Özel Kamalak Güzel Karakoç
Barış sürecine ilişkin tartışmalar haftalardır gündemin ilk sırasındaki yerini koruyor. Kamuoyu, sürecin nasıl işleyeceği ve barışa nasıl ulaşılacağı konusundaki sorulara etraflıca cevap alabilmiş değil henüz. Daha önce Habur, Oslo ve İmralı’da kazaya uğrayan süreç belli ki bu kez daha sıkı gizleniyor. Başarıya ulaşma adına belki de önemli olan bu durum, sürece ilişkin endişeleri de beraberinde getiriyor. Önemli ölçüde bilgi eksikliği yaşayan medyanın, eldeki bilgi kırıntılarından yola çıkarak yaptığı yorumlar ya aşırı iyimser ya da tam tersine kapkara bir tablo çiziyor.Bu durum, barış konusunda hemfikir olan geniş halk kitlelerinin barışa ulaşmada kullanılan yol ve yöntemler konusunda ayrışmasına yol açıyor.
Medya, eldeki bilgileri bırakın “doğru okuma”yı doğru yorumlamaktan bile aciz bir tablo çiziyor. “Medya İçin Türkçe Dersleri” başlıklı yazımda da aynı noktaya dikkat çekmiş ve teröristbaşının yazdığı iddia edilen Nevruz mektubunda terör örgütüne yönelik “Çekil!” çağrısı yapılmadığını dile getirmiştim.
Oysa medya ertesi gün attığı manşetlerde ağız birliği etmişçesine Öcalan’ın PKK’ya “Çekil!” çağrısı yaptığını yazmıştı (belki halkın böyle düşünmesi istendi.). Bu haber ve yorumlar, silah bırakma yönündeki beklentileri artırmış ve hatta onlarca yıllık ve üstelik uluslararası bir sorunun birdenbire biteceği ve hatta bittiği izlenimi doğurmuştu. Ancak üzerinden daha bir hafta geçmeden 28 Mart’ta basına yansıyan haberlerde Karayılan’ın, çekilmek için devletin de atması gereken adımlar olduğunu söylediği dile getiriliyordu. Aynı Karayılan, Kürt sorununun çözümünde artık silahın yapması gerekeni yaptığını, ancak bunun, ‘Bundan sonra silah bir işlev görmeyecek.’ anlamına gelmemesi gerektiğini de söylüyor ve şöyle devam ediyordu: "Sanki orada birkaç grup var, gel deyince gelirler. 30 yıllık bir grup var, gel demekle gelinmez, ben getiremem. Savaşa inanıyorlar, savaşla sonuca varacağına inanıyorlar. Ben getiremem. Bize zor geliyor, öyle kolay bir şey değil.”
Terör örgütünün bitirilmesi bu ülkeye yapılabilecek en büyük hizmettir ancak bundan daha önemlisi de bunun nasıl ve hangi yöntemlerle başarılacağıdır. Bugün gelinen noktada kamuoyunun edindiği izlenim, terörün meşrulaştırıldığıdır. Halkın canla başla istediği çözüme desteğin AK Parti anketinde dahi yüzde 57,7’de kalmasının nedenlerini isterseniz alt alta sıralayalım:
-Öncelikle terör örgütü ve cani elebaşı muhatap alınarak adeta meşrulaştırıldı. Oysa Başbakan yıllardır, değil PKK ve Öcalan’ı, BDP’yi bile Kürt halkının temsilcisi olarak kabul etmediğini haykırıyordu. Yıllarca dillendirilen terör örgütü ile masaya oturmama ve “Terörle mücadele, siyasetle müzakere” söylemleri süreçle birlikte rafa kaldırılarak terör örgütü ile adeta iki eşit güç olarak pazarlık masasına oturulması, zihinlerdesürece yönelik soru işaretleri doğurmuştur.
-Süreçle ilgili bir diğer endişe de akil adamların kimlikleri ve bağlantılarına ilişkin ortaya çıkmaktadır.
-Bizzat Sayın Başbakan tarafından dillendirilen eyalet sisteminden korkulmaması ve eyalet sisteminin güçlenme alameti olduğuna ilişkin söylemler, sürece yönelik endişeleri arttırmaktadır.
Malumunuz bugünlerde bir “Akil adamlar” komisyonu oluşturma modası var. Herkes kendine göre bir komisyon kurup isimler açıklıyor. Ben de bu modaya uyuyor ve dün basına yansıyan açıklamalarından yola çıkarak kendi akil adamlar komisyonumu açıklıyorum:
Büyük mütefekkir üstad Sezai Karakoç: Dış tesirler etkisiz hale getirilmedikçe sorun çözülmez. Süreç, bu haliyle bir “parçalanma süreci”dir.
Hasan Celal Güzel: AK Parti’yi desteklediğini açıkça beyan eden demokrasi kahramanı Hasan Celal Güzel, bugün gelinen noktada “Türklerin öz vatanında parya” muamelesi gördüğünü belirterek milli devlet yapısının ortadan kaldırılamayacağını ve devletin eşit ve şerefli üyeleri olan aziz milletimizin ırklara ve mezheplere ayrıştırılamayacağı maddelerini de içinde barındıran “Türk Milletine Çağrı”metnine imza koydu.
Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak: Süreci kirli oyunun bitmesi ve akan kanın durması adına canı gönülden desteklediklerini belirten Kamalak, ancak sürece ilişkin halka bilgi verilmesi ve yanlış yöntemlerden vazgeçilmesi gerektiğine işaret ediyor.
BBP lideri Mustafa Destici: Destici de tıpkı Kamalak gibi kamuoyunun sürecin içeriğine ilişkin bilgilendirilmediğine dikkat çekerek “Terörün bitmesini istiyoruz ancak bu sürecin terörü bitireceğine inanmıyoruz.” diyerek yukarıda sıraladığım endişeleri dile getiriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.