Yeteri kadar var, “sütü” daha fazla bozmayalım
Ayaklarımı uzatmış haberleri izliyorum. Polis “dur” demiş, vatandaş da kaçmış, polis kovalamış. Yakalandıklarında gerçek ortaya çıkmış. Kaçmaları terör vs. suçlusu olup arandıkları için değil. Direksiyon başına alkollü geçmişler. Ancak bunu bir türlü kabul etmiyorlar. Israrla “alkollü değilim, bira içtim” savunmasındalar. Bunu duyunca, birkaç günlük PR çalışmasının da etkisiyle “Efes değil, Anadolu Efes” diye mırıldanıyorum.
***
Bu sefer oğlum bilgisayarın başında not alırken yakaladı. Yazı yazdığımı zannetmiş olmalı ki hafif alaycı bir tavırla “yazıyorsun da ne oluyor?
Mama reklamları hala devam ediyor” dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Onun alaycılığına karşı biraz sert ama muzip bir şekilde “Devlet baba parmağını salladı. Olmadı 4 kardeşi de yanına almaya hazırlanıyordur” diyerek mesajımı verdim de, anladı mı bilmiyorum. Yediğim golden sonra sorgulayamadım. Malum “Mama reklamları” başlıklı bir yazı yazmıştım. Sağlık Bakanlığı da firmalara yazı göndererek bazı reklam kısıtlamalarını hatırlatmıştı.
***
Mama sendromunu sağ salim atlattım ama bu sefer “gerçek mamaya” takıldım. Ülkemize, milletimize hayırlı, uğurlu olsun; “mama bank” açılıyormuş.
Anneler sütünü bankaya yatırınca üstüne süt alamayacak. Erken doğan bebekler beslensin, daha sağlıklı olsun diye “sütlü annelerin” fazla sütleri bağış olacak.
“Aaaa!!!” çığlıklarınıza karşılık veriyorum. “Yaaaa!!!”
Bir nesil sonra… Nikah salonunda her şey hazır… Memur film repliğini misafirlerin huzurunda tekrar ediyor; “Bu evliliğe karşı çıkan varsa ya şimdi konuşsun veya sonsuza kadar sussun!”
Salona Türk Filmlerinin kavuşma sahnelerindeki gibi koşturan Adile Naşit benzeri bir kadın giriyor “nayır nayır bu nikah kıyılamaz. Bunlar süt kardeşi” diyor. Herkes şaşkın şaşkın birbirine bakıyor.
Beyaz gelinlik içindeki kız, oğlana döner “içimdeki sana olan sevgi abi sevgisine benziyordu. Bazen içimden sana abi demek geliyordu” der. Oğlan da “süt çekmiştir” karşılığı veriyor.
Yıllar geçmiş… İki erkek iş güç sahibi olmuş. Ticaret yapıyorlar. Bir anlaşmazlık yüzünden aralarında kavga çıkıyor. Biri, diğerine ağzına geleni söylüyor; “sütü bozuk” deyince iş mahkemeye intikal ediyor. Dava görülürken ortaya süt kardeş oldukları çıkıyor. Mahkeme heyeti şaşkın.Bu şaşkınlıkla “yaz kızım. Kimin sütü bozuk olduğunun tespiti için bilirkişi tayin edilmesine…”
Hayaldi, gerçek olabilir. Gerçi çiçeği burnunda Sağlık Bakanımız çözüm bulmuş. Ayaküstü, sorulan soruya verilen cevaba bakın, bankaya sütünü veren ve bunu içenlere süt anne kimliği verilecekmiş.
Daha bu memlekette ne yediğimizi bilmiyoruz. Dana yerine at, eşek ve hatta domuz eti yedik. Çok saymaya gerek de yok zaten. Sonrasında “beni başkalarıyla hayal et” diyerek kocasına gaz verenler, kızına, kardeşine tecavüz edenler ortaya çıktı.
Sayın Müezzinoğlu, mesela bu ülkede kaç aile içi ilişki sonrasında doğan çocuk var? Bunların zürriyeti ve evlenmeleri konusunda bir çalışma yapılmış mı?
Süt bankasıyla uğraşmak yerine erken doğumun, bebek ölümlerinin önüne geçecek başka yolları bulsak daha iyi değil mi?
Bu memlekette acil müdahale telefon ışığı ile yapılıyorsa gerisi teferruattır.
Zaten bozuk olan çok şeyimiz var, bırakın ana sütümüz temiz kalsın. Daha koyduğunuz kurallar uygulanmıyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.