Tiflis ve Marneuli’den selâm getirdim
Risale-i Nur eserleriyle tanışan herkes “Tiflis” denildiğinde “Şeyh San’an Tepesi”ni hatırlar. Gürcistan’ın başşehri olan Tiflis, 2 milyona yakın nüfusuyla stratejik bakımdan da önemli bir yer. Amerika ve Rusya’nın; Gürcistan ve dolayısıyla Tiflis üzerine ‘kavga’ya tutuşması, ülke yöneticilerinin kendilerine yakın kişiler olmasını istemesi boşuna değil.
Hafta sonu (23-25 Şubat 2013) bazı ağabeylerimizle birlikte Gürcistan’ın başşehri Tiflis’e gitmek nasip oldu. Dolayısıyla şimdiye kadar Risale-i Nur eserlerinde okuyarak bildiğimiz Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin “medresesinin planını yaptığı” Şeyh San’an Tepesini de gördük.
Çok kısa bir hatırlatma icap ederse, Şeyh San’an Tepesi’ndeki hadise şöyle olmuş: Üstad Bediüzzaman, 1910 yılında İstanbul’dan ayrılıp, Batum yoluyla Van’a giderken Tiflis’e uğrar ve orada Şeyh San’an Tepesi’ne çıkar. Dikkatle etrafı temaşa ederken yanına bir Rus polisi gelir ve sorar: “Niye böyle dikkat ediyorsun?” Bediüzzaman da, “Medresemin plânını yapıyorum” diye cevap verir. (Tamamı için bakınız: Tarihçe-i Hayat, İlk Hayatı, s. 69)
“Tarihçe-i Hayat”ta yer alan bu kısmı, 1990 öncesi okuduğumuz her defasında “Acaba bu müjde nasıl ve ne zaman tecelli edecek?” diye düşünürdük. O günlerde Tiflis’te Risale-i Nur eserlerinin okunduğu bir “dershane”nin açılmasını hayal etmek bile zordu. Çünkü devir SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) devriydi ve Türkiye’den Gürcistan’a seyahat maksadıyla bile gitmek kolay değildi.
Ama her kıştan sonra baharın gelmesi mukadder olduğu gibi, SSCB’nin yıkılıp dağılmasından sonra, yani ‘kış’dan sonra o bölgelere de nisbeten ‘bahar’ geldi. Netice itibarıyla 1991 yılında ilk defa Tiflis’de Risale-i Nur eserlerinin okunduğu bir “dershane” açıldı ve o gün başlayan Nur hizmeti şükürler olsun ki devam ediyor.
Bediüzzaman’ın bir Rus polisi ile konuştuğu, tartıştığı Şeyh San’an Tepesi, sadece bir “tepe” değil, Tiflis’in “Çamlıca”sı gibi geniş bir şehir parkı mahiyetinde. Tepede, her yaştan insana hitap eden yeme-içme ve oyun parkları var. Üstad Bediüzzaman’ın orada Rus polisiyle konuşması, en karanlık günlerde müjdeler vermesi her halde tesadüfî olmasa gerek. “Bitlis, Tiflis birbirinin kardeşidir” tesbiti de her halde sadece bir isim çağrıştırmasıyla sınırlı değil.
Rus polisi o günkü “şartlar”a bakıp görünüşte doğru bir tesbitte bulunmuş ve “İslâm, parça parça olmuş?” demiş. Peki, Üstad Bediüzzaman “şartlar”a göre doğru olan o günkü bu soruya ne cevap vermiş: “Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâmın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır İslâmın zekî bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan İslâmın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim ediyorlar, ila ahir...” (age.)
Bediüzzaman’ın Tiflis’in Şeyh San’an Tepesinde Rus polisi vesilesiyle verdiği “ders”ten hepimizin almamız gereken ibretler vardır. En başta, “şart”lara bağlı kalarak değerlendirme yapmanın insanı yanılttığına şahit oluyoruz. Rus polisi, o günkü “şart”lara bakıp “doğru” söylemiş, ama gelişen hadiseler ve en iyi müfessir olan “zaman” Bediüzzaman’ı doğrulamıştır.
100 yıl önce medresesinin planını yapan Bediüzzaman, eserlerini okuyanlar vasıtasıyla Tiflis’de “dershane”sini, “medresesi”ni açmış durumda. Bugün için “dershane” açılması büyük bir müjdenin tahakkuku olarak karşımızdayken, yarın bir gün bu müjdenin başka unsurlarının da tahakkuk edeceğinden hiç şüphemiz yok. Hıristiyanlığın en katı şekilde yaşandığı Tiflis’de Risale-i Nurların okunması, bazı çocukların Risale-i Nur’dan parçalar, vecizeler ezberlemesi her halde manevî bütün Kafkasya’daki manevî havanın temizlenmesine ve Nurların daha da parlamasına vesile olacak.
Ayrıntılı seyahat notlarını daha sonra paylaşmak niyetiyle, Tiflis ve oraya bağlı Marneuli ‘ilçe’sindeki “Medrese-i Nuriye”den selâmlar getirdik...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.