Eğitim Çıkmazı
Her yıl Milli Eğitim Bakanlığı’nın bilgisayarları eğitici adıyla diplomalıları serpiştiriyor ülkenin dört bir tarafına. Bu serpiştirme işinde kalite hariç, her türünden var.
Mesleği öğretmen, ama bazılarının kisve ve yaşantısına baktığınızda eğitimci demeye bin şahit ister. Okulu bitirdi ya al sana öğretmen!..
Asıl derdim sistemi sorgulamak.
Bu nasıl bir sistem ki bir tarafta başarısı henüz limitin üzerine çıkamayan devletin okulları, diğer tarafta özel okullarla özel dershaneler.
Öğrenciler iki derede bir arada.
Sabah okula öğleden sonra özel dershanelere…
Veliler de şaşkın…
Hadi devletin okuluna harcanan neyse, bir de özel dershanelere para yetiştirmek asgari ücreti çokça olan bir ülke için kolay iş değildir.
Özel okullara gelince hepten para konuşuyor.
Bu okulların çoğu hizmet niyetiyle kurulmuş, ama giderek para tatlı gelmeye başlayınca kazanç kapısı haline dönüştürüldü.
Eskiden fakirler de okurdu, şimdi ise parayı basan okuyor, diğerleri bakıyor.
Ülkede bolca özel okul var.
Lise seviyesindeki özel okul fiyatları yıllık 10 bin dolar karşılığı 17-18 bin lira.
Az para mı?
Bu kadarını elbette ki düşük gelirli memur ile asgari ücretten çalışan işçi veremez.
Demek talep var ki her yıl bu okullar fiyatlarına dolu dolu zam yapmayı ihmal etmiyorlar. Adliyede çalışan eski bir katibem sızlanıyordu.
“Karı koca çalışıyor çocuğumuzun özel okuluna yetiştiremiyoruz.
Bu yıl yine zam var…”
İşin diğer yönü ise daha da vahim.
Paralar ödeniyor da karşılığında çocuklarımıza ne öğretiliyor?
Seçmeli Kur’an dersi ile peygamberimizin hayatı doğru bir yaklaşım, ama Osmanlıca gibi geçmişimizle alakalı olan bir dilin seçmeli dersler arasına alınması bence tarihi bir yanılgı.
Cumhuriyet durduk yerde Osmanlıca’yı kaldırıp atmamış olsaydı bu gün Kürt dili diye bir tartışmamız olmayacaktı. Osmanlıca birleştirici bir dildir.
Yazımız gitti, Osmanlıca gitti, dirliğimiz de gitti.
Şimdi ise açtığımız her okulda, bataklığına saplandığımız batılılaşmanın materyalist dünya görüşü ile laikliği öğretiyoruz. Allah(cc) kamusal alanlarda yoktur inancını…
Geçmişi ile bağlantıları kesilen tek ülke olmanın verdiği sancı bir tarafa, kimileri de bu kaybı zafer çığlığı olarak kutluyor. Laik peronunda model olarak seçildiğimizin bile farkında olmayınca, sahnelerde genç kızlarımıza şarkı söyletmeyi eğitim zannediyoruz.
1928’lerin başaramadığı devrimleri galiba bize tamamlatıyorlar.
Mustafa Kemal İsmet Paşa’ya öyle demişti:
“İsmet, bir çok adam asmamıza rağmen yine de istediğimizi yapamadık.”
İkisi de hayatta yok, kalsalar da baksalar, her şey yolunda!..
Bu aşamada ne öğrencimiz öğrenci, ne öğretmenimiz istenilen kalitede öğretmen.
Yeri gelir öğretmen öğrencisine sarkıntılık yapmaktan, yeri gelir öğrenci öğretmenini bıçaklamaktan sanık olarak milletin karşısına dikilir…
Diyeceksiniz ki paraya endekslenmiş materyalist eğitimle bu kadar olur.
Şu dershaneler…
Bizzat Başbakan dershaneler kapatılacak dediği halde, aradan uzun bir zaman geçmesine rağmen sömürü hala devam ediyor.
Ülkenin neyi sömürülmedi ki…
Halkın sırtında yılların kamburu haline gelen sağlık hizmetlerini düzeltmesi karşılığında bir vatan evladı daha koltuğundan oldu.
Şimdi de eğitime koltuğunu verecekleri bekliyor ülke…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.