Adada İslam Komünü (Muhayyel hayattan sahneler)
İki gündür bütün dünyanın elektrikleri kesilmiş, elektronik sistemler çökmüş vaziyette, dehşetli bir anarşi ve kargaşa var. İstanbul’da yaşamak imkânı kalmamış, dostlarımdan iki kişi geldiler, Sultanahmet sahilinde küçük bir deniz motoruna bindik, Halkalı taraflarında yine sahilde bizi bekleyen küçük bir deniz uçağına yerleştik. Uçak havalandı, Marmara’nın karşı sahillerinde bir kasaba önünde durdu. Bir sandalla sahile çıktık. Oradan otomobille civardaki büyük bir gölün kenarına geldik. Gölde karaya köprüyle bağlı bir köy var. Oraya uğramadık. Motorla gölün ortasındaki bir adaya gittik.
Türkiye’de böyle bir yer olabileceğini hayalimden bile geçiremezdim. Burası bir İslam komünüydü. Adanın tamamını Müslümanlar almışlar, iki yüz elli hanelik bir site inşa etmişler, sitenin ortasında cami, okul, çarşı pazar, komünün idare binası var. Evler İslam mimarisine göre inşa edilmiş. Bir buçuk iki katlı… Hepsinin bahçeleri var.
Adadaki komünde geçim geleneksel el sanatları, bahçecilik, fidancılık, balıkçılık ile sağlanıyor.
Komün idaresi hafta tatili olarak cuma gününü kabul etmiş. Cuma ezanı okununca dükkânlar, iş yerleri kapatılıyor, bütün erkekler camiye gidiyor.
Komünün okulunda İslami eğitim veriliyor. Çağdaş, dünyevî eğitimin ve kültürün seviyesi çok yüksek. Sekiz sınıflık okulu bitiren öğrenciler mükemmel Osmanlıca ve İngilizce konuşabiliyor. Dışarıdan talebe kabul ediyorlarmış.
Adayı ziyaret özel izinle. Öyle önüne gelen gelip ziyaret edemiyor.
Bir müddet komünün misafirhanesinde kalacağım. Öğleden sonra geleneksel sanat atölyelerinin bazısını gezdim. Adada el tezgâhlarında dokunan ipekli, yünlü, keten kumaşlar batı ülkelerine ihraç ediliyor… El yapımı kâğıtlar bütün dünyada ilgi görüyormuş, siparişleri karşılayamıyorlar. Çömlek atölyelerinde yüz çeşit tarihi eserin replikaları yapılıyor, mühürlü sertifikalarla satılıyor.
Adada on beş kadar mühtedi aile yaşıyor. İngiliz, Fransız, Alman, İsveçli, Kanadalı. Bazıları okulda öğretmenlik yapıyor.
İslam komününde kadınlar ve büluğa ermiş kızlar için tesettür mecburi. Kur’ana, Sünnete ve Şeriata uygun tesettür. Öyle vücut hatlarını gösteren, alaca bulaca, rengârenk, düttürü kıyafetler yok.
Komün idaresi adada tv seyredilmesini yasaklamış, fennî yollarla da tv yayınlarını engellemiş. Zaten herkes o kadar çok çalışıyor ki tv dinlemeye, dedikodu etmeye, malayani işlere vakit kalmıyor.
Bilhassa sabah namazlarında, şer’î özrü olmayan herkesin cemaate katılması mecburi. Adada namaz kılma nispeti yüzde yüz. Namaz konusunda kusuru olanların komün üyeliği tehlikeye giriyor.
Adadaki çocuklar dikkatimi çekti. On on beş yaşındaki çocuk dışarıdaki koca adamlardan daha ciddi, vakarlı ve terbiyeli.
Komünün haftalık bir bülteni ve aylık bir dergisi yayınlanıyor. İslam ve Kur’an alfabesiyle. Ada dışında çok arandığı ve satıldığı için tirajları da hayli yüksek. Yukarıda belirtmeyi unutmuşum, okulda hem Osmanlıca hem Latin yazısıyla eğitim veriliyor. Komün lisesinden Edebiyat-ı Osmaniye’yi iyi bilmeyenler mezun olamıyor.
* (İkinci yazı)
Kin ve Din
KUR’AN Sünnet İslam kin tutmayı kötülemiş, İslamî hikmet kin ile dinin bir kişide birlikte olamayacağını bildirmiştir.
İyi ve olgun Müslüman kindar değildir, affedicidir, hilm sahibidir.
Peygamber Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) Mekke-i Mükerremeyi feth ettiği zaman kin ile hareket etmemiş, affedici ve halîm olmuştur.
Affedilmeyecek, affedilemeyecek suçlular var mıdır?
Müteammiden (kasıtlı olarak) ve nâ-hak yere adam öldürmüş, suçu sabit olmuş, öldürülenin velileri diyet almaya razı olmamışlar, İslam Mahkemesi kısas=idam kararı vermiş; bu kişi affedilmez ve i’lam-ı şer’î tenfiz edilir, yerine getirilir.
Kur’andaki hadlerin uygulanmasını gerektiren suçları işleyen ve bu suçlar âdil mahkemeler huzurunda cezaî hükme bağlanan kimseler hakkında da af yoktur, hattâ onlar hakkında şefaat bile edilemez.
Müslümanların Müslümanlara kin tutması yasaktır.
Deve gibi kin tutmak Müslümana yakışmaz.
Kafir, fâsık ve zalim bir kimse hidayete erse, gerçekten Müslüman olsa ne yapılır? Eski suçları dolayısıyla âdil mahkeme kararıyla ceza verilse bile kin tutulmaz, çünkü samimiyetle Müslüman olmuştur.
Kin en fazla devlet, idare ve siyaset adamlarına zarar verir.
İslam dünyasında kin, intikam, gazap fırtınaları esiyor.
Türkiyenin Müslüman halkına yeterli ve etkili din ve ahlak dersleri ve kültürü verilemediği için bizde kindarlık yaygın hale gelmiştir.
Bazı mü’minlerin cemaat, hizip, fırka taassubu, militanlığı ve holiganlığı kinleriyle birbirlerine düşmanlık ettiklerini görüyoruz. Bu ne korkunç bir felaket ve ahlaksızlıktır.
Müslüman azılı, agresif, zalim kafirlere, fâsıklara, münafıklara kin tutmasın mı?.. Kin tutmasın, buğz etsin, onlarla bütün meşru’ yol ve vasıtaları kullanarak mücadele etsin.
En zararlı kinler ve düşmanlıklar meşreb ayrılıklarından ileri gelenlerdir.
Bir şeyhi, bir mürşidi tenkit etmek, ona düşman olunmasına, kin tutulmasına sebep olmamalıdır.
Dinde reformculuk yapıyor, bilerek veya bilmeyerek İslamı içinden yıkmaya çalışıyor. Bunlara karşı tutumumuz ne olmalıdır? Ehl-i Tevhid ve Ehl-i Kıble oldukları ve kaldıkları müddetçe onları tekfirden kaçınmalıyız. Onlara karşı
Ehl-i Sünneti ilim ve propaganda yoluyla savunmalıyız.
İslam düşmanları Müslüman dünyasını binlerce bid’at fırkasına ayırarak paramparça etmişler birbirine düşürmüşler; Müslümanların arasına kin ve nifak tohumları ekmişlerdir.
İslam dünyasında ve Türkiyede elbette küfre kadar giden son derece bozuk cereyanlar vardır ama bizim onlara karşı silahımız kin ve düşmanlık değil, ilim olmalıdır.
Küfürle, nifakla, bid’atle yapılacak savaşta kin ve nefret bayraklarını yükseltmeyelim.
İslam tarihini okuyalım. Tarih boyunca kin sahipleri ne büyük zararlar vermişler, ibret alalım.
Küfre, nifaka, sapıklığa, fıska, fücura düşman ve karşı olalım ama kindar olmayalım.
Kin ile din bir arada olmaz.