Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Sonuç alana kadar mücadeleye devam

Sonuç alana kadar mücadeleye devam

Sık sık olur bu ülkede böyle şeyler… Tekerlere çomaklar sokulur… Yoluna girmekte olan ekonomi alabora edilir…
Kişisel kinler, bencillikler ve hesaplarla millet tüketilir, devlet yalpaya düşürülür.
Türkiye’nin ekonomik, sosyal, siyasal durumuyla oynayan “hazineden geçimliler” (çetin Altan ustanın sözüdür) kişisel saplantıları, ideolojik tercihleri, ya da çıkarları uğruna alabora ettikleri ekonominin durumuna bakmaksınız her aybaşı bankamatiklere gidip çatır çatır maaşlarını alıyorlar. (Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, Başsavcı, Anayasa Mahkemesi Başkanı gibi, konuşmalarıyla ekonomiyi etkileyebilen bazı üst düzey bürokratların maaşlarının borsaya endekslenmesini, bazı konuşmaları sebebiyle borsa düştüğünde maaşlarının da düşmesini teklif etmiştim, ama galiba beğenilmedi. Biliyorum uçuk bir teklifti: Ama herkes yanlışının bedelini bir şekilde ödemeli değil mi?)
Kime sorsam “durumlar karışık… Ufuk yok, umut yok…” Yani ülkemin havaları sisli ve puslu… Ama her sisin üstünde bir güneş yok mudur? Puslu havaların sonsuza dek sürdüğü görülmüş şey midir? önünde sonunda sisler dağılacak ve güneş yeniden ülkeme gülümseyecektir.
Umudu diri tutalım ve selamete çıkmak için elimizden geleni yapalım yeter.
Unutmayın: Umutsuz vakalar yoktur, umudunu yitirmiş insanlar vardır.
¥
Osmanlı Devleti’ni kuran Kayı Han Aşireti’nin önderi Anadolu’ya girişten bir süre sonra ölmüş, Sungur Tekin, Gündoğdu, Ertuğrul ve Dündar isimli oğulları ne yapacaklarını bilemez olmuşlardı.
Anneleri Hayme Ana dizginleri eline aldı. önce en büyük oğlu Sungur Tekin’e gidip sordu: “Seni aşiretimize bey yaparsam aşireti nereye götüreceksin?”
“Geldiğimiz yere döndüreceğim” dedi en büyük oğlu, “ekeceğiz, biçeceğiz, geçinip gideceğiz.”
Sungur Tekin’in ufkunda sadece çiftçilik vardı.
Hayme Ana ikinci oğluna gitti ve aynı soruyu sordu: “Bizi nereye götüreceksin?”
“Eski topraklarımıza döneceğiz” dedi Gündoğdu, “hayvan yetiştireceğiz, sütünü, yağını, yapağısını alıp gül gibi geçineceğiz.”
Ufkunda sadece hayvancılık vardı.
Sıra ortanca oğlu Ertuğrul’a gelmişti. Aynı soruyu sordu ona da, ama hepsinden çok değişik bir cevap aldı. Ertuğrul dedi ki:
“İleri gideceğiz, deryayı geçeceğiz ve devlet olacağız.”
Cevap Hayme Ana’nın yüreğini ısıtmıştı, ama ağabeyleri şiddetle itiraz ettiler:
“Deryanın suyu tuzludur, ne içilir, ne ekin, ne de hayvan sulamaya yarar” dediler.
Sungur Tekin’le Gündoğdu’nun ufkunu birkaç yüz hayvanla birkaç dönüm tarla kaplamıştı. öteleri göremiyorlar, Batı’ya (Bizans’a) gidişin hikmetini anlayamıyorlardı.
Aşiretin büyük kısmını alıp geri döndüler... (Hiçbir tarih onlardan bahsetmiyor)
Ertuğrul’un ise ütopyası, hayalleri, ümitleri vardı: Devlet olmayı kafasına koymuştu. Anası, küçük kardeşi (Dündar) ve aşiretinden geriye kalanlarla birlikte Anadolu içlerine doğru yoluna devam etti.
Yollarına devam edenler, kısa bir süre sonra, “Osmanlı Devleti” denilen dünya örneği bir devlet kurdular. Geriye dönenler ise heba oldu gitti.
¥
Ertuğrul Gazi’nin oğlu Osman Bey de hedef ve niyet sahibiydi: Yeni başlangıçlar yapmaya bayılıyordu. Söğüt’ün çevresindeki Bizans kalelerini fetihle işe başladı. İznik’e kadar gidip Bizans’ın yüreğine hançer gibi girdi.
Onun oğlu Orhan Bey, önce hayalleriyle Rumeli’yi kucakladı. Sonra sallar yaptı, dedesi Ertuğrul Gazi’nin ütopyasını gerçekleştirerek ilk kez denizi (çanakkale Boğazı’nı) geçti. Rumeli bölgesini fethe başladı.
¥
Siz siz olun şartlara teslim olmayın. Şartların olumsuzluğuna sığınmayın. Hayata küsmeyin, kendinizi ve ülkenizi başarısızlığa mahkûm gibi hissetmeyin. Bilin ki, her yeni gün kendimiz, ailemiz ve ülkemiz için yeni fırsatlar, yeni imkânlar, yeni umutlarla gelir...
Umutlarınıza sarılın, umutlarınızda dirilin! Unutmayın: Herkes hayata kendi yürek penceresinden bakar...
Yürek pencerenizin camlarını silme zahmetine katlanırsanız hayatı daha net görebilirsiniz.
Derler ki: “Dağ ne kadar yüksek olursa olsun, yel onun üzerinden geçer.”
Derler ki, problem ne kadar büyük olursa olsun, umudu tükenmeyenler çareyi bulurlar.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi