Küçük notlar
“Yaz, yaz…nereye kadar?” dedi içimdeki ses. Beni üşengeçliğe, tembelliğe davet etti. Zaten hayatı “tatil modunda” yaşayan biri olarak bu davete icabet etmeye meyilliyim. Ancak içimdeki diğer sese de kulak verince bir harbin ortasında kaldım.
Orta yolu, okunmuş kitaplardan, beğenilmiş yazılardan alınmış notları paylaşma kararını vererek buldum.
Ortaya bir “karışık” koyduk, isteyen istediğini alsın diye.
***
“Düşündüğünüz…Söylemek istediğiniz…Söylediğinizi sandığınız…Söylediğiniz…Karşınızdakinin duymak istediği..Duyduğu…Anlamak istediği…Anladığını sandığı…Anladığı.. Arasında farklar vardır. İnsanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 ihtimal var.”
***
“Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi değildir. Bütün bilinmeyenler,
fethedilmeyenler, görünmeyenler, ancak sen faziletli ve ahlaklı olursan gün ışığına çıkacaktır.”
***
“Bu dünya dipsiz kapkara bir tastır oğlum/ Bizi yavaş yavaş keser, kör bir makastır oğlum/ Bir gün bekleme benden ne han ne saray/ Alın teri sana bitmez bir mirastır oğlum...”
***
“Dostlarından biri, Fransız kralı 15. Lui' ye:
- Majesteleri, akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder.
Kral, alaylı alaylı gülerek:Hakikaten enteresan bir fikir. Bu buluşunuza karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.”
***
“Başarılı insan, daima çözümün bir parçasıdır.Başarısız, daima sorunun bir parçasıdır.Başarılı insan, "işine yardım edeyim" der.Başarısız, "bu benim işim değil" der. Başarılı insan, her soruna bir çözüm bulur.Başarısız, her çözüme bir sorun bulur.”
***
“Kral Dionysios, Aristippos`a sorar: `Nedendir acaba, her gün filozoflar hükümdarları ziyaret ederler de, hiçbir hükümdar kalkıp bir filozofu ziyarete gitmez?` Aristippos, `Bunda şaşacak bir şey yok hükümdarım` der, `Hekimler, yatağından kalkamayacak durumdaki hastalara giderler, çünkü o hastaların hekimlere gitmeleri mümkün değildir..”
***
“Hz. Nuh Aleyhisselam, bir üzüm ağacı dikmişti. Ağaç yeşermedi. Şeytan, Hz. Nuh’un (AS) huzuruna çıkıp: “Ya Nuh ! bana müsaade et, bu ağacın dibine yedi şey keseyim, bu ağaç yeşersin” dedi. Nuh aleyhisselam müsaade etti. Şeytan da o ağacın dibine; bir arslan, bir maymun, bir kelb, bir horoz, bir tilki, bir ayı, bir kedi kesip, o üzüm ağacının köküne kanlarını akıttı. Üzüm ağacı anında yeşillenmeye başladı ve yetmiş renkli üzüm verdi. Halbuki o zamana kadar o ağacın meyvesi sadece tek renkti. Bundan dolayıdır ki, “şarap içen kimse arslan gibi şecaatli, tilki gibi kurnaz, kaplan gibi öfkeli, maymun gibi maskara, kelb gibi yırtıcı, tilki gibi intikamcı, horoz gibi bağırıcı olur” derler.”
***
“Baktım ki, insanların bir çoğu geçici dünya değerlerine dört elle sarılmış onları koruyor, kasalarda saklıyor, kaybolmaması için her çareye başvuruyor. Kimi zenginliğine, kimi güzelliğine, kimi ününe tutunmuş sımsıkı, onları elden çıkarmamak için çırpınıp duruyor. Oysa ben varlığımı ve bütün isteklerimi O'na satıp, gönlümü yalnız O'nun sevgisine açtım…Baktım ki, insanlar şu bir lokma ekmek ve dünya geçimi için helal haram demeden, her türlü hakkı çiğnemekten çekinmiyorlar. Hem başkalarının hakkını alıp onları yoksul bırakmakla, hem de bu haksızlığın azabını ağır bir yük gibi vicdanlarında taşımakla iki kere kötülük etmiş oluyorlar. Oysa doğru yaşanıldığında ve hakça bölüşüldüğünde dünya nimetleri insanlara yeter de artardı bile.’’
***
"Muhammed" isminde çok sevdiği bir hizmetçisi bulunan "Put kıran" lâkaplı Hindistan fatihi Gazneli Mahmud, bu hizmetçisini devamlı ismiyle hitap ederek çağırırdı.Gazneli Mahmud, bu hizmetçisini günün birinde kendi ismiyle değil de, babasının ismiyle çağırdığında, kalbi kırılan hizmetçi böyle davranmasının sebebini sorması üzerine, Peygamberimiz'in (sav) delicesine aşığı olan Gazneli Mahmud: “Evladım, her gün sana isminle hitap ediyordum. Zira abdestli bulunuyordum. Şu anda ise abdestim yok. Bu nedenle ismini abdestsiz söylemekten haya ediyorum. Onun için seni babanın ismiyle çağırdım.” diye cevap verir.
***
“Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda beliriyor. Sınıfa bir bakış atıp kürsüye geçiyor. Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamını yazıyor. ‘Bakın’ diyor ve ekliyor: Bu, kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey..." Sonra (1)'in yanına bir (0) koyuyor: "Bu, başarıdır. Başarılı bir kişilik (1)'i (10) yapar". Bir (0) daha..."Bu, tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz".Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor: Yetenek... disiplin... sevgi...Eklenen her yeni (0)' ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca... Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1)'i siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor. Ve Hoca yorumu patlatıyor:"Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.