Dînî hissiyatın ‘sanal’laşması
Hayatımızın hızla değişip dönüştüğünün farkındasınızdır. Hele de orta yaş ve ötesini idrak edenler bunu derinden hissediyorlardır. Yüzyıllardan değil 10 yıllardan bahsediyoruz. Değişimin her geçen gün de hızını artırdığı âşikâr.
Yaşanan değişimi en iyi anlatan kelimelerden birisi ‘sanal’dır. Latince asıllı ‘simulation’i karşılamak üzere dilimizde icat edilmiş bir kelime bu. Simulation / Sanal; yani farazi, mevhum, bir şey varmış gibi yapmak, varmış gibi hissediyor olma hâli. Sanmaktan sanal. Hakikatin karşıtı da diyebilirsiniz. Her şeyin görüntüye indirgendiği, varolmanın görünür olmakla ölçüldüğü kısacası bugünkü hâl. Postmodern kültür; bir diğer ifade ile hakikatsizlik.
Geçtiğimiz yıl ülkemizde internet üzerinden yapılan alışveriş günlük olarak 84 milyonu, yıllık olarak da 30,5 milyarı bulmuş. Bu ticaret hacmini göstererek bunun hakikat olup olmadığı sorulabilir. Bu ticaret elbette reeldir. Giderek de büyüyecektir. Ancak ben madalyonun diğer yüzünden, değişen varlık tasavvurumuzdan bahsediyorum.
Hakikatin görüntüyle yer değiştirdiği yüzünden. Bu vasatta hayat tasavvurumuzun, dînî hayatımızın ve hissiyatımızın nasıl etkilendiğinden. Bu dönemde gözlerini dünyaya açan insanların ecdâdın hakikatı idraki ve eşyayla temasını fehm etmesi mümkün olabilir mi acaba?
Zaman Gazetesi’nden Nedim Hazar, 4 Şubat’ta “Ölümvar.com” başlıklı yazısında geçtiğimiz yıllarda gurbette yaşayan vatandaşlarımızdan bazılarının Diyanet İşleri Başkanlığı’na müracaat ederek, memleketlerine uzak oldukları için kabir ziyareti yapıp dua edemediklerini, sanal ortamda bir kabristan açılıp açılamayacağını sorduklarını yazmıştı.
Bu yazıdan Diyanet’in beklentinin de üzerinde geniş bir izin vererek gurbetçileri memnun ettiğini, sadece sanal değil, online mezarlığın bile dinen sakıncalı olmayacağı belirttiğini öğrendik. Sayın Hazar şöyle devam etmiş yazısına:
“Belediyeler artık hizmetlerine sanal mezarlıkları da eklediler. Merhum için bir sanal mezar düzenleniyor ve o sayfaya girip, merhumun mezarına tıklayıp, duanızı okuyorsunuz, site de duanıza ‘Amin’ diyerek icabet ediyor. Misal Konya-Kulu’daki Tavşançalı Belediyesi’nin sanal mezarlığı başarılı. Yozgat’ın Çakmak Belediyesi’nin sanal kabristanı da. Bildiğim kadarıyla ulusal çapta böyle bir hizmet yok şimdilik.”
Sanala çok hızlı ayak uydurmuşuz, değil mi? İbâdetleri sanal âleme taşıyarak, ibâdet yaptığımızı sanarak!..
Geçen Ramazan Ayı’nda bizzat kendim şahit olmuştum. İtikafa girmiş gençlerin elinde diz üstü bilgisayarlar, iPodlar veya onları internete bağlayan cep telefonları vardı. İtikafa dünyayla alakalarını kesmek ve iç dünyaya doğru derin metafizik yolculuklar yapmak üzere girmiş gençler, sanal üzerinden dünyayla hemhâldi. Metafizik derinlik sanal derinlikle yer değiştirmiş maalesef...
Bu vasatta mü’min gönüller ibâdetlerden hâsıl olmasını umdukları lezzeti alabilirler mi? Acaba postmodern dönemde kalplerin mutmain olamamasının bir sırrı da hergün bize daha fazla nüfuz eden aşırı sanallaşmak olmasın?
Müslümanca yaşamanın kalbi müslümanca hissetmeye bağlıdır, bunu biliyoruz. Ancak, gönüllerini ekran üzerinden sanal terapiye bağlamış kişiler, ibâdetlerin ‘kişilik inşa eden’ özelliğine ulaşabilir mi? Açıkçası ben şüpheliyim.
Hakikatle hakiki temasın en hakiki yolu dindarlıktır. Ya dindarlık da sanallaşırsa...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.