Çok Şükür
Bazı dostlarım “İslam’a Göre Irkçılık Ve PKK Ekseninde Kürt Sorunu” kitabımızı okumuşlar, latife yapıyorlar:
“Hocam hükümet senin kitabı okumuş galiba. Görüşlerin gerçekleşiyor.”
Ben de gülerek “eyvallah, olacak o kadar!” diye şaka yapıyorum.
Hükümet benim kitabımı okumadan önce bu karara çoktan vardığı belli zamanı iyi düşünürsek. Ama biz burada yazmaya başladığımız 2007 başından beri konuyla ilgili belki yüzden fazla makale yazdık. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanları bunlardan bazılarını özet olarak sunmuş olabilirler. Nihayet çözümün bizim görüşlerimiz istikametinde gelişmesinden ancak mutluluk duyar, Allah Teâlâ’ya hamd ederiz.
Yıllardık yazdık, bu sistem bir bataklık gibi sorun üretti durdu. Cumhuriyeti kuranlar, halkla işi bitince, ona sırt çevirdiler. İslam Medeniyetinden çıkıp Batı Medeniyetine girdiler. Bunun iki büyük özelliği vardı. Birisi “ulus devlet” adıyla ırkçılık, ikincisi de “laiklik” adıyla İslam düşmanlığı idi.
Irkçılık “Türklük” adına olunca, Türk’ün dışında kalan diğer ırklar önce yok sayıldı ve büyük bir asimile kıyımıyla biçildi. Sonra bizzat o“Türk” de zulümden üstüne düşeni yaşadı. Çünkü o da “Beyaz Türk” adına asimile edilip biçilmeye tabi tutuldu. Yani Türk de zulümden payını aldı. Diniyle, tarihiyle, diliyle, sanatıyla, yaşam biçimiyle eski Türk yok edilip, Batılı gibi inanan ve yaşayan yeni bir Türk icat edilmeye çalışıldı. Böylece bu ülkede zulüm görmede herkes eşitlendi.
Eee, hakim unsur Türklere bu muamele yapılırsa, başta Kürt olmak üzere başka ırklara kim bilir neler yapılırdı?Tekrar olacak ama iyi anlaşılsın diye söyleyelim, bu sistemden her unsur zulüm ve kötülükten payını aldı. Üstelik “laiklik” ilkesi ile bütün ırklar aynı zulümleri bir de din adına yine ortaklaşa yaşadılar. Çok partili sisteme geçinceye kadar bu ülkede üç beş yeni yetme haricinde herkes büyük bir baskı ve zulüm altında kaldı.
Ve fırsatını bulur bulmaz herkes isyan ederek tepkisini göstermeye başladı. Ancak bu tepkiler de sistemin denetim ve gözetiminde olmaya devam etti uzun süredir. Bu açıdan sağ sol hareketleri iyi incelenirse, aynı elin parmaklarının kimleri oynattığı iyi anlaşılır.
Türkiye’deki İslamî muhalefet, Osmanlı deneyi ve Maturidî-Hanefî çizgide “temkin metodunda” gittiği için devlet ile doğrudan çatışmadı. “Müsbet Hareket” adıyla doğuda da batıda da örnekleri görülen sivil itaatsizlik, pasif direniş, demokratik muhalefet, adam-kadro yetiştirme ve sisteme sızma yoluyla yaşamaya gayret etti.
Devlet ile doğrudan çatışan sol örgütler kontrol altında idi. Bu sırada PKK ortaya çıktı. Doğudaki bütün sol hareketleri zorla bitirdi ve yerine kendisi geldi oturdu. Rivayet muhtelif ama bu hareket önce bu sisteme gerekti ki kurduruldu. Dindar Kürtler Humeynî sonrası İran Devriminden etkilenmemeli idi. Bir de Doğuda bir türlü bitirilemeyen gerek medrese, gerekse tarikat, gerekse “Nurculuk”, laik ve seküler bir hareketle dizginlenmeliydi. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı.
Her ne ise otuz yıldır canımıza ve malımıza kasdeden Marksist Leninist bir örgüt, bizi nerdeyse bir iç savaşa sürüklüyordu. Dışımızdaki düşman dünya da açıktan destekliyordu bunu. İşin en kötüsü dindar Kürt halkı da ırkçı ve laik sisteme kızdığından, bu örgütü desteklemeye başlamıştı. Devletin dinsiz ve halksız çözüm arayışları da tutmuyordu.
Bize göre çare İslam idi. Ama sistem bunu kabul etmiyordu. Biz de o zaman eksik de olsa kanı durduracak ve yaraları saracak çözümü şöyle sunmuştuk:
1- Sistem ırkçılık ve laiklik adına yaptığı bütün zulümlerden ve hak gasbından vazgeçmeli ve bütün vatandaşlarını eşit olarak görmeli, şefkat eliyle herkesin başını okşamalıdır. Yasakladığı dil, din, kıyafet, yer isimleri, eğitim, medya, siyaset vs. her ne varsa kaldırmalıdır. Doğrusu Ak Partinin bu konuda yaptıkları sessiz sedasız bir devrim niteliğindedir.
2- Halkımız İslam kardeşliğini unutmamalıdır. Her ırk, kendi ırkçısını terk etmelidir. Bu arada Kürtler de artık PKK’yı desteklememelidir. Sorunlarını siyaset ve sivil faaliyetlerle çözmeye çalışmalıdır. Bu konuda Ak Partinin yaptıklarını anlamalı ve ona güven duymalıdır.
3- PKK da Ak Partinin yaptıklarını anlamalı ve artık silahla, kan dökerek hak arama dönemini bitirmelidir. Çünkü “Kürt Sorunu” büyük ölçüde hükümetçe bitirilmiştir. Bundan sonra yapılacaklar siyasete havale edilmelidir.
Bunlar olmayacak şeyler değildi. Nitekim Ak Parti sistemin ırkçı yanını yapabildiğince bitirdi. Destek verilirse büsbütün bitirebilir de. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsına olan sevgi ve güven bu işi çok kolaylaştırdı. Zaten Kürtlerin çoğunun ırk olarak Türkiye’den ayrılma ve yeni bir devlet kurma diye bir derdi yoktu. Halklar ülkenin her yerinde iç içe girmiş, birbirlerini asla yabancı görmüyorlardı. Dünya birleşirken, ulus devlet düşüncesi biterken, yüz yıl geriye gitmenin anlamı da yoktu, faydası da.
Sorun, beynelmilel taşeron kiralık katil durumuna düşen, ancak dış destek ve çok çirkin yollarla kazanılan paralarla ayakta durmaya çalışan PKK da idi. Acaba o da ülke ve dünya gerçeklerini görebilecek mi idi?
Çok şükür o da gördü. Bu görüşte bir yandan devletin geçen sene verdiği etkin mücadele, bir yandan güçlenen Türkiye’nin dışarda yaptığı çalışmalar, bir yandan içteki vesayet rejiminin çökmesi, PKK’ya verilen gizli desteklerin bitmesi, bir yandan Amerika’nın Türkiye’yi artık oyalayamayacağı düşüncesi etkili oldu.Bütün bunlar ve benzeri düşünceler PKK yetkililerini, “onurlu bir barış” ile kendilerini kurtarma zaruretine götürdü. Mukadder son adım adım geliyordu. İntihara gerek yoktu.
Ama umduğumuzdan fazlası oldu. Ben bunu görünce Abdullah Öcalan’a buradan tarihî bir çağrı yapıyorum. Eğer benim dediğimi yaparsa, hem kendisi bütün günahlarından kurtulur, hem de bu millet kendisine bütün haklarını helal etmeye mecbur kalır.
Nedir bu çağrım?
Benim okuyucularım bunu hemen bilir ve yorumlarda yazmaya başlarlar bile. Ama yazım çok uzadığı için ben bunu önümüzdeki yazıya bırakıyorum.
Allah Teâlâ’nın “sulh hayırdır” (Nisa 4/28) emri her zaman temel ilke olmalıdır. Müslümanlar arasında olmaması gereken kavgayı bitirmeye çalışanlardan ve barış sürecine faydalı katkı sunan herkesten Allah razı olsun. Müslümanların arasını bozarak onları birbirine düşüren fitne fesat kafirlereAllah Teâlâ hidayet versin. Barış yerine düşmanlıkları körükleyen gafil Müslümanlara da AllahTeala akıl fikir ihsan etsin.