Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Müstehcenlik hormonal dengeyi, o da aileyi sarsar

Müstehcenlik hormonal dengeyi, o da aileyi sarsar

Yapılan araştırmalar, bazı hormonların, insanların aklî dengelerinde sarsmalar meydana getirdiğini gösteriyor. Almanya’da bir üniversitede yapılan bir çalışmaya göre, dişi hormon olan östrojen, şizofrenin başlıca sebebi. Östrojen, kadınların sadece doğurmasını değil, bağışıklık sistemini de güçlendiriyor; kalp krizlerini önlüyor.

Bir dergide, hormonlar üzerine yazılan yazıda şöyle bir düşünce de yer alıyor:
“Tıp alanında gün geçtikçe gücünü gösteren hormonlar, her nedense cinsel hayatta bu güçlerini yitiriyorlar. Bu hem Avrupa, hem de Amerika’da yıllar süren araştırmalar sonucunda tesbit edildi. Uzmanlar, cinsel gücü arttıracak testestern kürlerini tavsiye etmiyor. Bunun yanında oxytocin adı verilen hormon tavsiye ediliyor.
“Gen, hormon ve beyin arasındaki irtibata gelince, 150 senelik araştırmalar, kanımızda dolaşan bu kimyevî hormonlar, acıkma, dağınıklık, cinsel hayat, çocuk doğurma, şizofren olup-olmama, kabiliyet, zekâ, solaklık, zayıf kalplilik vesâire üzerinde etkilidirler.”
Bu iki konuyu birleştirdiğimizde şu gerçek ortaya çıkıyor: Hormonlarla müstehcen hareketler, bakış, temas ve düşünce arasında bir bağ vardır. İnsanlar mütemadiyen, müstehcenlik veya sâir gayr-i meşrû hayatın gereği olarak, duygu ve duyularla uyarıla uyarıla hormonlar zayıflıyor, dengeleri bozuluyor veya fazla sarfiyata sebep oluyorlar. Böylece, vücudun bağışıklık dengesi bozuluyor; cinsel arzular kimi zaman depreşiyor, kimi zaman törpüleniyor veyahut tamamen dumura uğruyor. Neticede de cinsî sapmalar ve hastalıklar meydana gelebiliyor.
Fuhuş sektörü ve onun hayasız temsilcileri; daha geniş bir pazar bulabilmek için bir taraftan okullara; diğer taraftan medyaya (televizyon, internet, dergi vs.) saldırıp müstehcenliğe teşvik ederek mukaddes aile yuvalarını içten içe kemiriyor.
İşte İslâm bu ve buna benzer hikmetlere binâen, hem müstehcenlik ve fuhşa giden yolları kapamakta, hem de bu tür hareketlere gidenler üzerinde büyük bir sosyal baskı oluşturmaktadır.
Cinsel ihtiyaç, ancak reklâm, moda ve mühtehcen yayınların esaretine düşmeden meşrû dairedeki “evlilik” müessesesiyle karşılanabilir. Yeme-içme, uyuma ve sâir ihtiyaçlarına ilmî, aklî ve mantıkî sınırlamalar getiren insanlar, cinsî duygularını ve kuvve-i şeheviyelerini başı boş bırakmakla huzurlu olabileceklerini mi sanıyorlar?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi