Buti ve Carullah
Muhammed Said Ramazan el Buti ile Musa Carullah birbirlerine zıt iki portre ve ekolü temsil ederler. Musa Carullah, savruk ve liberal meşrep bir İslamcıdır. Bununla birlikte hakperest bir yönü vardır.
Bu onu arayıştan arayışa itmiştir. 20’inci yüzyılın muzdariplerinden birisidir. Bir yerde de karar kılmamıştır. Belki de en kararlı olduğu nokta Şia’yı ve Şia ulemasını tanıdıktan sonra Şia aleyhtarlığında karar kılmasıdır. Bu hususta tecrübelerini kaleme almış ve bunları El Veşia kitabında toplamıştır. ‘El-Veşia fi nakdi akaidü’ş-şia’ kitabı dalında bir şaheser olmuştur. Şia’yı içeriden ve derinden kavramıştır.
Muhibbiddin Hatip, 30 yıl Şii ulema ile ahbaplıktan sonra onlarla yollarını ayırmıştır. Reşid Rıza başta el İrfan dergisi gibi Şia dergi ve mevkuteleriyle yazışmalarından ve yıllarca kader ortaklığı yaptıktan ve 26 yıllık Şii alimleriyle ahbaplıktan sonra Muhibbiddin Hatip ile aynı noktaya gelmiştir.
Mustafa Sibai için de aynısı söylenebilir. Yusuf Karadavi de Ayetullah Teshiri gibilerle aynı çatıyı paylaştıktan sonra 2008 yılında yollarını ve taraflarını ayırmıştır. Buti ise teorikte Ehl-i sünnet çizgisinin müdafii olmakla birlikte Siyasi teşeyyü üzerinden onlara yakınlaşmış ve Suriye rejiminin Tahran’daki inanç eksenli kuzenleriyle ilişkilerini görmezlikten gelmiştir. Bununla birlikte, Buti, Fethülislam Medresesi gibi, mezheplerin yakınlaşması projesine karşıdır.
Mezhepler arası yakınlaşma projesinin faydasız olduğunu ve Şiilerin takiyyeden vazgeçmedikçe sağlıklı ilişki ve köprü kurulamayacağını söyler. Onun ötesinde Şiilerin (İran) İslam aleminde parayla Şiileştirme faaliyetlerine sürdürdüklerine değinir (Avruba: Minettakniyyeti ile’n ruhaniye, Darul’l Fikr el Muasır, S. 48, 1999). Daha sonra teorideki bu tavrını pratikte sürdüremeyecektir. Fethi Yeken’in durumuna düşecektir. Özellikle de oğul Beşşar döneminde.
Burada dikkat çekici husus şudur: Musa Carullah Bigiyev, Bolşevizmin patlak vermesinden ve kopmasından sonra komünist odaklardan umudunu kesmemiş ve 15-20 yıl onlarla uzlaşmaya çalışmış ve onların intibaha gelmelerini ve reşit olmalarını beklemiştir. Olmayınca onlardan umudun kesmiş ve yollara düşmüş ve geride kalan bazı akrabalarını komünizme kurban vermiştir. Buti de belki hem kendisini hem de torununu bu yasak ilişkiye kurban vermiştir. Lenin’in ifadesiyle komünizm siyasi bir çocukluktur.
Baasçılık da komünizmin Arap dünyasında çocuğu ve iz düşümüdür. İdeolojik bir miyopluk ve siyasi çocukluktur.
¥
Musa Caralluh saflığına yenilerek liberal zeminden komünistlere kredi açmıştır. Parantezi kapattığında büyük bedeller ödemiş ve acılar yaşamıştır. Onunki bir fikri sergüzeşt ve macera olmuştur. Buti de, Musa Caralluh Bigiyev’in izinden giderek Baas ve Baasçılara kredi açmıştır. Şaşırtıcı olan nokta şurasıdır: Nasıl oluyor da liberal bir İslamcı ile muhafazakar bir alim aynı noktada buluşabiliyorlar? Buti son ana kadar rejimin mevzilerini ve cephelerini savunuyor.
Kimileri seferberlik konusunda Başmüftü Ahmed Bedreddin Hassun ile ters düştüğünü söylüyor. Keşke bu doğru olsa! İki zıt istikametten gelen iki alimin orta noktada buluşmasını kör noktalarına hamletmek gerekir. Muhammed Hayr Ferec gibi kimi ulema Buti’nin tutumunun içtihadi olduğu kanaatindedir.
Gerçekten de kısmi bir maslahat düşüncesi dışında Baas veya komünist rejimlere icazet verilebilir mi? Siyasi meselelerde içtihadi pozisyon üzerinden birçok yanlış aklanmakta ve dolayısıyla Nuseyri yazarlarından Ahmet Ali Recep’in ifade ettiği gibi bu durum tebrir (mazeret ve bahane üretme) mesleğini ortaya çıkarmaktadır. Buti ve Carullah’ın benzer taraflarından birisi Buti’nin Şam ve Carullah’ın Anadolu vurgusudur. Bu vurgu doğru olmakla birlikte bu vurgunun üzerinden aykırı rejimlerin aklanması kabul edilemez. Elbette doğru değildir.
¥
Buti’nin tekmili birden baba ve oğul Esat’larla yakın ilişkilerine mukabil Musa Carullah Stalin ve Lenin ile görüşmüş ve onlarla müdavele-i efkarda bulunmuştur. Sovyet liderleriyle anlaşma ümidinde olmuştur (Ahmet Kanlıdere Kadim ile Cedit arasında Musa Carullah, Dergah yayınları, s:96).
Seyyid Bey hilafetin kaldırılmasının gerekçelerini teorikleştirmeye çalışmıştır. Hilafetin tarih içinde ideal formundan koptuğunu ileri sürerek hilafetten arınmaya savunmuştur. Musa Carullah da keza hilafetin kaldırılmasını ya siyasi baskılar altında ya da hür kanaatiyle alkışlamıştır. Bunlar içtihada hamledilecek meseleler midir?
Bigiyef’in hayatı hep yolculukta geçmiş ve hep arayış içinde olmuştu. Buti ise hep aynı yerde olmuş ve hiç durak değiştirmemişti. Lakin her ikisi de statik noktalarda buluştular. Musa Carullah’ın ceditçiliği ile Buti’nin kadimciliğinin buluştuğu mizansız veya düzensiz veya statik noktalar var. Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin ifadesiyle Bigiyef hem Bolşevik hem de Ankara mezhebine göz kırpmıştır.
Bolşevizmden umudunu kesse de Ankara’dan umudunu kesmemiştir. Bigiyef’in boşlukta yüzen ceditciliği ile Buti’nin sabit ve değişmez kadimciliği ilginç bir noktada kesişmiştir. Bigiyef yenilik adına en azından ilk yıllarda Sovyetler Birliğine sahip çıkarken Ankara mezhebinden kaçarak Şam’a yerleşen Buti ailesi ise Muhammed Said Ramazan el Buti’nin şahsında son demlerinde Ankara mezhebiyle kardeş olan Şam rejimiyle bütünleşecektir. Çıkılan idealler ile varılan gerçekler arasında böyle tezatlar veya farklar ortaya çıkmaktadır. Carullah ‘perennial philosophy’ adı verilen dini çoğulculuk veya ezeli hikmet doktrinine inanan ve bu uğurda Rahmet-i İlahiye Burhanlarını yazan kişidir.
Şeyhülislam Mustafa Sabri ise ona karşı Yeni İslam Müçtehitlerinin Kıymet-i İlmiyesi adıyla reddiye yazmıştır. Ceditçiliğin bir nişanesi olarak Musa Carullah içtihat kapısının açık olduğuna inanıyordu. Buti ise kadimci ekol gibi bu konuda ihtiyatlı idi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.