Oğulun pişmanlığı
Adamın karısı ölmüş ve altı aylık oğlunun bütün bakımıyla ilgilenmek zorunda kalmıştır. Bebeğin temizliğinden tutun beslenmesine kadar her şeyiyle ilgilenmiş ve hem anne hem baba olmuştur. Oyunlarda ona eşlik etmiş, onunla birlikte top oynamış, akşam gezmelerine çıkmış ve annesinin yokluğunu hissettirmemek için elinden geleni yapmıştır. Babayla oğul arasındaki bu sevgi alış verişi yoğun bir şekilde devam ederken, oğul büyümüş ve artık gençlik dönemine gelmiştir.
Oğul, büyüdüğünde babayla ilişkilerinin daha da iyi olacağını düşünürken, aralarındaki o sevgi bağının gün be gün bozulduğuna, o çocukluk döneminde kendisini şefkatle sarmalayan babanın soğuk ve agresif tavırlarıyla sürekli kendisini eleştirdiğine şahit olmuş ve tahammül edemez hale gelmiştir. Babaya göre oğul artık eski oğul değildir, büyümüş, kendi kararlarını vermeye başlamış, vaktinin çoğunu arkadaşlarıyla geçirip eve geç vakitlerde gelmektedir. Çocukluk döneminde, babanın sözünden hiç çıkmayan genç, zaman zaman itiraz etmekte ve babanın eleştirileri karşısında çılgına dönmektedir.
Baba hem hayata hem de canı gibi sevdiği oğula küsmüştür. Oğul babanın sadece kendisini anlamasını ve kendi kararlarını vermesine imkan tanımasını isterken, baba, ona olan sevgisini saklı tutmayı ve belli etmemeyi pek göstermemeyi tercih etmiştir.
Oğul üniversiteye başlamış, o günlerde babaya da bir haller olmuş, kendini oğulun küçükken uyuduğu oyuncaklarıyla oynadığı şimdilerde ise, evdeki fazla eşyaların bırakıldığı odayı kitliyor ve gece boyunca oradan çıkmıyor, sabah erkenden yine kapıyı kilitleyip gidiyormuş. Oğul babanın bu boş odayla haşır neşir olmasına hiçbir anlam veremiyor fakat vaktinin çoğunu neden burada geçirdiğini de merak ediyormuş.
Oğul, babayla aralarındaki o gergin atmosferden iyice rahatsız olmaya başlıyor aradığı sevgiyi, edebiyat öğretmeninden, arkadaşlarından telafi etmeye başlamış, üstelik, içindeki bu gergin atmosferin etkisiyle babaya gizliden gizliye bir öfke duymaya başlamıştır...
Birkaç yıl sonra, baba aniden rahatsızlanır hastaneye giderken yolda kalp krizi geçirip, bir ay yoğun bakımda kaldıktan sonra ölür. Oğul babanın ölümünden altı ay sonra, küçüklüğünde oyunlarla şenlendirdiği ve uzun yıllardan beri de kapısını dahi açmadığı, o sessiz odaya ilk defa girmeye karar verir. Çünkü baba uzun yıllardan beri vaktinin çoğunu bu odada geçirmiştir. Oğul, merakını gidermek için içeri girdiğinde şaşkınlıktan kendini öylece yere atıverir. Başını nereye çevirse aynı yazıyla karşılaşır. Odanın bütün duvarlarında “OĞLUM SENİ SEVİYORUM! yazmaktadır....Oğul odanın soğuk duvarlarına tutunarak ağlar ama artık baba hayatta değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.