Kutlu Doğumu Özetlersek
Nasihat sözlükte öğüt vermek, iyi ve hayırlı işlere davet, kötü ve şer olan şeylerden nehyetmek, bir işi sadece Allah rızası için yapmak, yırtık olan elbiseyi dikmek, balı mumundan süzüp arındırmak gibi çok çeşitli ve muhtevalı manalar ifade eder. Nasihat, Arap dilinin en kapsamlı kelimelerinden biridir. Bazı dil bilimciler, Arapçada nasihat ile felah kelimeleri kadar dünya ve ahiret hayırlarını bünyesinde toplayan kelime olmadığını söylerler.
Buna göre nasihat sadece "öğüt vermek" değil, dinin bütün emir ve yasaklarını ihtiva eden bir mana taşır. Nasihat dinin emirlerinden olup farz-ı kifayedir. Gücü yeten herkes, gücünün yettiği nisbette nasihatten sorumludur. Kimi ekabirlerin yaptığı gibi nasihatı küçümsemek, din açısından anlaşılır bir şe değildir.
Müslümanlar bir imamın önderliğinde Allah, Kur'an ve Resul inancına dayalı ümmet ve devlet olma azmi, gayreti ve kararlılığı içinde bulunmak ve neticede yeryüzünde bunu gerçekleştirmekle mükelleftirler. Nasihati kabul edilecek kişinin nasihat etmesi vacip olur. Nasihat edene bir kötülük geleceğinden korkulursa, onun nasihati terketmesine ve şartlar oluşuncaya kadar beklemesine ruhsat vardır.
Sevgili Peygamberimiz (sav) bir defasında “Din nasihattır” buyurdular. Bunun üzerine yanındakiler sorar:
-Kimin için ey Allah’ın Resulü?
Buyurdular ki:
- Allah için, kitabı için, Resulü için, Müslümanların imamı ve hepsi için! Müslüman müslümanın kardeşidir; Ona yardımını kesmez, ona yalan söylemez, ona zulmetmez. Her biriniz kardeşinin aynasıdır; onda bir rahatsızlık görürse, bunu ondan giderir.” ( Müslim, İman 95. Ayrıca bk. Buhari, İman 42; Ebü Davüd, Edeb 59; Tirmizî, Birr 17; Nesaî, Bey'at 31, 41)
Bu sayılanların ne manaya geldiklerini anlamaya çalışalım isterseniz. Allah için nasihat; sağlam bir itikat, ihlasla amel, iyi huylarla bezenip kötü huylardan kaçarak Allah Teâlâ’ya muhabbet ve tazimdir.
Bir mü'min için öncelikler vardır. Bunların başında Allah'a iman, ilk sırada yer alır. Tabiî ki Allah'a iman, sadece "inandım" demekle yerine gelmiş olmaz. Nitekim ayet-i kerîmede: "İnsanlar "inandık" demekle, imtihandan geçirilmeden bırakılacaklarını mı sandılar?" buyurulur. (Ankebut 2)
İşte dinin Allah için nasihat oluşunun ilk basamağı Allah'a imandır. O'na şirk koşmamak, O'na kulluk ve ibadette ihlaslı davranmak, daima Allah'a itaat üzere olmak, O'na isyandan şiddetle kaçınmak, Allah için sevmek, Allah için buğz etmek, Allah'a itaat edene dost, isyan edene düşman olmak, Allah'ı inkar edenlerle cihad etmek, nimetlerine şükretmek, insanları bu sayılan vasıflara davet ve teşvik etmek, bütün insanlara nezaket göstermek; işte bunlar Allah'a imanın gereği ve dinin Allah için nasihat oluşunun îcabıdır. Müslümanın bütün söz ve davranışlarında bunların gereğini yerine getirmesi, hem dünyada hem de ahirette kendisine fayda verir.
Kitap için nasihat; inanarak okumak, anlamaya, uygulamaya ve yaymaya çalışmaktır. Dinin Kur'an için nasihat oluşuna şu prensipleri de ilave etmemiz gerekir: Kur'an'ı okumak ve hıfzetmek. Çünkü Kur'an'ı okumakla ilim ve irfan kazanılır; nefis temizliği ve gönül saflığı elde edilir; insanın takvası artar.
O halde Kur'an'ı okumak, sadece lafzını okuyup sevap kazanmak değil, Kur'an bilgisine sahip olmaya gayret etmek anlamındadır. Şunu da hemen ifade edelim ki, Kur'an okumakla insan büyük sevap kazanır ve Kur'an kendisini okuyana şefaatçi olur. Ancak bunların tahakkuk etmesi için bir takım şartların yerine getirilmesi gerekir.
Kur'an okurken ona saygı ve ta'zim göstermek, tecvidine ve adabına riayet ederek okumak, harflerinin hakkını vermek, huşu içinde okumak gerekir. Bu konu, Kur'an'ın kıraatı ile ilgili kitaplarda genişçe ele alınır.
Kur'an'ı okurken manalarını düşünmek, ayetlerin mahiyetini anlamaya çalışmak icabeder. Nitekim Allah Teala: "Bunlar Kur'an'ı düşünmezler mi? Yoksa kalbleri kilitli midir?" (Kıtal Suresi) buyurarak bizi uyarır.
Kur'an'ı anlamak ve onunla amel etmek esastır. Anlama azmi olmadan ve sevap kazanma duygusundan mahrum olarak sadece okumak ve amel etmeksizin sadece anlamak bir hayır ve fazilet olarak kabul edilemez. Amel edilmeyen bilgi fayda vermediği gibi hoş da karşılanmaz. Allah Teala: "Ey iman edenler! Niçin yapmadığınız şeyi söylüyorsunuz? Yapmadığınız şeyi söylemeniz Allah katında büyük gazaba sebeb olur." buyurur. (Saf 2)
Resulullah için nasihat; ona iman ile sünnetine ittiba, dostlarını hürmet, düşmanlarına buğzetme, dinini yayma, ona olan töhmetleri reddetme, bidatlarından kaçınmadır. Allah'ın Resülü'nü dost edinenleri dost, düşmanlarını düşman bilmek. Ehl-i beytini ve ashabını sevmek, Peygamber'e inanmanın gerekleridir.
İslam, Allah katından insanlığa gönderilen son din, Kur'an son kitab olduğu gibi, Resül-i Ekrem (sav) de en son peygamberdir. Allah Resülü'nün Kur'an ve sahih sünnetle getirip bildirdiklerine iman etmek farzdır. Onu (sav) sevip itaat etmeyi, Allah'ı sevip itaat etmek gibi kabul etmek. İşte şu Kur'an ayetleri bunun delilidir:
"Ey Muhammed de ki: "Allah'ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın."( Al-i İmran, 31)
"Peygambere itaat eden Allah'a itaat etmiş olur."( Nisa 80)
Hz. Peygamber'in sünnetini ihya edip hayata geçirmek, bid'attan ve bid'atçılardan kaçınmak, İslam'ın davetini yeryüzüne yaymak, sünnet ilimlerini öğrenmek, bunları başkalarına da öğretmek, ilmi öğrenir ve öğretirken edeblerine riayet etmek, alimlere saygı göstermek, terbiye ve nezaket kaidelerine uymak, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem' in ahlakıyla ahlaklanıp edebiyle edeplenmek gibi görev ve sorumluluklar, her müslümanın hassasiyetle uyması gereken esaslardır.
Geriye bir mesele kaldı. Onu da gelecek yazıya bırakalım inşallah.