Hasan Rızâ Paşa kim? İşkodra neresi?
* Açıklama: Yazarımız D. Mehmet Doğan’ın dün yayınlanan yazısında, dizgiden kaynaklanan bazı karışıklıklar olmuştur. Dünkü yazıyı orjinal hali ile yeniden, hemen ardından da “Hain her yerde haindir” başlıklı bugünkü yazısını yayınlıyoruz.
...............
“Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum…” Bizim çocukluğumuz Balkan şehirlerinde geçmedi… Fakat Yahya Kemal’in “Her lâhza bir alev gibi hasret”ini duymaktan hiçbir zaman geri kalmadık! Aynı melâlle bedbaht olduk! Bu hüzün, sıradan bir eza değil; şairin ifadesiyle, “deniz dedikleri bin başlı ejderin heybetli hüznü”…
Yahya Kemal, Üsküp’te doğmuş. Ölümüne kadar hâtırasını canlı tutmuş. Hatta ona bir şiir ithaf etmiş: Kaybolan Şehir!
Üsküp ki Yıldırım Bayezit Han diyarıdır
Evlâdı fatihana onun yadigârıdır…
Yahya Kemal’in hatıralarında da geçiyor Üsküp. “Açık Deniz” şiirinin büyük şairinin “Hasan Rızâ’ya Sesleniş” şiirinde de Üsküp var:
Ey Rumeli’nin Hasan Rızâsı / Yâdında mı Üsküb’ün fezası
Yahut Kalkandelen kazası / Vardar ve uzakta karlı dağlar.
Üsküp bir Müslüman şehirdi / Bin bir türbe ile müştehirdi
Vardar’sa önünde bir nehirdi / Her an tekbirlerle çağlar…
Yahya Kemal bize şehri Müslüman, nehri tekbirlerle çağlayan bir Rumeli tasvir ediyor.
Yüzyıl önceki Rumeli…
Tam yüzyıl önce her şey değişti… Küçük Balkan kavimleri Rumeli’yi paylaştı. Rumeli’de Müslümanlığın garantisi, Osmanlı’nın vekili olması gereken Arnavutlar, Osmanlı’ya “kavminlerini önü sürerek” dirsek çevirdi. Mehmet Âkif’in tabiriyle, “beş altı sefil”, “Hilafete Kur’an’la bağlı Arnavud’u” Osmanlı’dan ayırdı ve bütün yurdu harap etti…
Rumeli’nin Hıristiyan kavimleri Osmanlı mirasından payını alırken, küçük bir hisse de Arnavutlara bırakıldı. Arnavutlar, Osmanlı’ya isyan ederek müstakil olan ilk Müslüman kavim oldu…
Hasan Rızâ (Soyak), Üsküp’te doğmuş, 1934’ten Atatürk’ün ölümüne kadar Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği yapmış… Beşir Ayvazoğlu, Yahya Kemal’in “Hasan Rızâ’ya Sesleniş”te onu kastetiğini yazıyor, meşhur “Yahya Kemal Ansiklopedisi”nde… Bense, İşkodra’nın o şiddetli yağmurlu gününde, içimde hüzün sağanakları, hep İşkodra müdafiî Hasan Rıza Paşa’yı düşündüm. Şiiri de ona yakıştırdım. Bence “Rumeli’nin Hasan Rızâ’sı” o!
Bugün Balkanlar’da Arnavutluk isimli bir devletçik var. Bir de Kosova var, Arnavutların nüfusunun büyük çoğunluğunu teşkil ettiği yeni ortaya çıkmış, Avrupa-AB himayesinde ufak bir devlet. Makedonya’da da nüfusun yarıya yakınının Arnavut olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca Karadağ’da da varlar. Türkiye’de de azımsanamaycak nisbette Arnavut olduğunu tahmin edebiliriz. Yani, bugünün Arnavutluk’u dünya Arnavutlarının en fazla yarısını bünyesinde barındırıyor. O da toplam üç milyonluk bir devlet!
İşkodra, Adriyatik kenarında, Osmanlı’nın batı ucu denilebilecek yerlerden. Şu sıralar 100 bin civarında nüfusunun olduğu söyleniyor. Kesin olarak fethi Fatih Sultan Mehmed döneminde olmuş. Sancak ve vilayet merkezi olarak Osmanlı teşkilatında yer almış; hep önemsenmiş.
İşkodra, Balkanlar’da son terk edilen yer… Hasan Rızâ Paşa, şehri kuşatan Sırp ve Karadağ ordularına karşı uzun süre direniyor. Oradaki halk rivayetine göre; Kastamonulu Hasan Rızâ Paşa, merkezden gelen, şehrin savunulmasının imkânsızlığı, bu yüzden teslim olması gerektiği yönündeki emir üzerine, “Bundan sonra halktan biri olarak çarpışacağım” diyerek üniformasını çıkarıp müdafaaya devam ediyor.
1909’da Abdülhamid’in halli kararını tebliğ eden heyette bulunan meşhur Esat Toptani ile görüşmeye giderken tertiplenen bir sûikast neticesinde silâhlı üç kişi tarafından vurularak şehid ediliyor (30 Ocak 1913). Suikastı tertipleyen, eski Draç meb’usu Esat Toptani’dir!
Hasan Rızâ Paşa’nın şehadetinden sonra İşkodra savunması bir süre daha devam ediyor. Nihayet, Esat Toptani, Karadağ ordusuyla gizlice anlaşarak şehri düşmana teslim ediyor (13 Nisan 1913)!
İşte bu şehrin teslim edilişinin yüzüncü yılına birkaç gün kala, Mehmet Âkif’le ilgili konuşmak üzere İşkodra’da idim. Asırlık hüznümüze aralık vermeksizin yağan sağanak yağmur eşlik ediyordu. “İşkodra, yüz yıl öncenin kahramanına mı ağlıyor?” diye düşünmeden edemedim.
Acaba İşkodra, yüz yıl önce şehrini müdafaa eden Hasan Rızâ Paşa’yı o meş’um yıldönümü günü andı mı?
Türkiye’de bu büyük kahramanı hatırlayan oldu mu?
Hain her yerde haindir!
Osmanlı, Balkanlar’ı terk ederken, ardında dinamik bir Müslüman unsur olarak Arnavutları bırakıyordu… Arnavut önderleri ise, Müslümanlıktan çok, etnik kimliğe yönelik bir siyasî yöneliş içindeydi.
Osmanlılar fetihten sonra Müslümanlığa yönelen Arnavutlara güvendiler. Sırplar; 1690’dan sonra İpek, Kalkandelen ve Kosova vadilerini terk edince, Arnavutlar buralara yerleştirildi. Osmanlı tarihini kaba taslak bakmak bile yetiyor: Otuzdan fazla sadrazamın Arnavut olduğu kabul ediliyor…
Kritik an, 1897-98 Osmanlı Rus Harbi idi… 93 Harbi sırasında Rus orduları Yeşilköy’e kadar geldi. 93 Harbi sonrası, Berlin Kongresi kararları arasında Arnavutların çoğunlukta olduğu bazı bölgelerin Karadağ’a verilmesi söz konusu olunca, Bâbıâli’nin desteği ile 1878 Haziran’ında “Prizren Birliği” kuruldu. Böylece, Yunanistan ve Karadağ’ın toprak taleplerine karşı konuldu.
1881’de muhtar (özerk) Arnavutluk iddiasıyla ortaya çıkanları Osmanlı ordu göndererek dağıttı. Fakat Avusturya-Macaristan ve İtalya gibi Avrupa ülkeleri Arnavutların muhtariyet (hatta bağımsızlık) taleplerini destekliyordu. Osmanlı merkezi, 4 Eylül 1912’de Arnavutluk’un özerkliğini kabul etti. Arnavutlar bununla yetinmediler, Balkan Harbi’nin başlamasından az sonra, 28 Kasım 1912’de istiklâllerini ilân ettiler…
Arnavutların ve Arnavutluk’un bizce pek bilinmeyen 20. Yüzyıl tarihi, en büyük acıları bu halkın ve ülkenin yaşadığını gösteriyor. Dün bir kahramandan, İşkodra müdafii Hasan Rızâ Paşa’dan söz etmiştim. Onu öldürten Esat Toptani’nin de kısaca bahsi geçmişti.
Dün “kahraman”ı tanıttık, bugün “hain”i tanıyalım!
Hain her yerde haindir! İstanbul’da Draç meb’usu olarak bulunurken etnik kahraman çalımlarıyla Abdülhamid’i tahttan indiren heyette yer alan Toptani, Arnavutların tarihinde meş’um bir rol oynadı.
Esat Toptani, İşkodra müdafii Hasan Rızâ’yı öldürttükten sonra Karadağ ve Sırbistan’dan da destek alarak16 Ekim 1913’te devletini ilan etti, fakat Avrupa kabul etmedi. 1913 Londra Anlaşması’na göre Avusturya-Macaristan, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya ve İtalya’dan oluşan Avrupa güçleri, Arnavutluk’a istiklâl verirken, başlarına Alman asıllı bir kral göndermeyi kararlaştırdılar. Bütün hazırlığını Arnavut kralı olmak için yapan Esat Toptani’ye de bu kralı ülkeye dâvet “onur”unu bahşettiler!
Kısa süre sonra, Müslüman halk Hıristiyan krala karşı isyan etti. İsyanda eli olduğu kanaatiyle Esat Toptani idama mahkûm edildi. İtalya devreye girerek Toptani’nin hayatını kurtardı. O Roma sürgünündeyken de Hıristiyan krala karşı isyan devam etti.
Arnavutluk’un Alman kralı, 1. Dünya Savaşı yaklaşırken tahtını terk etti. Esat Toptani ise savaş başlayınca Paris’e gitti. Sırbistan’la müzakereler sonucunda, Kuzey Arnavutluk’u onlara vermeyi kabul etti. Ekim 1914’te Sırbistan yoluyla Arnavutluk’a döndü. Ardından Sırbistan ordusu ülkeyi işgale başladı. Sırplar Draç’a kadar ilerlediler ve Esat Paşa’ya destek vermeye başladılar. Esat Toptani, Sırp ordusuyla işbirliği yaparak Müslüman Arnavutların mukavemetini kırmaya çalıştı.
28 Haziran 1915’te Esat Toptanî, Sırbistan içişleri bakanı ile “Tiran Antlaşması”nı imzaladı. Buna göre kurulacak federal devlete Arnavutluk da katılacaktı. Bu federal devletin ordusu, gümrüğü, millî bankası ve dışişleri tek merkezden, Sırplar tarafından idare edilecekti. Sırbistan’ın desteği ile Arnavut aşiret reisleri meclisi toplanacak, meclis Arnavutluk için anayasa hazırlayacaktı. Esat Toptani ve sülalesinin Arnavutluk prensi, hanedanı olarak tanınması da bu anlaşmada hükme bağlanmıştı.
İtalya I. Dünya Savaşı’na “İtilaf Devletleri” safında girmeyi kabul etti. 1915 Gizli Londra Paktı’nın 6. ve 7. maddelerine göre İtalya’ya Sisone adası ile Avalonya ve civarı veriliyordu.
1. Dünya Savaşı sırasında Esat Toptani, Selanik’te Fransız siyasi yetkilileri ile görüştü. Bu görüşmeler sonunda Esat Toptani, “Sürgünde Aravutluk Hükümet Başkanı” olarak kabul edildi.
Dünya Savaşı bittikten sonra 1919’da Paris’te toplanan barış konferansında Arnavutluk heyetinin başkanı Esat Toptani idi. Bu konferansta İtilaf Devletleri, Arnavutluk meselesi ile fazla ilgilenmediler. Arnavutluk’ta İtalyan mandası kurulması kararlaştırılmışken, bu da görüşme konusu olmadı. İtalyanlar, Esat Toptani’nin ülkesine dönmesine izin vermeyince o da Fransa’ya sığındı.
Barış Konferansı’nda Arnavutluk’un ne olacağı tartışılırken, ülkedeki İtalyan işgaline karşı tepkiler yükseliyordu. 1920 başlarında Arnavutluk aşiret reislerinin katılmasıyla “Luşnce (Salushe)” şehrinde bir kongre toplandı. “Luşnce Kongresi” Draç’ta İtalyan işgali altında bulunan geçici hükümeti tel’in ederken, başkenti Tiran olan yeni bir Arnavutluk devleti kurulmasını kararlaştırdı. Esat Toptani taraftarları da Mart 1920’de bir “halk meclis” topladılar. Bu meclis de İtalyan işgalinin sona ermesi için sert kararlar aldı.
Esat Toptani, “Luşnce Kongresi” taraftarı bir Arnavut öğrenci olan Avni Rüstemi tarafından 13 Haziran 1920 tarihinde Paris’te kaldığı otelin önünde öldürüldü!
İşkodra müdafii Hasan Rızâ’nın intikamı böylece alınmış oldu…
Esat Paşa taraftarlarının kurduğu “halk meclisi”, öldürülmesinden birkaç gün önce onu Arnavutluk kralı olarak ilân etmişlerdi! Esat Toptani’nin cesedinin bir Müslüman mezarlığına gömülmesi mümkün olmadı! Askerî merasimle Paris’teki Sırp Askerî Mezarlığı’na gömüldü! (Balkanlar konusuna yarın da devam edeceğiz.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.