Kin heykeli diken Almanlara Kanuni’den mektup var
Geçen gün anlatmıştım: Almanlar, İnebahtı’da Osmanlı Donanması’nı her nasılsa yenen Don Juan de Austria’nın (Avusturyalı Johann) heykelini Regensburg kenti meydanına diktiler… Devasa heykelin ayaklarının altına bir Osmanlı denizcisinin başı var. “Türkleri böyle ayaklarımızın altına alıp ezdik” demeye getiriyorlar! Övündükleri şeye bakın: Bir kere o savaşta Papalık, Venedik ve İspanya donanmaları Alman donanmasıyla beraberdi. Yani neredeyse tekmil Avrupa, başımıza üşüşmüştü. Tek başımıza dövüştük ve bir hata sonucu yenildik. İnsan düşünmeden edemiyor: Mevzii bir zaferle bunca övünen Avrupa, eskaza Kosova, Niğbolu, Varna gibi büyük meydan savaşları kazansaydı, halimiz ne olurdu? Her savaş meydanına üçer-beşer birleşip geldiler ve her defasında ağır bir “Osmanlı tokadı” yiyerek pesperişan döndüler. Bugün Avrupa Birliği kapısında bizi bekletmelerinin ve göz göre göre PKK’ya yardım ve yataklık etmelerinin asıl sebebi işte budur: Avrupa, maalesef geçmişin intikamını alma sevdasına düşmüştür. Konuya dönelim: Evet, İnebahtı Deniz Savaşı’nda yenildik. Ama bu yenilgimiz, Sadrazam Sokollu Mehmed Paşa’nın Venedik elçisine dediği gibi, “sakalımızın tıraş edilmesi” gibiydi, “kesilen sakal daha gür” çıktı: Bir yıl sonra Osmanlı’nın inşa ettiği muhteşem donanma, tüm Akdeniz’i “Türk gölü” yaptı. Haçlı kuvvetleri denizde ve karada nefes alamaz hale geldi. Fakat çok tuhaf: Biz büyük zaferlerimizi küçümserken, Avrupa mevzii başarılarını heykellere, şenliklere dönüştürüyor. Meselâ, hayatında hiçbir başarı kazanamamış, ülkesini bile miras yoluyla edinmiş meşhur “İmparator” Şarlken’i büyüttükçe büyütüyor, şerefine şenlikler düzenliyor, heykeller dikiyor. Oysa Avrupa’nın Osmanlı Devleti karşısında en çok yenilgiye uğrayan en şöhretli ve en kudretli Hıristiyan hükümdarı Şarlken’dir. “İmparator” sıfatını kullanıyordu, ancak kimse bu sıfatını tanımıyor, İspanya Krallığı’nın verdiği “kral” unvanıyla anılıyordu. Ama bütün başarısızlıklarına rağmen 1530’da Papa tarafından “Kutsal Roma- Cermen İmparatoru” ilân edildi: Osmanlı korkusu böyle saçmalıklar da yaptırıyordu. 1532’de Viyana önlerine gelen Kanuni Sultan Süleyman, Şarlken’i defalarca hesaplaşmaya davet etti, ama ortalıkta hiç gözükmedi. Kaçtı durdu. Nihayet Kanuni, ona ağır bir mektup yazdı. Şöyle diyordu: “Bu kadar zaman erlik davasın güder, merd-ü meydanım dersun. Şimduye kaç kere üzerine geldim ve mülkünde dilediğim gibi at oynattım, ne senden ne garundaşundan nam u nişan yok. “Artık size saltanat ve erlik davası haramdır! Askerunden ve avretunden (eşinden) utanmaz mısın? Belki avrette (kadında) gayret var, sende yoktur. Er isen meydana gelesun, Hak Teâlâ hazretlerinin dilediği neyse yerine gelse gerektur. “Senunle saltanatı Beç (Viyana) Sahrasında üleşelum (kozumuzu paylaşalım), reaya fukarası dahi asude olsun (halk da rahat etsin), yoksa meydan-ı aslandan (aslanlar meydanı=savaş meydanı) kanı buldukça, tilki gibi fırsatla şikar almayı erlik sayma. “Bu kerre dahi meydana gelmez isen avretler gibi iğ ve çıkrık alub dahi padişahluk vurunmayasun ve erlik adını dilune geturmeyesun” (erkekliği ağzına alma). Lakin Hıristiyan dünyasının “kahramanlar kahramanı” Şarlken, bu ağır mektubu da yuttu. Hiçbir cevap vermedi. Savaştan kaçmayı sürdürdü. Osmanlı yönetiminin hiçbir zaman “imparator” olarak görmediği ve tanımadığı Şarlken sonunda siyaseti bırakmak zorunda kaldı. Yunte Manastırı’na çekildi (1557). Bir yıl kadar sonra da öldü (21 Eylül 1558). Şimdi soru şu: Almanlar bu adamı yüceltirken, biz onu defalarca yenen Kanuni Sultan Süleyman’ı neden kirletmeye çalışıyoruz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.