Eve Hapsedilen Dul Kadınlar!
Kocası vefat eden bir kadının gelini soruyor:
“Kayınvalidemi evimize götürmek istiyoruz, ama günaha girerim diye gelmek istemiyor!”
“Neden günaha girermiş?” diye sorunca, aldığımız cevap şu oluyor:
“Sohbet hocası ona; ‘iddet bitmeden evden çıkarsan günahkar olursun’ demiş, bu yüzden getiremiyoruz. Bu doğru mu?” diyor.
***
Meselenin künhüne vakıf olmadan kulaktan duyma sözlerle hareket edilirse, din işte böyle yozlaştırılır.
Bir kere, konuyla doğrudan ilgili ayetin bu durumla ilgisi yok, bir.
İkincisi, ilgili ayet de eksik ve yanlış anlaşılıp uygulamaya çalışılıyor!
Kadının kocası ölmüş, evde kimse yok, yalnız yaşıyor, oğlu ve gelini gelmişler evlerine götürmek istiyorlar ama “hayır sen iddet boyunca dışarı çıkamazsın” denilerek kadın adeta eve hapsediliyor!
Kadının yaşadığı travma ve üzüntüsü yetmiyormuş gibi, bir de sokağa çıkma yasağı uygulanıyor!
Acaba, iddet ayetleri bunu mu anlatıyor?
Gerçekten kadın iddet boyunca evinden dışarıya hiç çıkamaz mı?
***
Bilindiği gibi, kocasından boşanan kadınlar; üç ay hali (veya üç temizlik müddeti) iddet beklerler.(Bakara,228).
Kocası vefat eden kadınlarda da iddet; dört ay on gündür.(Bakara,234).
İslam, İddet bekletmekle hem kadını ve nesli koruma altına almış, hem de cahiliye geleneklerini ortadan kaldırmıştır.
Cahiliyede, kocası ölen kadınlar mağaramsı bir yere kapanır, kimseyle temas etmez, yıkanmaz, tırnaklarını kesmezdi.
Hz.Peygamber (a.s), bu şeklide yas tutmayı yasakladı.(Buhari,Cenaiz,31).
Yine Cahiliye döneminde, boşamanın üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin, erkek boşadığı kadını geri alma hakkına sahipti, bir sınır yoktu, kadının da söz hakkı yoktu.
İslam, bunu üç aybaşı dönemiyle sınırladı, bu süre içinde kocası geri dönerse evlilik devam eder, dönmezse süre dolduktan sonra artık kocanın hiçbir hakkı kalmaz, kadın dilediğiyle evlenebilir hale geldi…
***
Kocası ölen kadının evden çıkmamasıyla ilgili ayete gelince, Allah şöyle buyurur:
“İçinizden vefat edip de geride eşler bırakanlar, bir yıla kadar evlerinden çıkarılmaksızın eşlerinin geçimliğini vasiyet etsinler. Onlar çıkar giderlerse, kendiliklerinden yaptıkları uygun şeylerde sizin için bir vebal yoktur.”(Bakara,240).
Bu ayetle de bir Cahiliye geleneği kaldırılmıştır.
Zira, o dönemde kocalar, ölmeden önce eşlerinin bir yıl boyunca evde kalıp yas tutmalarını bizzat vasiyet ederler, bu da yerine getirilirdi.
Ayet, bunu kadın lehine değiştirmiş ve kocanın böyle bir tasarrufta bulunamayacağını, kadın bunu istemezse Bakara,234.ayette geçen sürenin evde barınma için yeterli olacağını belirtmiştir.
Kadının iddet süresi içinde ölen veya boşayan kocasının evinde kalması, onun geçimliğini sağlaması ve meskenini temin etmesiyle alakalıdır.
Gerçekten de bu ayetler, dul kalan kadınların haklarını savunan ve onlara o güne kadar tanınmayan pek çok haklar getiren ayetlerdir.
***
Kocasını kaybeden bir kadın, ölen kocasının evinde kalabilir de, çıkabilir de!
Bu onun için bir hak ve bir ruhsattır.
İddet süresi olan üç ay on gün boyunca, o dul kadını kimsenin evden dışarıya atma hakkı yoktur.
Ölen kocası vasiyet ettiyse ve kadın da eğer isterse, bu süre bir yıla kadar da çıkabilir.
Bu tamamen kadının tercihidir.
Hele hele, kadının oğlu ve gelini tarafından eve götürülmesinin hiçbir sakıncası olamaz.
Yasaklanan şey, kocası ölenler için üç ay on gün, boşananlar için de üç ay hali geçmeden başka bir erkekle evlenmeleridir.
Bu süre zarfında o kadınlara her türlü yardım ve destek sağlanmalı, iffetlerini koruyup kollamalı ve asla yalnızlığa terk etmemelidir.
Ayetlerin amacı da bu olsa gerektir.
twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.