Papazı korkutan Türk
MEKKE-
Dün İslam Alemi’nin kalbinin attığı yer Mekke’deydik.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’la birlikte Türkiye-Suudi Arabistan Cidde İş Forumu’na katılmak üzere geldiğimiz Suudi Arabistan’da, Mekke’ye geçerek umre yapma imkanımız da oldu.
Seyahatin Cuma gününe denk gelmesi Rabbimizin bize büyük bir lütuf ve ihsanıydı.
Binlerce kez şükürler olsun…
Farklı farklı ülkelerden, ayrı ayrı dillerden, her renkten yaklaşık bir milyon müminle Beytullah’ı karşımıza alıp, hep birlikte Cuma namazını eda ettik.
Tavaflar yaptık, Allah’a yakardık…
Dünya’nın dört bir tarafından gelen kardeşlerimizle sohbetler ettik, dertleştik, hasret giderdik.
Kiminle konuşsanız Türkiye’ye özel bir atıf var.
Rabbimin Türkiye’ye ilahi bir misyon yüklediğine inanıyorum. Bu misyonu ifa içinse her zamandan daha fazla birlik ve bütünlüğe ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum.
İşte Başbakan Erdoğan’a eşlik ettiğimiz Viyana gezisinde benim bu düşüncemi destekleyen o kadar unsurla karşılaştık ki…
Örneğin Osmanlı’nın kuşatma öncesi otağını kurduğu Viyana’yı tepeden gören Kahlenberg bunun örnekleriyle doluydu.
Avusturyalılar turistik otellerin, kafelerin neredeyse her yanına kuşatma tarihi olan 1683’ü kazımış ve bir de kilise dikmişler bölgeye.
Her yıl aynı tarihte büyük bir coşkuyla Türkler’in Viyana’dan uzaklaştırılışının kutlamasını yapıyorlarmış.
Orada görüştüğümüz soydaşlarımızın anlattığına göre, Avusturyalılar için Türk demek Müslüman demek, Müslüman demek Türk demek.
Bu yüzden batılılar bir inanç ittifakı kurmuşlar ve birlikte hareket ediyorlar.
Osmanlı’nın 24 milyon km kareyi bulan toprakları, Halife Osmanlı Padişahı olduğu için, devletin etki alanının tüm İslam dünyasını kapsaması… Gerçekten o dönemlerde, üç kıta topraklarında, Osmanlı padişahları adına hutbeler okunması…
Bu yönüyle düşünüldüğünde, devletin etki altında kalan topraklar, Afrika kıtasının ortalarına, Asya kıtasının en doğu ucuna kadar uzanması Batı için bir kabustu.
İşte bunu bilen Kahlenberg’teki kilisenin papazı mekanın hemen yanı başındaki otelin müdürünün Türk olduğunu öğrenince acayip bozulmuş ve “beni çıldırtmak mı istiyorlar” yollu bir ifadeyle tepkisini dile getirmiş.
Görüyorsunuz değil mi, Batılı Haçlı ittifakını…
Kendileri birlik ve bütünlük için her fırsatı kullanırken, bizim bölünüp parçalanmamız için alttan alta ellerinden gelen bütün gayreti sarf ediyorlar.
¥
Önceki gün sızan İmralı görüşmelerini haberlerden takip ettiniz.
Önemli sorularımızı dönüş yoluna bıraktık demiştim.
Dün haber sütunlarımızdan ayrıntılı biçimde takip ettiniz Başbakan Erdoğan’ın dönüş yolunda uçakta yaptığı açıklamaları.
Söz çözüm süreci ve İmralı görüşmelerine gelince Başbakan Erdoğan’ın endişelerini görmek zor değildi.
Açıklamalarından edindiğim izlenime göre, Erdoğan BDP, Kandil ve Avrupa tarafına güvenmiyor.
Bunu da şu ifadelerinden anlamak mümkün:
“Ben bu alanda çok konuşmak istemiyorum. Ama BDP’liler ellerine verilen o notlarla ilgili hemen açıklamalar yaptılar, yapıyorlar. Ne derece doğru, ne derece sağlıklı bilemiyorum.”
BDP ve PKK tarafının kötü niyetine rağmen iyi niyetle çözüm sürecini yürüten Erdoğan’ın, B planının, hatta C planının olduğunu düşünüyorum.
Malum görüşmeler basına sızdığı esnada eş zamanlı olarak Türk jetleri tarafından beton delici bombalarla Kandil’e operasyonlar gerçekleştiriliyordu.
Ayrıca Erdoğan’ın temkini elden bırakmayan şu ifadeleri de yukarıda bahsettiğim kanaati destekleyen açıklamalardı: “Ne dedik başından beri; terör örgütü uzantılarıyla müzakere, terör örgütüyle mücadele… Nitekim biz bu süreç içerisinde taviz veremeyiz. En ufak bir rehavet bize ağır bedeller ödetebilir. Silahlar bırakılır, Türkiye terk edilirse benim de güvenlik birimlerim operasyonlara nihayet verir.”
Yine Erdoğan’ın terör örgütünün “olası sözde eylemsizlik kararı” ile “temsilcilerini” masanın diğer yanında bir taraf olarak görmediğini belirten şu yorumları da kayda değer:
“Eylemsizlik diye bir şey olamaz. Bunlar devletler arasında olur. Barış diyorlar. Bu da devletler arasında olur. Bir defa bizim devlet olarak bölücü terör örgütünden bir yaptırım olarak isteklerimiz olabilir. Nedir bu? Bir silahları bırak, ülkeyi terk et veya suça bulaşmamış olanlar varsa gelsinler. Bir defa Habur’da çağrı yapmıştık. Neydi? Suça bulaşmamış olanlar gelsinler ifadelerini versinler ve yuvalarına dönsünler. Biz o zaman her şeye rağmen yaptık ve gidenler oldu. Bedel ödemeyi göze aldık ve öyle yaptık. O zaman muhataplarımız sözlerinde durmadılar. Orayı bir miting alanına çevirdiler. Ve arzu edilen gibi olmadı.”
Şimdi yine benzer bir durumla karşı karşıyayız.
Bu kutsal mekanlardaki bu güzel duyguları 7 düvelin desteklediği hain örgütün pis emelleriyle ve sinsi taktikleriyle kirletmek istemiyorum.
Görelim mevlam neyler neylerse güzel eyler.
Özel bir misyon yüklediğine göre rabbim kutsal toprakları koruyacaktır.
Bize de uyanık olmak düşüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.