Ruh asaleti
Kedilerin, köpeklerin bile soylusu vardır, hiç insanların olmaz mı? Soyluluk derken aristokratlığı, düklüğü, kontluğu, paşazadeliği kastetmiyorum, ruh soyluluğundan bahsediyorum. Bazı kedilerde, köpeklerde bile vefa vardır. İnsan ruh soyluluğuna sahip olur da aynı zamanda vefasız olabilir mi?
Yıllarca önce çocukluğumda bir haber okumuştum, adamcağızın biri ölmüş, soylu ve vefalı bir atı varmış; mezarının başına gelmiş, günlerce yemeden içmeden hüzün içinde beklemiş ve o da orada can vermiş.
Gerçek bir Müslüman olup da vefasız olmak mümkün müdür? Müslümanlığın içinde vefa var, sıdk var, mürüvvet, âlicenaplık, kerem, seha ve daha nice faziletler vardır.
Hazret-i Ali kerremallahu vecheh efendimiz “Cimrilik küfre yakındır” buyurmuş. Soylu bir Müslümanın cimri olması düşünülemez.
Soylu kişi hiç yağcılık, yalakalık, meddahlık, dalkavukluk yapar mı?
Ruh soyluluğuna sahip olgun kişiler başkalarının ayıplarını, günahlarını, kusurlarını, kirli çirkin hallerini araştırmazlar. Hasbelkader bunlara muttali olurlarsa görmezler, görmezlikten gelirler.
Asil ve olgun Müslüman başkalarının günah ve ayıplarına karanlık gece gibidir.
Asil ve olgun Müslüman kendi ayıp, günah ve kusurlarına bakmaktan başkalarınınkileri göremez.
Asil ve olgun Müslümanlar kötülükleri iyilikle uzaklaştırır.
Hem iyi bir Müslüman olacak, hem de kin tutacak ve intikam alacak. Böyle bir şey mümkün değildir.
Asil ve olgun Müslüman din kardeşlerinin, ehl-i zimmetin meleğidir, kurdu değil.
Yalan söylemek… Emanete hıyanet etmek… Verdiği söz ve vaadden dönmek… Komşusuna eziyet etmek… Beytülmal-i Müslimîni tırtıklamak… Rüşvet almak… Yollara çöp, kağıt, şişe, başka şeyler atmak… Allah’ın aziz nimeti ekmeği israf etmek… Başkalarının karılarına, kızlarına, bacılarına kötü gözle bakmak… Çalışanların hakkını yemek… Haram para kazanmak… Zenginleşince azıp kudurmak… Lüks meskenler, lüks otolar, lüks mobilya, lüks giysiler, lüks yazlıklar ile gururlanıp kibirlenmek, Nemrud’laşmak… Böyle şeyler gerçek, asil, olgun Müslümanlara yakışmaz.
Ruh asaleti iki şekilde elde edilir. Bir, doğuştan Allah vergisi; bir de İslamî eğitimle.
Yunus Emre şeyhi Tapduk Emre’nin dergahına kırk yıl ormandan odun taşımış, bu kırk boyunca bir tek eğri odun getirmemiş… Anlayana yeter.
“İkinci yazı”
Özür beyan ediyorum
Mahiyetini ve konusunu söylemeyeceğim, belki duymuşsunuzdur, son birkaç hafta içerisinde bendenizi üzen ve yoran gelişmeler oldu… Bu yüzden yazılarımda bazı konuları işleyemedim.
Zaten aktüel konulara pek temas etmek istemiyorum, kalıcı yazılar yazmaktan hoşlanıyorum. Yazılarımın bir kısmı bundan on, yirmi, otuz sene sonra da okunabilsin. Günlük gelip geçici konular, ay ışığının geceleyin su üzerine oluşturduğu yakamozlar gibi sebatsızdır.
Bir zat, bazı konularda yazılar kaleme almadığım için bendenizi kınıyor. İhtisasım (uzmanlığım) olmayan konularda yazmıyorum, çünkü yazamıyorum.
Birkaç yıldır futbol kulüpleri, şikeler konusunda yer yerinde oynuyor. Bunların iç yüzünü bilmiyorum. Futbolu sevmem ve ilgilenmem.
Bu fakir Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Siyasi Şubesi’nden mezunum. Siyasetten az buçuk anlarım ama politika benim yapıma uygun değildir. Niye politik yazılar yazmıyorsun, niçin falancayı övmüyor, filancayı zemmetmiyorsun diyenler var. Bu eksikliğimi, cehaletime ve isteksizliğime bağlasınlar.
Hakk’a, ülkeye, halka hizmet edenlerin övgülere ihtiyacı yoktur. Güney Afrika Cumhuriyeti’nde ırkçı apartheid rejimini yıkan ve çoğunluktaki zencilere hak ve hürriyet kazandıran Nelson Mandela’yı düşünüyorum, övgüye, alkışa, itibara iltifat etmemiştir. Vaktiyle bizim Kemalist rejim ona uluslararası Atatürk ödülü vermişti de kabul etmemişti…
Politikanın kategorileri vardır. Sıralayayım: (1) Nebilerin siyaseti: Onlar ilahî vahy ve ilham ile siyaset yaptıkları için, birtakım zelleler olabilir ama esasta yanılmazlar… (2) Sıddikların siyaseti: Onların makamı çok yüksektir, ismet sıfatıyla muttasıf değildirler ama az yanılırlar, yanıldıkları zaman hemen rücu edip yanlışlarını telafi ederler… (3) Âdil İslam sultanlarının ve halifelerin siyaseti: Onlar da doğru yoldadır… (4) İslam meliklerinin siyaseti: Onlar bazen hata eder, zulüm yapabilir ama kendilerine itaat edilmesi lazım gelir, isyan ve huruç edildiği takdirde büyük zararlar, fitneler fesatlar doğar… (5) Deccalların ve kezzabların siyaseti: Ne berbat siyaset!.. (6) Münafıkların siyaseti: Onlar suret-i haktan ama siyasetlerinde bin türlü dalavere, yolsuzluk vardır. Allah şerlerinden muhafaza buyursun…
Halkına adalet, insaf ve şefkatle muamele eden, Müslüman azınlığa din hürriyeti, can mal ırz güvenliği sağlayan bir Hıristiyan devletine Müslümanların itaat etmesi gerekir? Bugün Hıristiyan bir ülke olan İngiltere Krallığı Müslümanlara hiçbir İslam ülkesinde sağlanmayan bir din hürriyeti bahşetmektedir. Öyle ki, kısıtlı bile olsa Müslümanlar için Şeriat Mahkemeleri kurulmuştur. Böyle bir rejimin aleyhinde bulunmak insafa sığmaz. Müslümanların yapacağı, İslam’ı seviyeli ve etkili şekilde tebliğ etmektir.
Bir ülkede yaşayan Müslümanların siyaset konusunda bir ve beraber olmaları gerekir. Bizde maalesef bu birlik, bu ittihat, bu vifak yok.
Aktüel konuları ihmal ettiğimden, politikaya girmediğimden dolayı bağışlanmamı rica ediyorum.
Bir hususu da belirtmek isterim: Yazılarımdan memnun kalmayan bir din kardeşimiz ağır ifadeli bir e-mail göndermiş. Bir kişiyle olmaz ama isim, adres belirterek yüz kişi yazılarını bırak derse bırakabilirim. Tabiî bunların, yazılarımı devamlı olarak okuyan, tetkik eden kimseler olması gerekir. Hem yazılarımı okumayacak, hem de yazma diyecek, böyle bir şey adalet ve insafa sığmaz.
Selam ve Hürmetlerimle.