Yeni anayasa ve terör... Muhalefette üç parti, uzlaşması güç parti!
Bir yandan “yeni anayasa” çalışmaları, bir yandan “teröre son verme” çabaları... Her süreç, her doğum, elbette “sancılı” olur... Ama gerek “yeni anayasa” süreci, gerek “çözüm süreci”, sancının da ötesinde “kıvrandırıcı” geçiyor.
Bana öyle geliyor ki;
Ankara’da CHP ve MHP, Güneydoğu’da PKK ve BDP, adeta “sürece taş koyma” gibi bir çaba içinde...
Malûm, dün 1 Nisan’dı...
Yani, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “yeni anayasada uzlaşılması” için verdiği “31 Mart” tarihinden bir gün sonrası!..
BÖYLE GİDERSE, 10 YILDA!
Peki, “gelinen nokta” ne?..
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, dün AA’ya yaptığı açıklamada dedi ki:
“Son 3 ay içinde mutabık kalınan madde sayısı 4 olarak gözüküyor... Biz, her 3 ayda 4 madde üzerinde mutabık kalırsak, demek olur ki, bu dönem de yetmez!..
Tamam, aceleye getirmeyelim ama;
Bu tempoyla bu dönem de, 25. dönem de yetmez.. Komisyon’un; 3 ayda 45 gün toplanarak uzlaştığı madde sayısı 4 olduğuna, yapılacak yeni anayasa da 140-150 maddeden oluşacağına göre, bunun ne zaman biteceğini varın siz hesaplayın!..
Evet, durum ortada;
“3 ayda 4 madde” üzerinde uzlaşma sağlandığına göre, 140-150 madde üzerinde acaba kaç yılda uzlaşılır?..
Hesap ortada;
3 ayda 4 madde
12 ayda yani 1 yılda 16 madde
10 yılda 160 madde!
Sizin anlayacağınız;
Anayasa Uzlaşma Komisyonu, “uzlaşma hızı”nı bu tempoda tutarsa, yani hiç gaza basmazsa, herhalde 10 yıl sonra “yeni bir anayasamız” olur!..
Şu hâle bakın;
“Lozan Anlaşması” gibi, bir ölüm-kalım anlaşmasını bile “6 ayda” yapan bir ülke, “yeni anayasa”sını bir türlü yapamıyor!..
Evet, yapamıyor, çünkü;
CHP ve MHP ipe un seriyor!..
Yorgunu, yokuşa sürüyorlar!..
Göle maya çalıyorlar!..
BENCİL BEKİR EFENDİ!
Bana öyle geliyor ki;
CHP ve MHP, özellikle “uzlaşmaz” bir tavır sergiliyor ki; “yeni anayasa, AK Parti döneminde çıkmasın!”
Bundan korkuyorlar!..
Öyle ya, AK Parti diyecek ki;
“90 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nde, ilk sivil anayasayı yapmak bize nasip oldu.. 90 yıldır hep askerler anayasa yaparken, ilk defa siviller bir anayasa yaptı... Bunun gururu da bize yeter!”
CHP ve MHP, büyük ihtimalle AK Parti’nin böyle demesinden korkuyor. Çünkü, böyle bir durum, “AK Parti’nin oyları”nı artırır!..
Onlar, AK Parti’nin oyları artacağına, “yeni anayasa olmasın, daha iyi!” düşüncesindeler!..
Hem “12 Eylül Anayasası’na hayır!” diyorlar, hem de “askerî cunta”nın “dikte” ederek hazırlattığı ve “dipçik zoruyla” kabul ettirdiği “12 Eylül Anayasası’nın değişmesine” ayak diretiyorlar!..
Hikâyeyi bilirsiniz...
Padişah Sultan Mahmut zamanında, İstanbul’da bencilliği ile ün yapmış bir adam yaşarmış... Adam tam bir bencillik ve kıskançlık abidesi... Ünü saraya kadar gitmiş. Padişah, merak etmiş adı bencile çıkan bu adamı... Bir gün, ziyarete gitmek istemiş... Haberi alan Bencil Bekir Efendi, hazırlıklarını tamamlamış. Padişah, Bencil Bekir’in terbiyesinden ve onu ağırlamasından memnun kalmış... “Neden bencil ismini takmışlar bu adama?” diye düşünmeden edememiş.
Adet olduğu üzere, Bekir’e: “Seni çok sevdim ve ağırlamandan da çok hoşnut kaldım. Dile benden ne dilersen. Ama, bir şartım var. Sen, ne istersen, komşuna iki katını vereceğim” demiş.
Bekir’in bencilliği tavan yapmış.
Komşusunun kendisinden zengin olmasının kıskançlığı ile demiş ki;
“Padişahım, benim bir gözümü çıkarttır!”
CHP ve MHP’nin tavrı da, “Bencil Bekir Efendi”den hiç farklı değil!..
“AK Parti yapacağına,
Hiç yeni anayasamız olmasın!”
Hasetliğin bu kadarına pes!..
ERDOĞAN’IN C PLÂNI!
Malûm, Başbakan Tayyip Erdoğan, CNN Türk ve Kanal D’nin 29 Mart akşamındaki ortak yayınında, gazetecilerin, “Yeni anayasada son süre 1 Nisan mı?” sorusu üzerine; daha önce birkaç defa açıkladığı “yeni anayasa projesi”ne ilişkin “A, B ve C planları”nı tekrarlamış... İlk olarak CHP’nin kapısını çalacaklarını, MHP’nin ise baştan reddeder bir tavır sergilediğini belirten Erdoğan, bu iki partiyle bir sonuç alamamaları halinde BDP’nin desteğiyle AK Parti’nin anayasa teklifini referanduma götürebilmeyi hedefleyen “C plânı”nı devreye koyacaklarını söylemiş...
CHP ve MHP kurmayları, işte buna da itiraz ediyorlar... Hem “uzlaşma”ya yanaşmayıp, AK Parti’yi “BDP’ye mecbur” ediyorlar, hem de BDP’yi “vebalı” gibi gösterip, onunla uzlaşılmasına karşı çıkıyorlar!..
İyi de; o zaman sen niye anlaşmıyorsun, sen niye AK Parti’ye yanaşmıyorsun?..
MHP ve CHP bilmeli ki;
“Fazla naz, aşık usandırır!”
Ya uzlaşacaklar, ya da “C Plânı”nın devreye sokulmasına ses çıkarmayacaklar!..
Haa, ses çıkarsalar da durum değişmez... Nasıl olsa “referandum”a gidilecek... Kararı da, “millet” verecek!..
Kabul edildiğinde de, merhum Turgut Özal’ın deyimiyle; CHP ve MHP, herhalde “kıçlarının üstüne oturacak”lardır!..
İşin olacağına bakın!..
SUSACAK DEĞİL, BIRAKILACAK!
“BDP’nin desteğiyle yeni anayasa çıkarıldı” diyelim, peki aynı BDP ile “PKK’lı teröristler sınır dışına çıkarılabilir” mi?..
İşte, orada da;
“BDP yan çiziyor!”
Diyorlar ki;
“Meclis’ten yasa çıkarılsın!.. Eğer yasal güvence olmazsa, sınır dışına çıkacak PKK’lıların başına bir şey gelebilir!.. Ve ayrıca; sınırdan, silahlarıyla birlikte çıksınlar!”
Oldu!.. Gözlerim doldu!..
Başka bir emriniz?..
Başbakan’ın tavrı net...
29 Mart akşamı dedi ki;
“Silahıyla sınır geçmeye çalışan PKK’lıya güvenlik güçleri elbette müdahale edecektir... Silahlarını ister gömsünler, ister mağarada bırakıp gitsinler.
Silahın susması demek, ‘silah eldedir, ateşlenebilir’ demektir... Ben ‘Silahın susması’ demiyorum, ‘Silahın bırakılması’ diyorum... Silah bırakılırsa, orada operasyon olmaz.
Senin sırtında silah, doçka, kanas sınırdan geçiyorsun. Güvenlik gücüm bunu gördüğü zaman sessiz kalırsa yardım ve yataklıktan suç işler. Bunun için yasal düzenleme teklifiyle gelmek, yasa bilmezliktir. Böyle saçmalık olur mu? Silah bırakmadan bu iş olmaz.”
Söyleyin, Başbakan haksız mı?..
PKK’nın başı Öcalan; “Silahlı mücadele dönemi kapanmıştır... Bundan sonra, mücadelemizi demokratik yollardan sürdüreceğiz” derken, BDP Esbaşkanı Selahattin Demirtaş başta olmak üzere, “BDP kurmayları”nın ve “Kandil’deki bazı terör baronları”nın yapmaya çalıştığı acaba nedir?..
“Pişmiş aşa soğuk su katmak” mı, yoksa “ipe un sermek” mi?.
Apo, madem ki; “Silahlı mücadele dönemi kapanmıştır” diyor, o zaman hâlâ elde silahla gezmenin, dolaşmanın ne alemi var?.
Öcalan, “Silahlı mücadeleye şimdilik ara veriyoruz” demedi ki!..
Dediği aynen şu: “Silahlı mücadele dönemi kapanmıştır!..”
O halde;
Kim, daha niye konuşuyor?..
Haa, BDP ve Kandil; “Apo’ya rağmen” böyle konuşuyorlarsa, o zaman işin rengi değişir!..
BDP’NİN YAPMAK İSTEDİĞİ!
Akıl var, mantık var... Hiçbir “hukuk devleti”nde “teröristlerin sınır dışına çıkması, devletin garantisi altındadır” diye bir yasa yoktur ve böyle bir yasayı da hiçbir ülke çıkaramaz!..
Sedat Laçiner’in dediği gibi;
“Eğer böyle bir yasa çıkar ise, ya PKK terörist olmaktan çıkar, ya da hukuk, hukuk olmaktan çıkar. Zaten PKK ve BDP tarafından yapılmak istenen de bu. Yani kanunlarca tanımlanan bu suçu, süreç eliyle suç olmaktan çıkarmak!..
Sürecin her aşamasında terörü meşrulaştırmaya gayret ediyorlar. Bunu yaparken de hiçbir bedel ödememenin, maliyeti paylaşmamanın hesabını yapıyorlar.”
BDP’lilere şunu da söylemek lâzım;
Siz, “eli silahlı teröristler”in, “dağlarda çiçek toplayan romantikler” olduğunu mu sanıyordunuz?..
O dağlara “yasa” ile mi geldiler ki, şimdi “yasa” ile gidecekler?!?
Uzun lâfın kısası;
“Nasıl geldilerse, öyle gidecekler!”
Evet, “silahsız çıkmak” zorundalar!..
Zira; gidecekleri, mesela Kuzey Irak’ta ayaklarının altına “kırmızı halı”lar serileceğini, ellerine “çiçek demetleri” verileceğini hiç sanmasınlar!.. Barzani bile olsa “eli silahlı teröristleri” çiçekle karşılamaz!..
Dünyanın hiçbir ülkesi karşılamaz!..
O halde;
“Silahlarını ister mağaralarda bıraksınlar, ister toprağa gömsünler... Ama, mutlaka silahsız çıksınlar!..”
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “baldıran zehiri” bile içmeyi göze alabildiği bu süreçte, BDP’liler ve Kandil’in baronları, hiç olmazsa “ellerini taşın altına koymalı”dır!..
Aksi halde;
Allah korusun, yine başa dönülür!..
MİLLET, OLANLARI GÖRÜYOR
Gördünüz ya;
“Yeni anayasa” konusunda CHP ve MHP, terörün sonlandırılması konusunda da Kandil ve BDP ayak diretiyor, yorgunu yokuşa sürüyor, ipe un seriyor!..
İşin tuhaf tarafı; bu yaptıklarını da “millet görmüyor” zannediyorlar!..
Oysa, millet; oynanan her oyunu, her tuzağı görüyor, biliyor.
Öyle olmasa;
AK Parti’nin oyları Doğu Anadolu’da yüzde 77’ye, Güneydoğu’da yüzde 80 küsura, “Türkiye ortalaması”nda da yüzde 58’e çıkar mıydı hiç?..
Sen; hem elini taşın altına koymaz, hem de Tayyip Erdoğan’ı “tek adamlığa gitmekle” suçlarsan, adama derler ki;
“Yürrü at arabası!”
“Yürü de ense tıraşını görelim!..”
Kim ki abide şahsiyetlere dil uzatıyorsa!..
Birileri, “cahillik”lerinden mi böyle konuşuyorlar, yoksa “kısa yoldan şöhret olmak” mı istiyorlar... Ama, onlar her kim ise, şunu iyi bilsinler ki; “şöhret” olmak için “ter” dökmek ve “cehalet”ten kurtulmak gerekir!..
Herhalde sizler de farkındasınızdır... Son yıllarda, “sistemli bir kampanya” yürütülüyor ve milletin “teveccüh” gösterdiği, “itibar” ettiği “abide şahsiyetler” hakkında “aslı-astarı olmayan iddialar” getiriliyor gündeme...
Bu “zina veletleri” kimlerdir ve amaçları nedir bilmiyorum ama, “son yumurtlama”larına göre, ünlü hekimimiz İbni Sina bir “ateist”miş, iyi mi?!?.. Şu hâle bakın; “7 yaşında hafız” olmuş İbni Sina’ya, ateist diyorlar!..
Biliyorsunuz, daha önce de; Fatih Sultan Mehmed Hazretleri’nin “Hıristiyan” olduğunu, Mevlâna Celaleddin-i Rumi Hazretleri’nin de “eşcinsel ilişki” yaşadığını iddia etmişlerdi...
İddiaları tek tek cevaplandırıp da, onların amaçlarına malzeme olmak istemiyorum... Söyleyeceğim tek cümle şudur: Fatih Sultan Mehmed Han ve Mevlâna Hazretleri ile İbni Sina gibi abide şahsiyetlere her kim dil uzatıyorsa, bilinmelidir ki, onların belki “anaları belli”dir ama, “babaları yüzelli”dir!..