Bankaların “Lüp’çü”lüğünden, operatörlerin “Cep’çi”liğinden bıktık
Türkiye, PKK ve İsrail ile “sorunlarını çözme” aşamasına geldi ama, “bankalar” ve “telefon operatörleri” ile; bırakın sorunlarını çözme aşamasına gelmeyi, sırtına binen “kambur”lardan bıktı, usandı.
“Kart aidatı, hesap işletim ücreti, havale, dosya masrafı ve yeniden yapılandırma” gibi uygulamalarla vatandaşı canından bezdiren bankalar; son olarak Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu da isyan ettirmiş ya, varın gerisini siz düşünün!..
“Avrupa’daki en kârlı bankaların Türk bankaları olduğunu” söyleyen Rifat Hisarcıklıoğlu, demiş ki;
“Bankaların maliyetleri 1 artıyor ama bunu tüketiciye 5 yansıtıyorlar.
Bu bir haksızlık, bir vicdansızlıktır!”
GELİR ÇAĞRI, BAŞLAR AĞRI!
Bankalardan şikâyet eden tek kişi, elbette Rifat Hisarcıklıoğlu değil... Bankalarla en ufak bir teması olan ve neredeyse “banka şubelerinin yanından geçen” hemen herkes, bankaların “lüüpp”çülüğünden şikâyetçi.
Belki okumuşsunuzdur.
Gazetelerde şöyle haberler çıkmıştı:
“Kredi kartı sahiplerinin şikayetlerine göre, bankalar; şimdi de kredi kartı ile ilgili herhangi bir sorun yaşayan ya da talepte bulunmak isteyen müşterilerini çağrı merkezine yönlendiriyor... Telefon görüşmesine başlarken çağrı merkezini arama ücreti kesileceğine dair bir uyarı almayan kart sahipleri hesap özetlerini gördüklerinde adeta şok yaşıyorlar.”
İşte banka tarafından kesilen yeni ücrete “tüketicilerin tepkileri” şöyle:
l “Bankaya hesabımdan 2 defa çekilen ve karşılığında hizmet alamadığım şüpheli işlem bildiriminde bulunmak için iki defa telefon ettim... Her telefonda bana bir süre beklemem gerektiği ve para hesabıma geri yatırılmaz ise tekrar aramam söylendi.
En son, şikayetimi değerlendirmeye aldılar ve inceleme başlattılar. Bugün internet şubesinden hesabımı kontrol ettiğimde bankanın benden çağrı merkezi ücreti adı altında tutarları kredi kartıma yansıttığını gördüm... Bankaya telefon etmenin karşılığı 40 TL. Bu nasıl bir hizmet anlayışıdır?”
l “İsteğim dışında gelen kredi kartının iptali için banka şubesine gittim, beni çağrı merkezine yönlendirdiler. Çağrı merkezini arayıp kredi kartını iptal ettirdim. Hiçbir uyarıda bulunmamalarına rağmen 20 TL çağrı merkezi işlem ücreti kesmişler... Faiz de işletmişler.”
l “Kredi kartı kullanıcısıyım... Tarafımın kredi kartı ekstresine eklenen kart aidatına itiraz için çağrı merkezini aradım bu konuda öğrenci olmama rağmen, yardımcı olmadılar. Bütün bu olumsuzluk yetmezmiş gibi bir sonraki ekstremden çağrı merkezi işlem ücreti adı altında 20 TL ücret kesilmiştir.”
l “Bankalar, işi bozuk paraya da döktü. Müşterilerden ‘para tamlama ve bozma komisyonu’ adı altında ücret alınmaya başladı. Adana’da senet ödemesi yapan esnaftan, bozuk paralarını sayma bedeli olarak 10 lira alındı... Banka, müşteriye 250 adetten fazla bozuk para için ‘para bozma ve tümleme bedeli’ olarak komisyon alındığı açıklamasını yaptı.”
MESAJ DA PARAYLA!
Görüyorsunuz ya;
Vatandaş, bir “yanlışlık veya aksaklık” olduğunda “banka”ya telefon ediyor ama banka, “telefon etmeyi de cezalandırıyor!”
Telefon mu ettin?..
Al sana 40 lira!..
Al sana 20 lira!..
Artık ne tuttururlarsa!..
Vatandaş, onların gözünde “kaz” ya, yol tüylerini yolabildiğin kadar!..
Bankalar, “borç gecikme bildirimleri” için de ücret alıyorlarmış, iyi mi?..
Bankaların kredi kartı borç gecikme bildirim mesaj bedelinin 5 lira olduğu, bu ücretin de tüketiciye ödetildiği ifade ediliyor...
MAAŞI MİLLET ÖDÜYOR!
Peki, bu “kesinti”lerin sonunda ne oluyor?.. Bankalar ne kazanıyor bu işten?..
Hesap ortada:
Bankalar, “kredi kartı aidatı, hesap işletim ücreti, havale ve dosya masrafı” gibi “31 başlık” altında, tüketiciden “11 milyar 552 milyon lira” tahsil etmiş, iyi mi?..
Durun, dahası da var!..
“Tüm bankalar”ın, toplam “personel, amortisman ve bina kullanım gideri” de, “11 milyar 476 milyon lira” tutuyormuş!..
Sizin anlayacağınız;
Vatandaşa “hizmet” verdiğini iddia eden bankalar, “giderlerinin tamamını tüketicinin sırtından karşıladığı gibi”, bundan bile “76 milyon lira kâr” elde ediyorlarmış!..
Bu “şikâyet”leri dinleyip, okudukça, Allah’a şükrediyorum...
İyi ki; benim kredi kartım yok, iyi ki bankalara işim düşmüyor!..
Yoksa, “kaz” gibi beni de yolarlar ve cıscıbıl koyarlardı...
ÇAĞDAŞ YANKESİCİLİK
Bilirsiniz, “vukuat” sayısı azalsa da, hâlâ “yankesicilik” yapanlar var.
Yankesiciler; “Muslukçuluk, pislikçilik, tantanacılık, tavcılık, madaracılık, üçkâğıtçılık, tombalacılık, söğüşçülük ve definecilik” gibi yöntemlerle insanları soyup, soğana çevirirler!..
Haa, bir de “tırnakçılık” yöntemi var ki, şöyle yapılır:
“Para bozdurma bahanesi ile verdikleri yüksek değerli Türk Lirası veya yabancı paranın üzerini alırken el çabukluğu ile paranın eksiltilmesi ve fazla paranın alınması.”
Şimdi söyleyin hele
“Bankalar”ın yaptıkları “söğüşleme” yöntemi, “yankesicilik numaraları”ndan hangisine benziyor?.. Ya da, şöyle soralım: “Yankesiciler” mi daha tehlikeli, “bankalar” mı?..
Cevabı ben vereyim:
“Bankalar daha tehlikeli!”
Çünkü efendim;
“Türkiye’deki bütün yankesiciler” birleşse ve kendi yöntemleriyle para ve mal tırtıklasa, yine de vatandaşın cebinden “11 milyar 552 milyon lira çalamaz”lar!
Ama, “kravatlı eşkıya”lar, vatandaşın tüylerini tek tek yolup, “11 milyar 552 milyon lira”yı “lüüpp”lüyorlar ve kasalarına atıyorlar!..
Buna da “hizmet” diyorlar ki; güler misin, ağlar mısın?..
CEP’Lİ SOYGUN!
Yazının başlığında dedik;
“Bankaların Lüp’çülüğünden, telefon operatörlerinin Cep’çiliğinden bıktık, usandık!”
İfadeden de anlaşılacağı gibi; bu da bir “yankesicilik metodu” bu da bir “dolandırıcılık” yani “soygun” yöntemi!..
Yankesiciliği yapanlar, “kişi” veya “kişiler” iken, telefon şirketleri, bu soygunu “kurumlar” yoluyla yapıyorlar!..
Nasıl mı?..
Elbette, “cep telefonları” yoluyla!..
Yani, “Cep’çilik”le!..
Siz “faturalı hat” kullanıyorsunuz ve size diyorlar ki; “Bu hat ile ayda şu kadar dakika konuşabilir, şu kadar SMS atabilirsiniz!”
Ama, ay sonunda öyle bir “fatura” geliyor ki, dudak uçuklatacak cinsten!..
Meselâ, “72 liralık bir hat”tı mı tercih ettiniz?.. Bir ay boyunca “30-40 dakika” konuştuğunuz ve “5-6 mesaj” attığınız halde, 90 lira, 100 lira ve hatta 250-300 lira fatura geliyor!..
İşin tuhaf tarafı;
Hem “kazık” atıyorlar, hem de faturayı gününde ödemezseniz, telefonunuzu kesiyorlar!..
REKLÂM SMS’LERİ!
Meselâ; Tüketiciler Birliği Başkanı Nazım Kaya, günün her saatinde cep telefonları ile elektronik posta adreslerine gelen “reklam içerikli mesaj”ların, vatandaşlar açısından çok büyük rahatsızlık kaynağı olduğunu ifade etmiş!..
Son zamanlarda; buna cep ve sabit telefonlardan; ‘’sizi mağazamızdaki kampanyamız hakkında bilgi vermek üzere arıyoruz’’ diye başlayan aramaların eklendiğini dile getiren Kaya demiş ki;
‘’Halkı canından bezdiren reklam amaçlı SMS’lere cep ve ev telefonlarının aranması da eklendi. En fazla şikayeti bu alanda alıyoruz.’’
Nazım Kaya, sorunun bu boyutlara ulaşmasında en büyük etkenin “bazı veri depolama şirketleri”nin, vatandaşların “kişisel bilgiler”ini, isteyen firmalara satmasından kaynaklandığını söylemiş ve bir örnek vermiş;
‘’Bana Ankara’dan mesaj atan çiğ köfteci telefonumu nereden edindi?.. Benim mahremim olan bilgilerimi iznim olmadan başkasına para karşılığı satıyorlar!.. Baklava çalan çocuk yargılanıyor, ama kişi güvenliğini tehdit eden data şirketlerine her hangi bir ceza uygulanmıyor. Yasadışı çalışan data şirketlerine, ‘vatandaşın numaralarını nereden aldın’ diye sorulmuyor.’’
TEK ÇARE NOTER!
“Kabarık fatura”lar ve “Reklâm SMS’leri” vatandaşı o kadar canından bezdirmiş ki, bana ulaşan okurlarımdan biri; “Artık tek çarem Noter” diyor ve ekliyordu:
“Telefonumu Noter’e teslim edeceğim ve bütün görüşmelerimi Noter gözetiminde yapacağım... Kaç dakika görüşmüşüm, kaç mesaj atmışım, hepsini kayıt altına aldıracağım... Sonra da, bana verilen teminatla, istedikleri parayı karşılaştıracağım!.. Bakalım, bu defa ne bahane bulacaklar?..
Ben 72 liralık pakete üye oldum... Hiçbir zaman 72 liralık hizmet almadığım halde, her ay 90-100 liralık fatura ödüyorum!..
Dedim ya;
Sonunda, bu soygunu Noter kanalıyla tesbit ettirip, dâvâ açacağım!”
Vatandaş da haklı!..
İzlemeyi düşündüğü yöntem biraz ilginç ama, ne yapsın ki “çaresiz” kalmış!..
Gerek “banka”lar, gerek “telefon operatörleri” vatandaşları “Lüplemek” veya “Ceplemek” yerine, “hizmetlerinin karşılığı” ücret alsalar, elbette hiç kimse şikâyet etmez!..
“Şikâyet”ler arttığına göre, anlaşılan o ki; filmlerde kalan “eli silahlı eşkıya”nın yerini, “masa başında” oturan “boynu kravatlı eşkıya” almış!..
Ya da; sokak, cadde ve mağazalardaki “Mobese kameraları” yüzünden gittikçe azalan “yankesici”lerin yerini “lüpçü”ler ve “cepçi”ler almış!..
Dilerim, bu “çağdaş soyguncu”lara bir “dur” diyen çıkar da, vatandaş rahatlar!..
Aksi halde, “çıldırmaları” yakındır!’..
Darbecilerin yeni yuvası Ulusal Kanal mı?
İnanın merak ediyorum, “Emekli general”ler ve “amiral”ler; “Binde 1” oranında oy alan “Doğu Perinçek’in İşçi Partisi”nden ne bekler, ne gibi bir istikbal umar?..
“General”lerden “amiral”lere, Ümit Kocasakal’dan Tansel Çölaşan’a varıncaya kadar ya “Ulusal TV ekranı”nda boy gösteriyor, ya da “Aydınlık’ın birinci sayfası”nda!..
“Yakası açılmadık küfürler” onlarda, “hakaret”ler onlarda!.. “Kışkırtıcılık” onlarda, “tahrikçilik” onlarda!..
Diyorlar ki; “Cumhuriyeti kurtaracağız, haydi çıkın sokağa!.. Suç işleyeceksiniz arkadaşlar suç!.. Hadi, 8 Nisan’da herkes Silivri’ye!.. Hadi, yıkalım Silivri’yi!.. Vatanseverleri oradan çıkarıp, Abdullah Gül’ü, Tayyip Erdoğan’ı ve Fethullah Gülen’i atalım içeriye!”
Resmen “suç” işliyorlar ama; ya kimse “İP’lemiyor” ya da yetkililerimiz “kış uykusu”nda!..
Bana kalırsa;
“Ergenekon zihniyeti”nin yeni “yuva”sı, “Ulusal Kanal” ve “Aydınlık” olmalı!..
Yaptıkları iş “muhalefet” değil, “resmen kışkırtıcılık!”