YAHUDİ ŞARKICI, EZAN OKUNUNCA KONSERE ARA VERDİ
Yakın Tarihimize Işık Tutan Büyük Ve Engin Bir Kitap: üstad Ali Ulvi Kurucu’nun Hatıraları
üSTAD Ali Ulvi KURUCU merhumun hatıralarının üç cildi yayınlandı, devam edecek. Birinci cilt 398, ikincisi 406, üçüncüsü 408, yekûn olarak 1212 sayfa tutuyor. Bu hatıralar merhum üstad tarafından teybe okundu, değerli edip ve terbiyeci M. Ertuğrul Düzdağ Beyefendi dostumuz tarafından 10 sene emek verilerek, titizlikle, kılı kırk yararak tebyiz edildi (beyaza çekildi, son haline getirildi). Kendisini tebrik ediyorum. İnşaallah daha nice böyle muhalled eserlerin telifinde, tasnifinde, tebyizinde muvaffak olur.
üstad Ali Ulvi Beyin hayatı, gördükleri, tanıdığı insanlar bir roman değil, birkaç romana konu olacak zenginliktedir. Ailesi Türkiye’de Müslümanlara yapılan zulümlerden dolayı Hicaz’a göç etmiş, Medine-i Münevvere’ye yerleşmiş, üstad yüksek tahsilini Mısır’da yapmıştı.
1967, 1969, 1970-71 yıllarında Hac seferlerim esnasında üstad Ali Ulvi Bey ile çok görüşüp konuştum. Ben sürgündeydim, Almanya’dan Hicaz’a uçtum. Ne olur ne olmaz diyerek uçuş esnasında Türkiye hava sahasından geçen uçağa binmeyip, Paris-Roma-Beyrut yoluyla gitmiştim, öyle ya, bir arıza olur uçak İstanbul’a veya Ankara’ya iner ve bendeniz de yakayı ele verirdim. O zamanlarda Türkiye’nin “Sıkı Rejimi” bazen gökteki uçaklara emir veriyor, indiriyor ve içinden adam alıyordu...
üstadı 1950’li yıllardan tanıyorum, ödleklerin ismini ağızlarına alamadığı üstad Bediüzzaman Said Nursî (kaddesallahu sırrahul aziz) Hazretlerini öven harika bir manzume yazmış ve bütün müminlerin sevgi ve saygısını kazanmıştı.
üstad İstanbul’a geldiklerinde fakirhaneyi teşrif tenezzülünde bulunurlar, bizleri sohbetleriyle taltif ederlerdi.
üstadın hatıraları yakın tarihimize ışık tutuyor, keşke onun gibi yüzlerce hatta binlerce güngörmüş, rical tanımış şahsiyetler böyle hatıralar yazmış olsaydı. Bence yüzde biri bile yazmadı. Nice hakikat ve dakayik unutuldu, gitti.
üstad Mısır’da Mehmet Akif i, Şeyhülislam Mustafa Sabri’yi, Akif’in Kur’an tercümesini emanet ettiği İhsan Efendiyi, Zahid el-Kevserî’yi, daha yüzlerce Türk ve Arap İslam büyüğünü gördü, onlarla konuştu, sohbetlerinden feyz aldı. Bu ne büyük bir mazhariyettir.
Bendeniz Cumhuriyetin onuncu yılında doğmuşum. Okula başladığım zaman, hele ortaokul ve lise senelerinde Osmanlı irfanıyla yetişmiş çok kişiden ders okudum yahut sohbetlerinden faydalandım.
Galatasaray’ın ilk kısmına başladığımda sınıf hocamız Hafız Nuri Bey idi. Rivayete göre, Şehzadelere bile hocalık etmiş. İkinci sınıf hocamız Hafız Ahmet Bey idi... Ortaokulun ikinci sınıfında tarih hocamız vükelâdan (Osmanlı kabinelerinde bakanlık yapmış) Raşit Bey idi... Lise 1’deki tarih hocamız İlk Büyük Millet Meclisinde Aydın vilayeti mebusu olarak bulunmuş Enver Tekand Bey idi.
Merhum üstad Mahir İz Beyefendi bendenizin okul hocası olmadı ama kendisini 1952’de tanıdım ve uzun yıllar boyunca sohbetlerinden, nasihatlerinden istifade ettim. Nereye koydum bilmiyorum, nezdimde hayli mektubu bulunmaktadır.
Mahir Bey bir Osmanlı kadısının oğluydu. Medine-i Münevvere’de, Ankara’da kadılık yapmış... İstanbul’da Zeyrek’te evleri varmış, o evde çok kıymetli yazma kitaplardan müteşekkil şahsî bir kütüphanesi bulunuyormuş. Büyük yangında hepsi yanmış, kül olmuş... Eski öğretmenlerim içinde böylelerinin sayısı az değildi.
Daha sonra Profesör olan Hilmi Ziya ülken, 1930’lu yılların başında Galatasaray lisesinde öğretmenlik yapıyormuş, lisenin son sınıf talebeleri onun iki ciltlik “Türk Tefekkürü Tarihi”ni yayınlamışlar. Bir yerinde okudum. Hocanın özel kütüphanesinde Orta Asya İslam Tasavvufuyla ilgili Uygur yazısıyla yazılmış Türkçe bir eserin bulunduğu yazılıydı.
üstad Ali Ulvi Kurucu da müstesnâ bir şahsiyetti, hakkında “o tek başına bir ümmetti” denilse yeridir...
üstad 56 sene Medine’de yaşadı, Resulullah Efendimize komşu oldu, vefatından sonra cenazesi nice Sahabenin ve İslâm büyüğünün medfun bulunduğu Bakî kabristanın güzel kokulu toprağına defnedildi. Ne büyük mazhariyet... Suudiler mevtalara kabir yapılmasına, üzerinde isim yazan, dua isteyen taş konulmasına izin vermiyorlar. Kabristandaki mezarını bilmesek de okuyacağımız Fatihaların sevabı İnşaallah ona ve diğer mevtalara ulaşır.
Böyle önemli bir kitabı kültürümüze kazandırdığından dolayı Kaynak Yayınlarını da tebrik ediyorum.
Okuyucularıma üstad Ali Ulvi Kurucu’nun hatıralarını almalarını ve dikkatle okumalarını tavsiye ediyorum. çok yararlanacaklardır, çok bilgiler ve görgüler elde edeceklerdir.
Günde en az bir saat faydalı, değerli, kalıcı kitap okuyalım. Sadece günlük gazete kıraati yeterli değildir. önemli olan, üç sıfatını saydığım kitaplardır (Kaynak Yayınları, 0216/318 42 88).
(Merhum Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi Hazretleriyle, merhum Muhammed Zâhid el-Kevserî Hazretleri ilmi bir mesele dolayısıyla bir ara tartışmışlardı. Bu gibi büyüklerin tartışmalarına karışmayız, kendilerine hürmette kusur etmeyiz... Kitaptaki bazı satırlar dolayısıyla bu son paragrafı yazmış bulunuyorum.)
YAHUDİ ŞARKICI, EZAN OKUNUNCA KONSERE ARA VERDİ
İSRAİLLİ şarkıcı Yasmin Levy, geçenlerde, Boğaz’daki Esma Sultan Yalısı’nda bir konser verdi. Konser esnasında civardaki camilerden Ezan okunmaya başlanınca şarkıcı Türkçe “Ezana saygı” diyerek konserine ara verdi. Ezanlar bittikten sonra gecenin ilerleyen saatlerine kadar okudu.
Bu hanım Yahudi şarkıcı, İsrail devleti kurulduğunda yerli Arapların evlerinden ve köylerinden kovulduğunu, mülklerinin Yahudilere peşkeş çekildiğini, bu yapılanların büyük bir haksızlık olduğunu beyan etmek suretiyle Siyonistleri kızdırmıştır.
Bizde maalesef birtakım agresif, militan, fanatik dinsizler Ezana saygı göstermezler. Bendeniz çok defalar minarelerden ezan okunurken birtakım pespaye orkestra çalgılarının, hoparlörlerin sonuna kadar açılarak faaliyetlerini sürdürdüklerine şahit olmuşumdur.
Bazıları hürriyet var, Ezan okunurken müzik çalarız diyorlar. Böyleleri hürriyetin de sınırları olduğunu düşünmüyor. Müslüman bir ülkede toplumsal barış ve mutabakat için Ezana saygı gösterilmesi gerekir. İster inansın, ister inanmasın...
Medeni bir vatandaş, ateist de olsa Ezana saygısızlık etmez.
Ben Hindistan’da Mecusilerin kutsal kentlerinden biri olan Benares’de yaşasam, onları üzecek, öfkelendirecek, tedirgin edecek hareketlerden, davranışlardan, beyanlardan kaçınırım. Onlarla barış içinde yaşamaya çalışırım.
Roma’da yaşasam Katolikleri üzmem.
Bizdeki İslâm düşmanlarının, Ezan düşmanlarının, Müslüman düşmanlarının medenileşmeye, görgüye, hikmete/bilgeliğe, vicdana, insafa, iz’ana büyük ihtiyaçları var. Bunlar, birlikte barış içinde yaşama kültürü için zaruret derecesinde gereklidir.