Çözüm Kaşıntısı ve Tedavisi
Bahar kaşıntısı ve tedavisi demek isterken yanlışlıkla çözüm kaşıntısı ve tedavisi yazdığı zannedenler yanılıyor. Gayet net olarak görüldüğü üzere çözüm süreci resmi ideoloji ve iktidar sınıflarında olduğu kadar güya muhalif bazı siyasi çevrelerde de ciddi bir kaşıntı meydana getirdi.
Statüko muhafızları özellikle de Mustafa Kemal’in Askerleri açısından yaşanan kaşıntının sebebi belli ve bu kaşınma krizinde şaşılacak bir şey yok. Ama kimi devrimci sol-sosyalist kimi liberal, kimi muhafazakâr kimi de ulusalcı çevrelerde yaşanan kaşınmalar, huysuzlaşmalar ne manaya geliyor? Toplumun Türk-Kürt ulusal kimliği merkezinde ayrıştırıp çatışmaya teşvik edilmesi çirkinliğine son verilecek oluşundan bazı siyasi-iktisadi çevrelerin gocunduğu muhakkak.
Çözülmeyi Destek mi Köstek mi Engeller?
Adaletin tesisi ve ilişkilerin tanziminde merhametin merkeze alınmasına yönelik her girişim mevcut statükonun kuşatılması demektir. Bu ise resmi ideoloji ve Kemalist iktidar kadrolarının siyasi ve hukuki açıdan iflası kabullenmesi anlamına gelir.
CHP ve MHP yönetimlerinin çözüm sürecine destek vermesini teklif edenler, bu yönde bir adım atılmasını bekleyenler iyi niyetli olabilirler ama sizce gerçekçiler mi? Bence gerçekçi değil bu teklif ve beklenti. Nedeni şu: Devleti fert ve toplumun üstünde, Türk milliyetçiliğini insan ve İslam kardeşliğinin önünde, Kemalist öğreti ve kadroların meşruiyetini temel hak ve özgürlüklerden öncelikli gören CHP ve MHP’nin Kürt sorununun çözümüne destek de olsa köstek de olsa hiçbir zaman eski kudretli ve mütehakkim günlerine dönebilme imkânları yok.
CHP veya MHP’nin Kemalist siyaset anlayışını temsil eden iki kardeş olduğu malumken neden Kürt sorunun çözümünü desteklesinler ki? İşte şimdilerde Bozkurtlarını alanlara yığarak 27 Nisan sürecinin Cumhuriyet ve Bayrak mitinglerine adeta yeni bir ses veren Bahçeli’nin giderek saldırganlaşan söylemleri buna bir misaldir.
Ülkücü kadroları mafyalık ve tetikçilik yapmaktan alıkoyan, siyaseti meşru zeminlerde ve meşru ilişki biçimleriyle inşa etme yolunda terbiye eden Bahçeli’nin “öldürme-vurma” taleplerine belirsiz de olsa “onun da zamanı gelecek” diyerek karşılık vermesi ciddi bir kırılmadır. Artık MHP’nin de temsil ettiği devletin ve toplumun Türkçü karakteri yakın bir tehdit altındadır ve beka kaygısı her türlü hukuki çerçeveyi “teferruat” addetmektedir.
Ancak MHP merkezli tehditlerin “küçük” bir sorunu var. Süreci tersine çevirebilmek için toplumu ikna edecek meşru söylemlerden mahrum olduğu gibi gölgesinde büyüyebileceği bir askeri vesayet ve toplumsal destekten büyük oranda mahrum durumda. Düşünün ki Newroz’a alternatif olarak Bursa gibi devletçi ve milliyetçi refleksi güçlü bir şehirde dahi küçücük bir meydanda nutuk atabiliyor Bahçeli. O da sadece Bursa ve çevresinden harekete geçirilen tabanla değil ta Nevşehir, Kırşehir gibi uzak şehirlerden otobüslerle getirilen kadrolara.
İzmir’de veya başka şehirlerde tekrarlanan “öldür-vur” nutuklarından ne bir siyasi cazibe çıkar ne de topluma yaygın bir biçimde beka kaygısı aşılanabilir. Daha önemlisi eskisi gibi siyaseti sokaktan esir alabilecek “Bozkurtlar Göreve” seferberliği de hayata geçirilemez. En fazla bir zamana kadar tansiyon yükselten, gerilim arttıran Devlet Bahçeli ve Oktay Vural’ın söylemleri artık muhataplarını güldürmeye başlar.
Barış Krizi ve Çözüm Kaşıntısı
Devletin bekasını önceleyen siyasi söylem ve kadroların yaygın bir biçimde espri konusu olmaya başladığı toplumsal yapıya rağmen Kürt sorunu üzerinden Türkçü-Atatürkçü iktidar sınıflarına imtiyazlar sağlamak kolay değil hatta imkânsıza yakın. Başından beri Ergenekon ve Balyoz darbecileriyle iş tutan, varlık ve iktidarını askeri vesayete borçlu olan CHP’nin Kürt sorununda yaşadığı ikilemi kimse siyasal analiz sorunu olarak görmemeli.
CHP’nin damarlarında dolaşan asil kanı yani Kemalist ruhu siyasal ve toplumsal dengeler arasında mevzi kazanmaya çalışan Kemal Kılıçdaroğlu değil Birgül Ayman Güler ve Kürt sorununda açılım isteyen Sezgin Tanrıkulu’nu CHP içinde ABD ajanı olarak suçlayan Uşak milletvekili Dilek Akagün Yılmaz temsil eder. CHP zannedildiği gibi Kılıçdaroğlu’nun beceriksizliği, tutarsızlığı ve otorite kuramama zaafı dolayısıyla çirkin ve saçma bir siyaset yürütmüyor. Tersine CHP kendisini var eden Kemalist ideolojiye sadakati dolayısıyla siyaseten felç, hukuken gayrı meşru ve ahlaken kötülük timsalidir.
Velhasıl; Türkçülük ve Atatürkçülükten başka her hava CHP ve MHP’yi bozar. Kaşıntının sebebi budur. Bu kaşıntı kronik olup tedavisi ancak bir mucizeye bağlıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.