahmak ve geri zekalı değilim.
İslamda üstünlük taqva iledir. Taqva ise ilimle, irfanla, bilgelikle, ihlasla, istikametle kazanılan bir rütbedir. Arap daha takvalı ise o üstündür… Türk daha taqvalı ise o üstündür… Kürt daha taqvalı ise o üstündür.
İnsanların ırkları, renkleri, fizikleri seçilebilen, tercih edilen şeyler değildir. Bunlar beşeriyet alemi için bir zenginlik olabilir ama tefrikaya, bölünmeye, fitne fesada, çekişmeye alet edilmemelidir.
Bu coğrafyada birlikte yaşayan Müslümanlar küçük küçük milliyetçi devletçikler kurma hayallerine rağbet etmemeli, İttihad-ı İslam idealini amaç edinmelidir.
Kürtler arasında çok seyyidler, büyük ulema ve fukaha, kamil mürşidler, gerçek şeyhler çıkmıştır. Kürt kardeşlerimiz bu muhterem zevatın yollarında yürümeli, izinden gitmelidir. Milliyetçilik on dokuzuncu asırda, Yahudiler ve emperyalist sömürgeci devletler tarafından, İslam alemini bölmek, Müslümanları birbirine düşürmek için ortaya çıkarılmış bir ideolojidir.
Mensup olduğu kavmi sevmek, onun iyiliğini istemek, ona hizmet etmek başka şeydir, menfi milliyetçilik başka şeydir.
Şu anda Türkiyede bir milyondan fazla Kripto Yahudi ve yine bir milyondan fazla Kripto Haçlı yaşamaktadır. Bunların ne kadarı erimiş ve entegre olmuştur bilinmiyor. Bilinen bir şey varsa bu Kriptoların her vasıtayla ve yolla Türkiyeyi parçalamak istedikleridir.
Hiçbir Müslüman Türk ve hiçbir Müslüman Kürt bunların oyunlarına gelmemeli, tuzaklarına düşmemelidir.
Bu memlekette Türkçülüğü İslama rakip bir din haline getirenler Türk ve Müslüman değildi. Moiz Kohen Tekin Alp gibi kişiler çoktur.
Kürt halkını İslamdan kopartıp menfi kavmiyetçi yapmak isteyenler de gerçek Kürt ve Müslüman değildir.
Evet Bediüzzaman etnik köken itibarıyla Kürttür, onun anadili Kürtçedir, başlangıçta Bediüzzaman Kürdî imzasını atmıştır, dinsizliğe isyan eden Kürtleri mânen desteklemiştir ama bütün bunlar onun Kürtçü, Kürt milliyetçisi olduğuna delalet etmez. Birtakım Kürtçüler mantık sınırlarını zorlamasınlar.
Kürt milliyetçisi geçinenlerin önde gelenlerinden birinin iki ismi olduğu, birinin Müslüman ismi, diğerinin Artin olduğu söylenmektedir.
Bediüzzaman bir İslam kahramanıdır. İslam, İman, Kur’an, Sünnet, Şeriat, Ümmet ve Hilafet için çalışmıştır. Kürtçülük, Kürt milliyetçiliği elbiseleri ona çok dar gelir. Lütfen gerçekleri çarpıtmayalım.
“İkinci yazı”
Cami Derneklerinden Acayip Bir İstek
Bu anlatacaklarımı yazsam mı, yazmasam mı diye düşündüm. Nihayet yer ve şahıs ismi vermeden yazmaya karar verdim… Büyük şehirlerimizden birinin kadın müftü yardımcısı ilçelerdeki müftülükleri, camileri teftiş etmiş. Cami derneklerinin başkanları ve idarecileriyle görüşmüş. Otoriter bir üslupla kendilerine camilere kadın tuvaletleri ve (affedersiniz) kadınların muayyen zamanlarında temizlik yapacakları, bezlerini değiştirebilecek mekânlar açılmasını istemiş. Cami derneği başkanlarından biri “Hoca hanım, bu istedikleriniz para gerektiren işlerdir, parayı nereden bulacağız?” deyince müftü yardımcısı öfkeli ve otoriter şekilde cemaatten toplarsınız buyurmuş.
Büyük camilere kadınlar için ayrı tuvalet yapılmasına aklım erdi de, yine affedersiniz diyorum, hayızlı kadınların bez değiştirecek mekânlar ihdasına hiç aklım ermedi. Özürlü kadınların camilerde ne işi var?
Diyelim ki cami imamları ve dernekleri bu isteği kabul ettiler, cemaatten para isterken ne diyecekler? Şöyle bir iş için özel mekânlar kurulacaktır, Allah rızası için yardımınızı bekleriz… Biraz değil, çok ama çok garip kaçmaz mı böyle bir istek?
Duyduğuma göre son yıllarda Diyanet’e beş bin kadar kadın ilahiyatçı personel alınmış. Bunların bir kısmı reformcu, modernist ve feminist imiş.
Reformcu ve modernist ilahiyatçılar, ya Sünnet’e tamamen karşıdırlar. Yahut Sünnet’i oryantalist kafayla tenkit etmekte, hafife almaktadırlar.
Kayseri müftü yardımcısı ilahiyatçı hanım vaktiyle Sahih-i Buhari’de geçen bir hadis-i şerif için “Peygambere söyletmişler” demişti. Ehl-i Sünnet’in Buhari’de mevzu bir hadis olmadığına dair ittifakı ve icmaı vardır. Şiiler ise, bir iki hadis dışında Buhari’nin tamamen uydurma sözlerle dolu olduğunu iddia ederler.
Feminizm sapık bir ideolojidir. Feminizmin nice temel ilkesi Kuran’a, Sünnet’e, Şeriat’a ters düşer. Batı dünyasında hayli ateist, çağdaş, ilerici kadın vardır ki feminizme muhaliftir.
Kadın ve erkek insan olmak, Müslüman olmak haysiyetiyle elbette eşittir. Lakin kadınlarla erkekler mutlak eşit değildirler.
Kadınların erkeklerden üstün olduğu taraflar vardır.
Erkeklerin kadınlardan üstün olduğu taraflar…
Kadın erkek eşitliğini tanımış ülkelerin ordularındaki kadın ve erkek subay, asker, personel sayısı eşit midir?
Bana kadın erkek karışık bir futbol takımı gösterebilir misiniz?
En ileri, en demokrat ülkelerin parlamentolarında kadın erkek milletvekili sayısı eşit midir?
Başta Olimpiyatlar olmak üzere atletizm yarışmalarında kadınlarla erkekler karışık olarak mı yarışırlar, yoksa ayrı ekipler halinde mi?
Feminizmin Kuran’a, Sünnet’e ve Şeriat’a aykırı olan bütün ilkeleri boştur, sapıklıktır, hederdir.
Kütüb-i Sitte’deki feminizme uymayan sahih hadis-i şerifleri inkâr etmek, ayıklamak İslam’a hıyanet etmektir.
Sokaklarda özürlü kadınların bez değiştirecekleri mekânlar açmak Diyanet’in, Müslümanların, cami cemaatinin, imamların işi ve vazifesi değildir. Gerekiyorsa, uygun görülüyorsa bu işi ve hizmeti laik devlet, belediyeler, sivil kuruluşlar yapsın.
(İnternetten 11 Mart 2007 tarihli Milliyet gazetesini bulunuz, “Bazı ayetler şiddete bahane ediliyor” başlıklı haberi okuyunuz.)
İlmi ve ehliyeti olan Müslüman hoca hanımlar elbette kızlara, buluğa ermemiş küçük erkek çocuklarına öğretmenlik yapabilir… Şeriat’ın sınırlarını aşmamak şartıyla doktorluk ve başka meslekler icra edebilir… Ticaret yapabilir… Sanat ve zanaat dallarında ürünler verip bunları satabilir… Lakin hiçbir şekilde Kuran’a, Sünnet’e, fıkha aykırı işler yapamazlar.
03.02.2013