Geleneksel Tıp ve..
Sağlık Bakanı’nı bekleyen önemli bir görev var. O da şu yasa envanterine “Geleneksel tıp” olarak kaydedilen tıp alanı..
Sağlık Bakanı’ndan ‘Alternatif tıp’ konusunda sektör bir adım atmasını bekliyor.
Bu konunun eğitimden tarıma, farmakolojisinden, teşhis yönetimlerine kadar çok yönlü olarak ele alınması gerekir..
Ben “Alternatif tıp”, ya da “tamamlayıcı tıp” tanımlarını doğru bulmuyorum. Tek bir tıp vardır.. Bunun farklı usul ve yöntemleri vardır.. Devletin herkese eşit davranması ve bu konudaki tercihi hastanın yapması gerekir.. Kesinlikle bu işin istismardan ve cazgırlıkla işi götürmek isteyenlerin elinden kıskacından kurtarılması gerekir.
Türkiye için bu alanda yapılacak yeni bir düzenleme, öncelikle Türkiye’nin sağlık harcamalarını olağanüstü ölçülerde düşürecektir. Artı, ciddi bir ekonomik girdi ve istihdam sağlayacaktır..
Bu konu sadece Sağlık Bakanlığı’nı değil, aynı zamanda Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı da ilgilendirmektedir. Bu tedavi yöntemine bağlı ürünleri de Sosyal Sigorta kapsamına alınması gerekir. Ve tabi bu “ilaç”ların eczanelerde satışının sağlanması da.
Bu hem hasta, hem de hastahaneler, sağlık sektörü, ilaç ve eczacılık sektörü açısından risk değil, bir avantaja dönüşebilir..
Çin ve Hindistan’da batı yöntemine karşı doğu yaklaşımı %80-90 seviyesinde revaçtadır.. Almanya’da %50’lerde, ABD de de o seviyelerde. Bu alanda hukuki güvence oluşturulan ülkelerde bu yöntemle tedavi, yatırım, işletme ve cari giderler açısından maliyetler %50’lere varan oranda düşmekte ve aynı şekilde hız ve etkinlik sağlanmaktadır.. Yani teşhis ve tedavide başarı daha az olmadığı gibi, elbette geleneksel tıbbın yetersiz kalacağı alanlar olabileceği gibi, modern yöntemlerin yetersiz ve aciz kaldığı alanlarda bu alternatif ciddi bir umud kaynağı ve çözüm yöntemi olmaktadır.
Batı yaklaşımı bir şeyi yaparken başka bir şeyi bozuyor.. Antibiyotik konusunda kilitlendiler. Şimdi nasıl çıkacaklarını bilmiyorlar..
Mesela, Tıbbi sülüğün %90’ı Türkiye’de. Ama doğru düzgün bir ürün tanımı, sülük alanlarının korunması ve ıslah çalışmaları yok.. Tek bir bilinen tedavi merkezi var Ankara’da Suat Arusan!
Hacamatı herkes bilir. Ama bizde yasal tanımı yok..
Asya’dan Afrika’ya, Latin Amerika’ya yüze yakın alternatif tedavi şekli var.. Türkiye’de açık ya da gizli 30 kadar tedavi yöntemi uygulanıyor..
Tarihi/Kadim-Geleneksel Yöntemler olarak, Tıbbı nebevi, Yahudi tababeti, Ermeni Tababeti, Süryani tababeti, Kilise tedavisi (Cin çıkartma), Ayurveda, Akupunktur, Geleneksel Anadolu Halk Hekimliği, Herbalism, Hipertermi, Siddha, Unani, Bitkisel tıp/Fitoterapi, Geleneksel Moğol Tıbbı, Çigong, Tui Na, Yoga, TM vd.
Çağdaş Yöntemler olarak uygulanan bazı metotlar ise şöyle: Oksijen terapisi, Ozon terapisi, Detoksifikasyon terapisi, Aromaterapi, Şelasyon terapisi, Homeopati, Kiropraktik, Osteopati, Diyet takviyesi, Elektromanyetik alanlar, Masaj, Reiki, Terapötik Dokunuş, Johrei, Manyetik Terapi, bio enerji, Ses Enerjisi Terapisi, Işık Terapisi, koku terapisi, yağ terapisi, taş terapisi, Aleksandr Tekniği, Refleksoloji, Feldenkrais Metodu, Craniosakral Terapi, Rolfing, Nöral Terapi, Hipnoz vd.
Esasen İslam, hanif gelenek, Yahudi Hıristiyan (Ermeni, Rum, Süryani) geleneğine dayalı tedavi yöntemlerinin hepsi, Anadolu tıbbı içinde yer alıyor. Mineral zenginliği, su çeşitliliği, atmosfer basıncı ve mevsimler arası radikal ısı farkı sebebi ile, tedavide kullanılan bitki ve hayan florası açısından dünyanın en zengin ülkesi Türkiye’dir.. Yani burası bir fitoterapi cennetidir, ama bu alanda bile hale Türkiye üreten değil tüketen ülkedir ve pazar konumundadır.. 3000’den fazla bitkisel drog var.. Sadece Macahelde 500’ü aşkın endemic bitki türü var. Bunlardan yararlanması bırakın ne işe yaradığını bile bilmiyoruz. Orman yasası ve hazine arazileri, mera tanımı yüzünden bu zenginlikten yararlanmamız adeta imkansız..
Konu başbakanın özel ilgisi ve himayesi ile bir yasaya kavuştu. Ama durum ortada. İş ucuzlatıldı ve çığırtkanların elinde piyasa oyuncak olma noktasına geldi.
Konunun sahibi Sağlık Bakanlığı ama, Gıda Tarım da işin içinde.. Hazine de Orman da.. YÖK bu anlamda bir eylem planı hazırlamış değil..
Sanırım gizli bir el de bu işi engellemek için ne lazımsa yapıyor. Sektördeki ciddi dürüst adamları boğmak, caydırmak için birileri ne lazımsa yapıyor..
Keşke bakan bu konuda konu ile ilgili akademisyen, bürokrat ve sektördeki dernekler ve ciddi kuruluşları toplayıp dertlerini bir dinlese ne iyi eder..
İşe cezalandırmadan başlamak doğru değil.. Aslında bazan iyiyi ödüllendirmek, kötüyü cezalandırmadan daha çok işe yarar. Bürokratik denetim bazan, bal arılarını yakalayıp, eşek arılarının önünü açan bir örümcek ağına benzeyebileceğini de unutmamak gerek.
Bu konunun sadece bakanlıkla ilgili değil, TBMM de, ilgili komisyonlar nezdinde de ele alınması, yargının bu konuda doğru bir şekilde bilgilendirilmesi gerekir.
Kimsenin bu alanı, “koca karı ilacı” diye küçümseme hakkı yoktur. Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.