Serdar Arseven

Serdar Arseven

Söz verdiler... Gidiyorlar!..

Söz verdiler... Gidiyorlar!..

Tamam, oldu bu iş!..
Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan ve diğer parti yöneticilerinden oluşan heyet toplandı… Teklifimizi değerlendirdi…
Ve… “Tamam” dedi…
“Gidiyoruz!..”

Dünkü yazımızda dile getirdiğimiz teklifi hatırlatmak gerekirse…
özetle şöyle:
“Milli Görüş’ün Güneydoğu meselesine bakıştaki farkı bilindiğinden…
Bu siyasi hareketin tam da bu ‘operasyonel günlerde’ bir Güneydoğu çıkarması gerçekleştirmesi fevkalade anlamlı ve faydalı olur!..”
Evet, “Saadet, diğer muhalefet partilerinden farklı” tespitinden hareketle ortaya atılmış bir teklifti bu…
Niye mi farklı?..
Müsaadenizle mevcut siyasi hareketleri gözden geçirerek cevap verelim:
BİR: ZİYA GöKALPçİLER YA DA MOİZ KOHENCİLER
Bu kesim aydınlarının bazı kitaplarına bakıyoruz…
Hâlâ; “Kürt”lerin “aslında” olmadıklarını…
Bunlara olsa olsa; “Kendilerini Kürt zanneden gruplar” denilebileceğini filan öne sürüyorlar…
çok daha ileri gidenleri; birtakım “nâme”lerden hareketle,
Hazret-i Peygamber’in, (Kürt atası) Büğdüz Han’ı gördüğünde, nefrete kapıldığını ve “Bu ne çirkin bir adam!.. Allah bu adamın kavmine dirlik, düzen vermesin” dediğini (hâşâ) öne sürüyorlar!..
Bu siyasi anlayışın, Kürtleri vatanlarından kopartmak için “adeta” elinden geleni yaptığına şahit olduk, yıllar boyunca…
İKİ: MERKEZ SAĞCILARLA-MERKEZ SOLCULAR
Bu grupları temsil eden partilerin “Derin devletle iç içe”likleri, “Güneydoğu meselesine”, bölgenin manevi dinamiklerini dışlayarak bakmalarına yol açtı.
Bu siyasi hareketler, bir yandan ülke kaynaklarını hortumlayarak…
Diğer yandan da, çekiç Güç’ün ülkemize yerleşmesinde ve görev süresinin defalarca uzatılmasında başrolleri oynayarak (DYP-SHP koalisyon dönemi) problemin iyice büyümesine sebep oldular!..
üç: KüRT ŞOVENLERİ!..
“Kürtlerin temsilcisi” olma iddiasıyla öne çıkan İsrail-derin devlet güdümlü siyasi partiler de, en büyük zararı, “Kürtlere” verdiler!..
“Türk şovenizmi”yle, “Kürt şovenizmi” birbirini besledi yıllar boyunca!..
DöRT: SEMPATİ TOPLAMAKTAN öTEYE GİDEMEYENLER:
“Irk” temelli siyasi anlayışı sürdürmekle birlikte, “İslâm”i değerleri sahiplenen ve vurgulayan bir diğer siyasi harekete, Türkler kadar Kürtlerin de sempatiyle baktığını biliyoruz.
Lâkin; bu hareket bugüne kadar –nedense- hiçbir seçim başarısı elde edemedi. Bilhassa Güneydoğu’da “iz” bırakacak bir desteğe sahip olamadı…
VE SON OLARAK: MİLLİ GöRüŞ
Böyle böyle…
Ciddiye alınabilecek bütün muhalif siyasi akımları alt alta dizdiğimde, Milli Görüş’ün bir başka anlama sahip olduğunu görüyorum…
öncelikle; ister iktidarda ister muhalefette olsun…
Sürekli olarak, birlik ve beraberliğe vurgu yapmasıyla biliniyor bu hareket…
Doğal lideri Erbakan’ın, “Kürt-Türk ayrımcılığına” tepki gösterdiği için mahkûm olması, fevkalade önemli.
Güneydoğu’daki ayrılıkçı hareketi etkisiz kılmayı hedefleyen “sanayi yatırımları” hep Milli Görüş’ün iktidar olduğu dönemlerde gerçekleştirildi…
Bunların büyük bölümü “Merkez sağın ve merkez solun” iktidar olduğu dönemlerde, kapatıldı…
Milli Görüş önde gelenlerinin, muhalefet ve iktidar dönemlerindeki konuşmalarına bakıyorum…
Bölgeye yönelik “dış” plânları, isabetli ve istikrarlı olarak gözler önüne seriyorlar…
Mesela;
Erbakan’ın Refah Partisi Genel Başkanı olarak 26 Haziran 1992 tarihinde yaptığı Meclis konuşmasına bakın…
PKK terör hareketinin, yüzlerce kişiyle “baskın” gerçekleştirebilecek duruma getirileceğini yıllar öncesinden haber veriyor…
Dahası…
Bunun, İsrail-ABD ittifakıyla gerçekleştirileceğini belirtiyor…
Ve hem o gün iktidarda olan Süleyman Demirel’le, Erdal İnönü’yü,
hem askerleri, hem de “Kürt Kardeşlerimizi” tezgâhlara karşı uyarıyor…
O günden bugüne, Milli Görüş hareketinin “Güneydoğu politikası”nda bir tutarsızlığa, kırılmaya rastlamıyorsunuz...
Bölgenin maddi ve manevi kalkınmasını hedefleyen çözüm tekliflerinin yanı sıra, kısa iktidar dönemlerinde attıkları önemli adımlar dikkat çekici…
Mesela; Milli Görüş dönemlerine has İmam Hatip atakları…
İmam Hatipli sayısındaki artış, PKK terörünü nasıl etkilemiştir?..
Hiç şüphe yok ki, o hamleler olmasaydı, dağdan indirmeye çalışacağımız “terörist” sayısı bugünkünden çok daha fazla olurdu!..
Sadece Milli Görüş değil tabii…
Milli Görüşün direkt ya da endirekt iktidar olduğu dönemlerde, manevi kalkınma hamlesine katkıda bulunan çevrelere tanınan “serbesti”, PKK’nın daha doğrusu örgütü yönlendirenlerin işlerini büyük ölçüde aksattı…
En azından, tehlikenin daha da büyümesini engelledi!..

Biraz uzun oldu değil mi?..
Evet, farkındayım…
Lâkin; Milli Görüş’ün bu meseledeki farkını ortaya koymak için hafiften uzatmak gerekti…
Efendim, ne diyorduk…
Ha, tamam…
Sayın Kutan’da kalmıştık…
Dün arayan SP Genel Başkanı Recai Kutan,
“Arkadaşlarla bir araya gelip değerlendirdik” diyerek girdi söze:
“Belirttiğiniz gibi, Diyarbakır’dan başlayacağız. Orada geniş katılımlı toplantılar gerçekleştireceğiz. Ve hemen ardından da Genel Başkan Yardımcılarımız, diğer parti yöneticilerimiz öteki illere dağılacak.
Bu çalışmayı gerçekleştirdikten sonra, tespit ve çözüm tekliflerimizi kamuoyuna ilan edeceğiz.”

Güzel.
Hele DTP’lilerin, “Laikliğe gönülden bağlıyız. Biz olmazsak bölgenin hâkimiyeti dindarların eline geçer” deyip durduğu…
Bölgenin bu açıklamalarla çalkalandığı bir dönemde…
Bir Milli Görüş hamlesi pek isabetli olur…
İzlemeye devam edelim.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi