M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Yasalar ve Kurtuluş

Yasalar ve Kurtuluş

Kainatta olup biten her şeyin Allah’ın mutlak iradesi çerçevesinde gerçekleştiği tartışılmaz.

Madem ki Allah, bu dünya hayatını bir imtihan aracı kıldı, öyleyse bu hayatın kanunlarını koyması da doğaldır.

Yaşadığımız ve gördüğümüz her şeyin bir kanuna tabi olması da bundandır.
Fertler gibi, toplumlar ve devletler de bu kanunlara tabidirler.

Nitekim: “Bir toplum kendini değiştirmedikçe, Allah onları değiştirmez”(Ra’d,11) buyrulması buna işarettir.
***
Her şey Allah’ın iradesi çerçevesinde cereyan ediyor, bu kesindir.
Kainat kanunlarını da koyan Allah’tır, bu da kesin.

Bütün bunlar, Allah’a nispet edildiğine göre, acaba insanın buradaki fonksiyonu nedir?
İşte can alıcı soru budur.


Bu soruya cevap verebilmemiz için biraz fikir jimnastiği yapmamız gerekiyor.
Yüce Allah, insanları ve diğer canlı-cansız tüm varlıkları yoktan var ettiğine inanıyoruz.
Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran O’dur.

Tohumdan ekinleri bitiren, çekirdekten ağaçları yeşerten, yumurtadan hayvanları var eden yine O’dur.

Güneş’e ay’a hükmeden, gezegenleri yöneten, galaksileri yüzdüren, kış’ı yaz’a çeviren, gündüz’ü gece’ye döndüren de O.

Kısaca, uçsuz bucaksız koskoca evrende olup biten ne varsa hepsi, O’nun bilgisi dahilinde ve sonsuz iradesi çerçevesinde olmaktadır.
***
Gelelim insanın iradesi meselesine.

İnsanı yarattıktan sonra, ona iradeyi verenin de yüce Allah olduğunu biliyoruz.
Allah, insana irade vermekle birlikte peygamber de göndermiştir.

Dikkat ederseniz, yukarıdan beri sayılanlar içinde, insanın elinde hiçbir yetki ve irade yoktur.

Ancak, insanın yaşadığı sosyal hayat konusunda durum tamamen farklıdır.
İşte burada, insan iradesi doğrudan devreye girmektedir.

İnsanın inancını seçmesi kendi iradesiyledir.

İyiyi kötüden ayırma, hayat tarzını benimseme, ekonomisini yönetme, işini-aşını-eşini seçme, çocuklarını yetiştirme, kariyer yapma, seyahat etme, gezme-tozma… hepsi kendi özgür iradesi ve tercihiyle olmaktadır.

Günümüz dünyasında güç ve iktidarlar, genellikle zalim ve despot karakterli kişi ve sistemlerin elindedir.

Bunların da çoğunluğunu gayr-i müslimler teşkil ederler.

Müslüman ülkelerdeki yönetimlerin ise, tağuti rejimlerden farkı yok gibidir.
Bu hengamede Müslüman toplumlar, nerede yaşarlarsa yaşasınlar mağdur ve mazlum konumundadırlar.

Kur’an ilkelerine tümüyle uyan ve hakkaniyetle yönetilen devletleri olmadığı için de Müslüman halklar, günümüz dünyasında maalesef fakir, yoksul, muhtaç ve mahrum vaziyette yaşamaktadırlar.

Ezilen, sömürülen, horlanan, aşağılanan, itilen, kakılan hep Müslümanlardır.
Acaba, zalim ve inançsız küresel güçlere Allah Teala gücü ve zenginliği bir lütuf olarak mı vermiştir?

Onların yolu doğru ve yaptıkları haklı olduğu için mi Allah onları başarılı kılıyor?
Kesinlikle hayır.


Ama, onlar Allah’ın kainat yasalarına, yeryüzü kanun ve kurallarına kesinlikle uyuyorlar.
Durmadan çalışıyorlar, kuralları uyguluyorlar, başarı için gereken her şeyi yapıyorlar.
İşte, onların Müslümanlara üstünlük sağlamalarının sebebi budur.
***
Müslümanlara gelince, onlar da Allah’ın kainat yasalarına ne yazık ki sırtlarını dönüyorlar.

Bu yasaların gerektirdiği şekilde hareket etmiyorlar.
Hayatı ve toplumu iyileştirmek için gayret göstermiyorlar.
Kısaca, gereği gibi çalışmıyorlar.

Sonuçta, rakiplerine karşı mağlubietleri mukadder, zillet içinde yaşamaları kaçınılmaz oluyor!

Yoksa, Allah ne gayr-ı müslimleri kayırıyor!
Ne Müslümanlara zulmediyor!
Bu dünyada, Allah’ın kainat yasalarına kim uyuyorsa, o rakiplerine üstünlük sağlıyor, muzaffer oluyor.

Sosyal, siyasi, ekonomik, askeri ve diplomatik alanlarda sözünü ettiğimiz yasalar, Allah’ın koyduğu kainat yasalarıdır.

Toplumların refaha ve huzura kavuşması, ilerleyip gerilemesi, yükselip alçalması, hep bu yasalar çerçevesinde olmaktadır.
***
Ancak, bu yasalara uygun davranan kişi veya kurumların/devletlerin başarısı, onların inanç yönünden doğru oldukları anlamına gelmez.

Çünkü bu başarı, dünya kanun ve kurallarına göre elde edilmiş bir başarıdır.
Ahiret başarısı ise, ancak imanla ölçülür.

Bu yüzden sadece kevni/dünyevi yasalara uymak belki dünyada refah ve zenginlik getirir ama, ahiret kurtuluşu için yetmez.

Müslümanlar, ne zamanki dini yasaları, kevni/dünyevi yasalarla birlikte hayata geçirebilirlerse, işte o zaman hem dünyalarını hem de ahiretlerini kurtarmış olacaklardır.

twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin
[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi