ÖLÜMÜNE T.C. !
Vaktiyle, Türkiye Cumhuriyetine T.C. demek, insanı ipe götürürdü. Hangi tarafta olursan ol, devlete T.C. diye kafa tutmak, aykırı genç olmanın raconuydu. Sırf T.C. demenin bile bir coplanma nedeni sayılabildiği bir memlekette, bir gün bu kısaltmanın böyle popüler olacağını söyleselerdi kim inanırdı?
Şimdi artık, hafızalara daksil, Harddisklere format çekmenin zamanı! Kavramlar üzerinde “tabaka” oluşturan ideolojilerin bilinçaltı atıklarından, bellekleri fabrika ayarlarına geri döndürerek kurtarmanın zamanı…
Demek ki T.C., devletin darbeci, asık yüzünü betimlememekteymiş! Askeri vesayetle kavgalı 12 Eylül öncesi, sağlı-sollu onca genç, T.C. yüzünden boşuna dayak yemiş! T.C., vesayetçi devleti, vatan kavramından ötekileştirmek değil, bilakis sahiplenmek, müdafaa ve muhafaza etmek anlamına gelmekteymiş!
BARIŞ SÜRECİ
Yine bir barış süreci. Kamuoyu yine, “Bu süreci barışsak da mı atlatsak, barışmasak da mı atlatsak” klişeleri etrafında kümelendi. Üzerine bir de akiller çatışması eklenince, değme toplum psikolojisiyle oynayanların keyfine!
Peki, süreci “kan” noktasına geri döndürmeye çalışanların planları ne? Ne olacak?
Evet, bu bir kaşık suda kopartılan kıyametlerin ötesinde barış, inadına doğudan doğacak gibi görünüyor. Sosyolojik hava tahminlerime göre, Karadeniz ve Ege bölgelerini de etkileyecek, İç Anadolu’da yoğun sis ve kaygan zemine neden olabilecek yer yer hafif ve orta şiddette “T.C.” provokasyonlarına rağmen, hafta sonuna kadar kara bulutlar dağılacak ve provokatif hava ülkeyi terk edecek gibi görünüyor!
Dicle Üniversitesi’nde BDP vesayetçilerinin tetiklediği gerilimin de, yerini kısa sürede barış iklimine bırakacağı tahmin ediliyor. Tezgâhlanan Hizbullah-PKK stresinin, barış elçileri sayesinde kısa sürede raf ömrünü tamamlaması üzerine, reyonlarda bunun yerini alan “oyuna gelmeyen” taraftarlar, toplumda daha çok prim yapıyor! BDP kanadı da kısa sürede bu konuda uyandı! Bu farkındalığın, olası yeni bir provokasyonu engelleyeceği düşünülüyor.
Daha şimdiden Güneydoğu’da emlak piyasası müteyakkız! Arsa ve konut fiyatlarında ciddi manada sıçrama bekleniyor.
Terör nedeniyle bölgeden kaçan yatırımcıların geri dönmesi kuvvetle muhtemel görünüyor. Halk, bu sayede işsizlik sorununun çözüleceği konusunda hakikaten ümitli… Bu süreci bir fırsat, sosyolojik bir hayat soluğu olarak görüyor.
Ortadoğu’da köşeye sıkışan İsrail’in, Türkiye’deki stratejik üslere duyduğu ihtiyaç, ABD’nin, AB’ye karşı Voltran’ı oluşturan doğu bloğu ülkelerine karşı sahip olmak istediği takviye güç, Türkiye’nin elinde! Sahip olduğu bu stratejik konumu, Türkiye’nin elini uluslar arası planda güçlendirdiği gibi, bu kartları doğru kullandığı takdirde, Türkiye’ye, rüzgâr kıranı terör sorunundan kurtulabilme fırsatı da sunuyor!
Ya MHP?
Barış sürecine katkı sunmamasına hatta bu sürece itirazları olmasına rağmen, Devlet Bahçeli konusunda, “yiğidi öldür ama hakkını yeme” demek gerekiyor.
Zira yakın tarihte Arap Baharı tsunamisi Güneydoğu’yu yerle bir etmediyse, “dalgakıran”ının Devlet Bahçeli olduğunun altını çizmek gerekiyor. Çünkü bu süreçte, MHP içi muhalefetin karar mekanizması üzerinde uyguladığı alçak basınca rağmen, kan akmaması için bu öfkelere göğsünü siper etmesi, Bahçeli’nin nasıl bir bedel ödediğinin göstergesi.
Kim ne derse desin Devlet Bahçeli, MHP’nin aklı, muvazenesi...
Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren bu fırtınalı dönemde, bir tek gencin dahi burnu kanamadan MHP gemisine kaptanlık etti! Geçici alkışlar alma uğruna ülkesini alabora etmedi! Beter muhalefet KK gibi partisinin değil, ülkesinin çıkarlarını gözetti.
Bu yüzden, dolduruşa gelecek bir devlet adamı olmadığını ve bu süreci de hasarsız atlatacağını düşünüyorum.
Sevgili okurlarım bana, Barış Süreci’nde, KK’dan sual ediyorlar! KK’nın irapta mahalli varmış gibi… Yanıt, “ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim” diyorum. “Yok say” butonuna tıklıyorum yani!