Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Köklerimizle bağımız

Köklerimizle bağımız

Tarihi köklerimizle aramızda bir köprü vardır. Bu köprü, büyüklerimize ait bilgi, birikim, yaşanmışlıklar, tarihi bilinç ve kolektif şuurla bütünleşir ve bizi diğer toplumlardan ayırır.

Köklerimiz, geçmişle aramızda daima bir bağ oluşturur ve bu bağ aracılığıyla bizzat tarihsel hafızamızla olan rabıtayı kurar, hayat felsefemizi buna göre şekillendiririz. Sosyo-antropolojik ve psiko-sosyal araştırmalar da ortaya koymaktadır ki, en ilkel kabilelerden, en gelişmiş toplumlara kadar bütün insanlık tarihi, geçmişiyle sürekli bir etkileşim halindedir ve bu etkileşim tarihin seyrini belirlemektedir. Çünkü toplumları ayakta tutan ne gelişmiş teknolojik araçlardır ne de birikmiş sermayenin gücü ve etkinliğidir. Bir toplumu, bir milleti var eden ve güçlü kılan etken onun insana değer veren medeni geçmişi ve bu geçmişin süzgecinden akıp gelen maddi ve manevi birikimleridir.

Herhangi bir kaza sonucu hafızasını yitiren bir insanın hali nasıldır? Hangi soruları sorar bu kişi? Ben kimim? Nereden geldim? Aslım nedir? Annem babam kimdir? Benimle bağı olan insanlar nerede soruları ile yola çıkarak kendini bulmaya çalışır. Eğer kişi, sorduğu sorulara gerçek ve tatmin edici cevaplar alamazsa kendisi için değer ifade edecek bir gelecek inşa edemez. Tıpkı bunun gibi, geçmişini, kolektif hafızasını kaybeden bir toplumun da başarılı olması mümkün değildir.

Nasıl ki bir ağacı ayakta tutan kökleri ise, bir toplumu ayakta tutan ve ona rol biçen iksir de tarihi geçmişi ve birikimleridir. Özgür bir toplum, geçmişten getirdiği birikimleri ile yola çıkar ve buna kendi birikimlerini de katarak yoluna devam eder. Aksi durumda ise hafızasını kaybetmiş bir kişi gibi sağa sola yalpalar durur.

Hepimiz bir toplumun üyesi olarak dünyaya gelir ve köklerimizden bazı izler taşırız. Bu bazen eski bir eşyadır, bazen bir sözdür, bazen bir öyküdür, bazen silik bir hatıradır ve o günlerden süzülüp gelen yaşantısal deneyimlerdir. Her biri canlı bir kitap gibi durur karşımızda…

Çünkü bir toplum ne geçmişinden bağımsız bir gelecek inşa edebilir, ne de gelecek kaygısı ile geçmişinden kopuk bir hayat yaşayabilir. Hayat bize bunu çok açık bir şekilde göstermektedir.

Tarihsel hafıza, nesilden nesle, çağdan çağa öylesine kuvvetli geçişle aktarılır ki, birey ve toplumlar kendilerini kadim bir kültür ve medeniyet deryası içinde bulur ve bu medeniyetten beslenirler. O yüzden hayatta olanlar hayata veda edenlere çok şey borçludurlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi