Syriagate
Suriye devrimi, birkaç gün içinde üçüncü yılına basacak. Tekrar söylemek gerekir ki, Suriye rejiminin hiçbir surette meşruiyeti yoktur. Hem beşeri hem de ilahi yasalara göre bir rejimin meşruiyeti için üç temel ve asgari şart gerekmektedir. İstibdada uzak ve şuraya dayalı olmalıdır.
Yani kendi fikriyle değil idare ettiklerinin ortak aklıyla hükmetmelidir. Halbuki, Suriye rejimi en kaba biçimde azınlık bir rejimdir. Halkını ve çoğunluğu temsil etmemektedir. İkinci şart ise bey’at alması yani halkının tasvibine mazhar olması ve onların iradesiyle seçilmiş olması gerekmektedir. Üçüncüsü ise zulüm etmemeli ve zulümden uzak kalmalıdır. Suriye rejimi bu şartlardan hiçbirine haiz değildir. Suriye’yi istibdatla yönettiği gibi 2000 yılında onun için şipşak bir biçimde anayasa değiştirilmiş ve rakipsiz bir biçimde seçilmiştir. 2000 yılından sonra vaat ettiği reformlardan hiçbirini yapmamıştır. Rejimin zulmü ise arşa dayanmıştır. 1982 yılında Hama katliamını irtikap etmiştir. Lübnan’da Tel Zater’de 12 bin Filistinliyi öldürmüştür. 2 yıllık devrim süreci içinde ise öldürdüklerinin haddi hesabı yoktur. Bundan dolayı Baba Hafız Esat ile oğul Esat’ı karşılaştıran Firas Tlass, baba Esat’ın oğlunun yanında güvercin kaldığını söylemektedir! Zaten devrimden önce bu yönünü Yusuf Ziya Cömert’e itiraf etmiştir. İki yılda ölenlerin sayısı kimi verilere göre 80 binin çok fevkindedir.
Lakin Esat kullandıkları silahlarla Zateri kampındaki bazı çocukların kollarını bacaklarını kopardıklarını bile inkar etmektedir. Gün ortasında güneşin varlığı için delil aramaktadır. Mısırlı yazar Ahmet Emin ve Şamlı şair Nizar Kabbani’nin ifadesiyle, Suriye halkı bu rejim tarafından ırgat ve köle muamelesi görüyor. Toprağı da çiftlik olarak görülmektedir.
¥
Rejim normal şartlarda meşruiyetini sağlayamadığı için direniş iddiasının arkasına gizlenmekte ve ‘direniş kampı’ diye kendilerinin de içinde bulundukları hayali bir kamp üretmektedirler. Böyle bir kamp da yoktur. Ya da yalandan vardır. İran devrimi 34 yıldır ayaktadır ve Suriye gibi bir menfezi de vardır peki öyleyse İsrail’e karşı ne yaptılar? Irak’la 8 yıl savaştılar ama İsrail ile 8 gün bile savaşmadılar. Hizbullah’ın kendilerine vekaleten savaştığını söyleyebilirler. Bu da ölüm kalım veya varlık yokluk savaşı değildir. Neticede mevzii bir çatışmadır. Saldırı değil savunmadır. Hasan Nasrullah, zaten İsrail Lübnan topraklarını terk edince karşılık vermeyeceklerini söylemiştir. İran, ABD’nin İslam aleminde gizli ortağı iken Suriye rejimi de İsrail’in gizli ortağıdır. Bunu Beşşar’ın dayı oğlu Rami Mahluf, NYT Muhabiri Antony Şadit’e söylemiştir. En son Hafız Esat’ı Savunma Bakanı Mustafa Tlass’ın oğullarından Firas Tlass, İsrail ile Suriye rejimi arasında gizli anlaşmaların varlığına değinmiş ve bu anlaşmalar çerçevesinde Suriye rejiminin İsrail’e gizlice petrol sattığını ifade etmiştir. Bu bir Sryiagate’dir. Eski başbakanlardan Mahmut Zubi’nin öldürülmesini de buna bağlamaktadır. Bu sırları bilen Mahmut Zubi’nin ağzını sıkı tutmayacağını düşünen rejim başbakanlıktan ayrılıktan sonra onu ortadan kaldırmıştır. Yine Lübnan’daki sırları bilen Gazi Kenan da aynı yolla infaz edilmiş ve delil karartılmış ve geride Refik Hariri ile ilgili iz ve delil bırakılmamıştır. Suriye rejimi son derece karanlık bir rejimdir. ABD ile İran arasındaki gizli münasebetleri afişe eden Şira dergisi olmuş (1987) ve söylenilenlere göre bunu Hafız Esat’ın izniyle yapmıştır. O dönemde Esat’ın manevra alanı daha geniştir ve farklı dengeleri gözeterek bunu da yaptırmıştır.
¥
Firas Tlass, Nizar Kabbani’yi teyiden rejimin Suriye’yi bir çiftlik gibi yönettiğini ifade etmektedir. Bu çiftliğin koyunları, köpekleri, avcıları ve bekçileri vardır. Kendilerinin bu çiftliğin bekçiliğini yaptıklarını itiraf etmektedir (http://www.alarabiya.net/ar/arab-and-world/ syria/ 2013/ 03/0684.html). Babası Mustafa Tlass’ın da Esat yönetiminin bir parçası olduğunu ve o dönemle alakalı olarak sorumluluk taşıdığını ifade etmektedir. İrangate Hafız Esat’ın yeşil ışık yakmasıyla ortaya çıkarılmıştır. Sryriagate ise Şam rejiminin eski adamları tarafından ortaya çıkarılmaktadır. Kelim Sıddıki’nin deyimiyle Suriye rejimi gibi rejimler İsrail’in zırhlarından birisiydi. İtiraflar ve skandallar bunu ortaya koyuyor.
Maalesef bugün Suriye halkı mürcifun (çamur at izi kalsın yaklaşımı içinde olanlar) tarafından karalanmakta ve bir adama mukabil bütün ülke ve halk işbirlikçi nitelemesiyle mahkum edilmekte ve suçlanmaktadır. Oysa ki, bu hususta İran’ın bir kehaneti de doğrulanmıştır. O da Suriye’nin dostlarının düşmanları olduğu gerçeğidir. Böyle dost varken düşmana gerek yoktur. Buna mukabil, Suriye halkının gerçek düşmanlarından olan İran ekseni; Hizbullah ve Maliki hükümeti sınırlardan sarkarak Suriye halkını kıskaca almakta ve mengene gibi sıkıştırmaktadır. Suriye rejiminin ömrünü uzatmaya çalışmaktadırlar. Mezhepçilik makamında ülkeyi yöneten Maliki, Beşşar’ın devrilmesiyle mezhep savaşı çıkacağı kehanetinde bulunmaktadır. Mısır’da ve Tunus’ta veya Yemen’de niye mezhep savaşı çıkmadı da Suriye’de çıkıyor? Çünkü bu ülkeyi mezhep adına yönetenler iktidarı halka devretmek istemiyorlar. Çirkeflikleri bundan. Münafığın alametlerinden birisi düşmanlığı ve hilafı, kavgaya dönüştürme kimyasıdır (iza hasame fecere). Haksız oldukları halde haklıyız diye tepinmeleri de bu yüzsüzlüklerindendir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.