Ersoy Dede

Ersoy Dede

İkinci Oslo Skandalı

İkinci Oslo Skandalı


Milliyet Gazetesi’nde dün Abdullah Öcalan ile BDP’li heyetin görüşmelerine dair bazı notlar yayınlandı. Doğruluğu eğriliği başka bir durum. Tamamen her kelimesi doğru olabilir. Tamamen yalan dolan da olabilir. Ama en açık tespit olarak şunu söyleyebilirim ki, kesinlikle ve de kesinlikle “eksik” olabilir. Bu eksikliğin de elbette bir nedeni olmalı. Bir nedenle bu görüşme tutanakları denilen konuşma metninin bir kısmı perdelenmiş olmalı. Çok açık söylüyorum buradan. Derya Sazak yönetiminde yeniden yapılanan Milliyet Gazetesi’nin, böyle bir gazetecilik (!) yapmış olması, yeni bir sürecin habercisidir. Bu haberden, barışı bekleyen Kürt vatandaşların da, ateşin duracağına inanan batıdaki kardeşlerimin de ciddi biçimde kaygı duyması gerekiyor. Bu bir bombadır ve çok üzülerek görüyoruz ki kısmen de patlatılmıştır.. Hem barış süreci hem de onurlu basın mesleği aynı anda bombalanmıştır..


HEM OSLO HEM HABUR

Bir Genel Yayın Yönetmeni, eğer teyit etmeden önüne konmuş bir belgeyi olduğu gibi basıyorsa bu gazeteciliğin hiçbir tanımına uymaz. Hiçbir yerden kurtaramazsınız. Yok; sunuluşu itibariyle ikinci bir Oslo, sonuçları itibariyle de ikinci bir Habur olabilecek bu haberi, teyit ederek gazeteye koyabiliyorsa, bu defa da en hafif tabirle işbirlikçi demektir. Bunun izahı yoktur. Herkesin sürece katkı yapmak gibi bir ön kaygı taşıması şart değil. Ama süreci baltalamaya yönelik girişimlerin affedilir, kabul edilir bir tarafı olamaz. Bu travmayı barış isteyen, kan ve göz yaşının dinmesini bekleyen milyonlarca yurttaşımıza yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.


NE İŞE YARAYACAK?

Sızmanın nereden yapıldığı bu bahiste hiç önemli değil. Bazen gazeteciler yazdıklarıyla değil, yazmadıklarıyla büyürler. Bunu perdeleme, sansürleme ya da başka türlü algılamayın lütfen. Ama Allah aşkına kamu yararı gözetmeden yapacağınız bir haberin sonrasında yaşanacak olan travmayı göğüsleyebilecek misiniz?


NİFAK GAYRETLERİ

Bütün çevreler barışa gönüllü bir şekilde evet demişti. Herkesin üzerinde tam mutabık kaldığı bir dönemin tam ortasındaydık. Sivil toplum örgütlerinin, PKK’nın bütün ayaklarının, siyasetin bütün unsurlarının… Peki şimdi ne oldu? Ne oldu da kişiler, kurumlar ve yapılar üzerinden nifak sokma gayretine girdi bazıları. Bunun iyi niyetli bir iş olduğunu ya da salt gazetecilik olduğunu savunsanız, kim inanır?


KİMİN İSMİ YOK?

Okuyun görüşme tutanağı olarak verilen metni. Okuyun arkadaş baştan sona. Ben tek satırını bile nakletmeyeceğim burada. Bir yerlerden bulun okuyun. Abdullah Öcalan’ın adı var. Tayyip Erdoğan’ın adı var. Mehmet Metiner’in adı var. Fethullah Gülen’in adı var. Osman Kavala’nın bile var ya hu.. Peki kimin adı hiç yok o metinde? Bunu size bırakıyorum. Bir bakın bakalım kimin adı yok. Analizinizi yaparken ona göre yapın bir zahmet.


ATLATMAK ZORUNDAYIZ

Bu krizi atlatmak mecburiyetindeyiz. Milliyet Gazetesi eliyle oluşturulmaya çalışılan baltalama süreci tuzağına düşmeden nasıl yol yürüyeceğimizi bilemiyorum. Bugün bir çok gazetede yazarlar çizerler süreç karşıtı yazılar yayınlayacak. Kan dökülmeye devam edecek, can yanmaya devam edecek. Bu haberin sahipleri ve muhatapları kenardan ellerini ovuşturarak gücün kırılmasına nasıl izin vermedikleriyle gurur duyarak seyredecekler manzarayı. Bugün birlik günüdür sevgili okurlar. Bugün çok önemli bir gün. Yazın bir kenara. Eğer bir kez daha süreç, Oslo sızmaları’nda olduğu gibi, Habur Provokasyonu’nda olduğu gibi akamete uğrarsa, bunun hesabını birlikte soralım. Kalın sağlıcakla.





Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi