Oğlum bak git ve Egemen Bağış
“Oğlum bak git” başlıklı haber, özellikle “keyif” anlamında hemen herkesin gündeminde aylarca kaldı ve şimdi yeniden zuhur etti.
Bu işin keyif alınacak bir tarafı var mıdır bilmiyorum ama sosyologlar diyor ki;
“Görüntülerin böylesine çok tıklama rekoru kırması, keyif alındığına işarettir.”
Neyse, hadisenin iç yüzünü tam olarak bilmediğimiz bir kavga var ortada. Küçük bir delikanlı, kendisinden büyük bir temizlik işçisine kafa tutmuş.
Kafa tutmakla kalmamış, tahrik etmiş. Temizlik işçisi de bu tahrik karşısında harekete geçerek; önce ikaz, sonra süpürgeyle vurmuş.
Tahrik eden çocuktan yana olanlar, kendilerini temizlik işçisinin yerine koymalılar. Temizlik işçisinden yana olanlar da tahrikçi çocuğun yerine koymalılar.
Belki o zaman doğru bir zeminde karar verilebilir. Yalnız doğru kararı verebilmek için öncelikle nefsimizi aklımızın arkasına koymalı.
Nefsimiz, tarafgirliğimiz, enemiz, hatır ve menfaatlerimiz; aklımızın önüne yerleşirse, doğru karar vermemiz imkânsızlaşır.
¥
“Şiddet taraftarlarının ve şiddet uygulayanların,” “şiddete hayır” iki yüzlülüklerini suratlarına çarpmamak için bu kısmı es geçmeli.
Nihayet herkesin tıkladığı ve gülerek izlediği kavgada, hukuk kararını vermiş ve temizlik işçisini cezaya çarptırmış. Burayı da es geçelim.
Peki o zaman meseleyi ne diye yazıyorum. Şunun için yazıyorum.
Egemen Bağış’ın cezayı üstlenmesini sevdim. Her ne kadar temizlik işçisinin cezası ertelenmiş olsa da Egemen Bağış’ın böyle bir alicenaplık göstermesi çok hoş.
Çünkü Egemen Bağış, hadiseyi yerinde ve zamanında kullanarak, Hollandalı Avrupa Parlamentosu üyesine bir Osmanlı tokadı gibi yapıştırmıştı.
¥
Şimdi gelelim meselenin neden keyifle izlendiğine ve takip edildiğine.
Gölcük Belediyesi’nde temizlik işini üstlenen firmanın elemanı olan Selçuk Kahraman’ın hakkında çıkan haberlerden sonra feleği şaşmış.
Koyun can derdindeyken, kasaplar et derdine düşmüşler ve bu işten Selçuk Kahraman’ın çok para kazanacağını düşünmüşler.
Bundan gayrısını, 740 lira para cezasına çarptırılan ve süpürgesi de gözetim altında tutulan temizlik işçisi Selçuk Kahraman’dan dinleyelim.
¥
“Ben işimi kaybedeceğim diye çok korktum. Çevremdeki eşim dostum paranın peşinden koştu. Ben bu kadar söylüyorum.
Benim bundan çok para kazandığımı, sürekli para yediğimi söylediler.
Komşularımdan biri çocuğunun hastanede yattığını, 10 bin liraya ihtiyacı olduğunu söyledi.
Başka bir komşum çok para kazandığımı söyleyerek para istedi. Herkes benden borç para istedi. Olmayan parayı nasıl vereyim ki.”
¥
İşte bu haber ne kadar savrulduğumuzu gösteren koca bir fotoğraf değil midir?
Oysa hadiseye nasıl yaklaşılması ve anlaşılması gerektiği üzerinde hiçbirimiz durmadık.
Şimdi artık herkesin kafasında hukuk da insan ilişkileri de magazinleşmiş olarak kalacak. “Burası Türkiye” sloganı sürecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.