Sigarayla mücadele iyi, ya alkol?
Önde gelen ölüm sebeplerinden biri olan sigara alışkanlığına karşı ciddî bir mücadele yürütüldüğü ve bu konuda başarılı olduğumuz belli. Türkiye’nin ödül aldığı bu mücadele muhtemelen başka ülkelere de örnek olacak. Sigara içenlerin el üstünde tutulduğu, içten içe takdir edildiği bir ülkeden, sigara içenlerin ayıplandığı, kısmen dışlandığı bir ülke haline döndük. Pek çok ülkeye örnek olacak bu başarı ile övünmek de hakkımız.
Nitekim Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman, Türkiye’nin “Sigara ile mücadelede Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) teklif paketini tam uygulayan ilk ülke” konumuna geldiğini hatırlatmış.
Sigara “küçük bir alışkanlık”tır, ama toplum bünyesinde açtığı yara derindir. Karaman, bunu da şöyle özetlemiş: “Sigara ve tütün ürünleri kullanımı halk sağlığını tehdit eden en önemli sorunlardandır. Aktif ve pasif sigara içiciliğinin ölümlere, hastalıklara, sakatlıklara neden olduğu, psikolojik ve maddi açıdan da kişi ve toplum sağlığını tehdit ettiği bilinmektedir. İçinde 69 tanesi kanser yapıcı olmak üzere 4.000’den fazla kimyasal madde bulunan sigara dumanına bağlı hastalıklar nedeniyle her yıl milyonlarca insan hayatını kaybetmektedir. Ülkemizde sigaradan hayatını kaybeden insanları örneklerle aktaracak olursak; her gün 1 uçak düşüyor ve 300 kişi ölüyor. Her yıl yüz bin nüfuslu bir şehrimize bir atom bombası atılıyor. Her gün içi dolu 6 otobüs uçuruma yuvarlanıyor, kimse sağ kalmıyor.” (AA, 7 Şubat 2013)
Sigara ile mücadele edilmesine itiraz eden de yok. Peki, sıra aynı ölçüde ve belki de daha zararlı olan “alkollü içkilerle mücadele”ye gelince niçin kararsızlık hakim oluyor? Yoksa, Dünya Sağlık Örgütü alkollü içkileri sigara kadar tehlikeli görmediği için mi?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, “şiddet”in artmasını bakın nasıl izah etmiş: “Baktığınız zaman cehaletin arttığı, eğitim ve ekonomik seviyenin düştüğü zaman şiddetin arttığını görüyoruz. Analizlerimiz ve her ay 100 vak’ada çıkardığımız sonuçlar var. Gördüğümüz en temel şey, alkol ve uyuşturucudan dolayı ciddî şekilde şiddetin arttığını görüyoruz. Failler hem şiddet uyguluyor hem de tedavi olmaktan kaçınıyor. Yasaya göre, tedavi olmak zorunda.’’ (AA, 8 Şubat 2013)
Alkol, “ciddî şekilde” şiddeti arttırıyorsa, alkollü içkilere karşı da en az sigarayla mücadele kadar çalışma başlatılmalı değil mi? Yeri geldi, Başbakan ve bakanlara soralım: Sigaranın reklâmının yapılamadığı ülkemizde, nasıl oluyor da gazeteler hâlâ alkollü içki reklâmlarını basabiliyor? TV’lerde yasak olan alkollü içki reklâmı, gazetelerde niçin serbest?
Bir yandan aile içi ya da dışı şiddet artışından şikâyetçi olup, öte yandan da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Şahin’in de ifadesiyle “ciddî şekilde şiddeti arttıran” alkollü içkilerin reklâmına nasıl göz yumulur? Sigara ile mücadeledeki başarıyla övünelim, ama alkollü içkilerin reklâmının devam etmesi dolayısıyla da dövünelim!
Bilmiyorum, Türkiye’yi idare edenlerden çok şey mi istiyoruz? Ya konunun uzmanları çıkıp “Alkollü içkiler masum, hiçbir zararı yok. Bunları içmek de medeniyetin gereği” desin ve milleti ikna etsin; ya da göz göre göre zararlı olan, bakanın da beyanıyla şiddeti arttıran, tırmandıran bu kötü alışkanlığa karşı mücadele başlatılsın. İlk adım olarak da nasıl devam ettiği tam bilinmeyen, izah edilemeyen gazetelerdeki alkollü içki reklâmları engellensin.
Türkiye bu adımı atacak ve atmak zorunda. Çünkü alkollü içkilerin verdiği zarar, sigaradan az değil. Hem görüyoruz ki Avrupa, Amerika ve bütün dünya ülkeleri bira dahil, alkollü içkilerle ciddî mücadele başlattılar. Türkiye’nin bu mücadelede geri kalması kabul edilemez.
Alkollü içkilerle mücadele için yarını beklemek bile hatadır. İlk adım, reklâmların engellenmesiyle atılsın...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.